05 Haziran 2009 00:00
Yetkin mühendislik üzerine çok faydalı bir etkinlik
Sakın başlıktan yetkin mühendisliği savunduğumuz sonucu çıkmasın. Sadece Adana Elektrik Mühendisleri Odasının İskenderunda düzenlediği, son dönemlerde çok tartışılan yetkin mühendislik konulu forumdan söz etmek istedik.
Sakın başlıktan yetkin mühendisliği savunduğumuz sonucu çıkmasın. Sadece Adana Elektrik Mühendisleri Odasının İskenderunda düzenlediği, son dönemlerde çok tartışılan yetkin mühendislik konulu forumdan söz etmek istedik.
Mersin Üniversitesinden Prof. Dr. Yusuf Zeren, EMOdan Avni Haznedaroğlu ve Mahir Ulutaşın katıldığı etkinlikte konuşmacılar, yetkin mühendisliğin nasıl gündeme geldiğini ve ortaya çıkacak sonuçları detaylı bir şekilde anlatarak, katılımcılara oldukça aydınlatıcı bilgiler sundular. İskenderun Belediye Meclis Salonunda gerçekleşen etkinliğin benzeri şimdiye kadar yedi yerde düzenlenmiş. EMOnun yetkin mühendislik konusunda oda olarak tavrını netleştireceği 24-25 Ekim kuruluna kadar toplantılar düzenlenmeye devam edecek.
Konuşmacıların sunumlarında da belirttiği üzere, gelişen süreç ülkemizdeki mühendislik eğitimi için hayati bir öneme sahiptir. Fakat çok fazla yer işgal etmesin diye yapılan üç değerli sunumdan faydalanarak, bir özet çıkarmaya çalıştık. Çünkü yetkinlik gibi cilalı lafların arkasında, mühendislik fakültelerinde okuyan öğrencilerin projelere imza yetkileri ellerinden alınmakta ve aslında üniversite eğitimi anlamsızlaştırılmaktadır.
Konu esas olarak, 17 Ağustos 1999 Marmara Depremi felaketinde yıkılan yapılarla ilgili suçlu aranırken, gerçek nedenler yerine, mühendis ve mimarlık hizmetlerinde yetersizliğin gündeme getirilmesi ile tartışılmaya başlamaktadır.
Zamanın Ecevit hükümeti, o günlerin baskısı altında, sorunu acilen çözmek için Kanun Hükmünde Kararnameleri yürürlüğe koymuş ve mühendislik eğitimi ile ilgili temel kanunlarda yapılan değişikliklerle TMMOBa bağlı odalara, şartları yerine getiren üyelerine Uzmanlık Belgesi verilmesini sağlayan çok önemli bir yetki aktarımı yapılmıştır.
Konu sanki deprem sonrasında, binlerce konutun yıkılması ve on binlerce kişinin ölmesi gibi kimsenin karşı çıkamayacağı bir amaçla tartıştırılıyor gözükse de, aslında deprem; uluslararası sermaye çevrelerinin dayattığı yasaları geçirmenin bir fırsatı olarak değerlendirilmiştir.
Bilindiği gibi TBMMde 1 Ocak 1995te GATS Sözleşmesi imzalanmış ve 10 yıllık muafiyet sürecini tamamlayarak 1 Ocak 2005te yürürlüğe girmişti. Bu anlaşma çerçevesinde hizmet sektörü, belirlenen alanlarda dış rekabete açılmıştı. GATS kararlarının yürürlüğe girmesiyle iç hukuk niteliği kazanmış, daha önce belirlenen 155 hizmet alanından 72sine izin verilerek serbest hizmet ticaretine açılmıştır. Bu 72 alan içinde mühendislik ve mimarlık hizmet alanları da vardır.
Bu dönem aynı zamanda, Avrupa Birliği müktesebatına uyum çerçevesinde peş peşe yasaların çıktığı bir dönemdir. Ve bu yasalar genellikle eğitimin paralı olması ve piyasa kurallarına göre verilmesini amaçlayan GATS anlaşmalarıyla paraleldir.
Peki; Bu yasayla yapılmak istenen nedir sorusunun cevabını konuşmacılar şöyle özetliyor: Yasa ile, yeni mezun mühendislere, belli bir süre yetkinlik belgesi olan mühendislerin yanında çalışma zorunluluğu getirilmektedir. Bu süre içerisinde imza yetkileri bulunmayacaktır. Yeni mezun öğrenciler para karşılığı görecekleri bazı kurslar sonucu yetkinlik belgesini, bu konularda ihtisaslaşmış firmalardan alacaklardır.
Bu yasanın hayata geçmesi oldukça olumsuz sonuçların ortaya çıkmasına neden olacaktır. Neticede hükümetlerin arka arkaya açtıkları üniversitelerdeki niteliksizlik, verilecek kurslar ve sonunda yapılacak sınav ile kapatılmaya çalışılacaktır.
Şu durumda her yıl fakültelerden 30 bine yakın mühendis ve mimar mezun olmakta, yatırımların yetersizliği nedeniyle, en az yüzde 25i uzun süre işsiz kalmaktadır. Yetkin mühendislik ve mimarlık uygulamaları, belgeli küçük bir gurup dışında, geniş bir kitlenin işsizlik oranının daha da artmasına yol açacaktır.
Aslında bu uygulama, YÖK tarafından fiili olarak başlatılmış durumdadır. Çünkü 2006dan bu yana mühendislik fakültelerinden verilen diplomalarda, bütün yetkileriyle kullanmaya hak kazanmıştır yerine mühendislik eğitimi görmüştür ibaresi kullanılmaktadır.
Burada özellikle dikkat çekilmesi gereken nokta, yetkin mühendislik yönündeki çalışmaların uluslararası sermayenin açık bir müdahalesiyle gerçekleşmesine ve mühendislik eğitimini anlamsızlaştıracak olmasına rağmen, TMMOBun bu süreci genel olarak destekler bir tavır takınmış olmasıdır.
TMMOB, AB Genel Sekreterliğinin Mesleki Yeterliliklerin Düzenlenmesi ve Tanınması Hakkında Kanun Tasarısı Taslağı çalışmalarına katılanlar arasındadır.
TMMOBun düzenlediği II. Mühendislik Mimarlık Kurultayının Mesleki Yeterlilik Mesleki Yetkinlik-Mesleki Eğitim başlığı altında aldığı 3 nolu kararın içinde, şu ifadeler yer almaktadır: TMMOB, her meslek grubunun kendi ihtiyaçlarına ve şartlarına bağlı olarak kaliteli ve güvenilir hizmet ve üretim sürecinde düzenlemelere gitmesini teşvik eder. Meslek odalarının bu konudaki çalışmalarının koordinasyonunu sağlar. TMMOB, Yetkin Mühendislik konusunu bu tür çabaların olumlu bir sonucu olarak değerlendirir. Buradan da anlaşılacağı gibi TMMOB açıkça bu süreci desteklemektedir.
Tabii TMMOBun bu tavrında, yetkin mühendislik ile belgelendirmenin kendisinin yetkili olacağı düşüncesinin de etkisi vardır. Fakat konu ile ilgili belgelendirme başka bir kuruluşa değil TMMOBa verilse bile, akademik eğitim niteliksizleşmesi ve yukarıda bahsettiğimiz uluslararası belgelendirme kuruluşlarının olaya el atmasında oldukça olumsuz sonuçların doğmasına yol açacaktır.
Mühendisliği uluslararası sermayenin insafına terk edecek bu yasaya karşı EMO Genç ve çeşitli akademik çevreler haklı olarak yetkin mühendislik yerine yetkin üniversiteyi önermektedir. Gerekli şartlar ve altyapı oluşturulmadan mantar gibi çoğaltılan üniversiteler nedeniyle eğitimin son derece niteliksizleştiği doğrudur. Başta EMO Genç ve TMMOBun içerisindeki bazı mühendis ve mimarlar, bu sorunu çözmenin yolunun üniversite sonrasında değil, üniversite sürecinde aranması gerektiğini söylemektedir. Üniversiteler arasındaki eşitsizliği gidermesini; eğitim ve Ar-Geye daha çok kaynak ayırmasını; öğretim görevlisi, laboratuvar, kütüphane ve diğer kaynaklar konusunda eksikliklerin tamamlanmasını, kısaca özerk-demokratik ve özgür bir üniversite anlayışının yerleştirilmesini önermektedir.
Mühendislik fakültelerinde okuyan bütün öğrenciler, TMMOBa üye namuslu dürüst bütün mühendis ve mimarlar, çok geç olmadan EMOnun, EMO Gençin ve akademisyenlerin bu çağrılarına kulak vermelidir.
Mevlüt Bulgur / Ali Karadaş - Elektrik Mühendisi