04 Haziran 2009 00:00
Ş. A. Ölez, M. Erten ve Sibelle birlikte
Ş. Avni Ölez benim kadim dostlarımdan birisidir. Taaa 50li yıllardan tanırım onu.
Ş. Avni Ölez benim kadim dostlarımdan birisidir. Taaa 50li yıllardan tanırım onu. O zamanlar Si-Sa sinema dergisini çıkarıyordu. Ben de tıfıl bir film eleştirmeni ya da daha doğrusu gözlemcisi ve tanıtıcısıydım. Si-Sa dönemin önemli bir dergisiydi. Sonra Beşgen sanat dergisiyle çıktı ortaya, Ş. Avni Ölez. Sonra ortalıktan kayboldu. Almanyaya işçi olarak gittiğini duydum
Yıllar geçti aradan. 35 yıl sonra ikimiz de İzmirde karşı karşıya geldik. O Frankfurttan göç etmişti, ben de İstanbuldan İkinci baharımızı yaşadığımız şu son yıllarda, zorunlu nedenler dışında her hafta çarşamba ya da perşembe günleri bir araya geliyoruz
Bir çarşamba günü Metin Erten de katıldı aramıza, Sibelle birlikte. İzmirde tanıştık Metinle, 15-16 yıl önce. O gün bugündür de sürer dostluğumuz. TYS günlerinde de, hâlâ sürmekte olan Karşıyaka Kent Meclisi çalışmalarında da hep birlikte olduk
Üçümüz, Nolacak bu Türkiyenin halinden başlayarak edebiyata, görsel ve yazılı medyaya, emekçilerin sorunlarına dek birçok sorunun kenarından-köşesinden girdik
Birden Sibel geldi aramıza, ana konuk olarak. Sibel, kentlerle, yerel yönetimlerle ilgili birçok araştırması, yazısı, kitabı olan; hatta Türkiyede ilk gerçek anlamda Kent Meclisini arkadaşlarıyla birlikte kuran ve her çeşit zorluklara, engellemelere karşın hâlâ yaşamasını sürdürten Metin Ertenin ilk romanıydı (Yar Yayınları, İstanbul, 2008)
Söz döndü dolaştı, Sibele geldi. Ş. Avni Ölez sözünü esirgemeyen bir kişidir. Metin, Romanı nasıl buldun ağabey? der demez, hemen girişti: Arkadaş dedi; Sibeli kadın gözüyle yazmışsın. Ancak bir kadın, kendisini ya da başka bir kadını anlatabilir. Sen göremezsin bazı şeyleri; kadınsallığı, duyguları falan Üçüncü kişinin ağzından anlatsaydın çok daha iyi olurdu
Metin, Sibelin her şeyi kendisine anlattığını ve oradan yola çıkarak romanı yazdığını söyledi. Ş. Avni Ölez, Nuh diyor, peygamber demiyordu. O zaman bu, özgün bir roman olmaktan çıkıyor, araştırma ağırlıklı bir yanıt oluyor dedi Ş. Avni Ölez.
Evet diye yanıtladı Metin Erten; Türkiyede ilk kez, Fatsada Terzi Fikri yerel yönetimin nasıl olması gerektiğini gündeme getirdi ve başarıya ulaştı. Egemen çevreler hazmedemedi onun bu başarısını. Başka örnekler de var, daha sonra ortaya çıkan. Örneğin Urlada B. Baratalı, Aliağada H. Ülkü gibi
Fatsada Terzi Fikrinin yaptıklarını, başarılarını çok yakından öğrenmiştim. Çıkan yazılar, söyleşiler ve en sonunda da o günleri anlatan kitap, benim Terzi Fikriye ve yaptıklarına daha çok saygı duymamı sağlamıştı. Metin Ertenin Sibel başlıklı romanını okurken o günleri yaşadım diyebilirim, içim burkularak. Eğer Terzi Fikrinin yapmak istedikleri, hatta yaptıkları, tüm Türkiyede örnek alınsaydı, bugün ne IMFye muhtaç olurduk, ne yeraltı ve yerüstü zenginliklerimiz peşkeş çekilirdi, ne insanlarımız seçim sadakalarına bel bağlardı, ne de boynu bükük, hatta utanç içinde yaşardı
Güzel bir gündü, Ş. Avni Ölez, Metin Erten ve Sibelli o gün. Ş. Avni Ölez düşüncesinden sapmadı, Metin Erten Sibeli savundu. Ben de onları izledim
BÜLENT HABORA