10 Haziran 2009 00:00
BASIN TURU
Okulda bize öğrettikleri ümmet, Arap dünyası nerede? Bu sözler, sonsuza dek zihnimde yer edecek.
Okulda bize öğrettikleri ümmet, Arap dünyası nerede? Bu sözler, sonsuza dek zihnimde yer edecek. Martta Gazzede bombalanmış bir harabede 10 yaşında bir kız çocuğunu konuşturdular. Bu yılın başındaki İsrailin 22 günlük bombardımanında hemen hemen bütün ailesini yitirmiş. Arkamı döndüğümde ikinci kez konuştu. Geri dönmek zorunda kaldım. O kıza siz ne cevap verirdiniz?
Hugo Chavez, İsrail büyükelçisini Venezueladan sınır dışı ederken, birkaç istisna dışında Arap liderleri, ara sıra dikkatlerini verdikleri Filistin trajedisindeki eski kanlı sahneler gibi eylül ve ocaktaki ölümcül haftaları yapay bir kızgınlıkla harcadılar. Ama öncekilerde böyle bir kamuoyu yoktu. Sadece Müslüman dünyada değil, Batı başkentlerinin sokakları da seferber oldu. İngilterede 100 binden fazla kişi her gece İsrail Büyükelçiliğini kuşattık. Gazzeye saldırı, özellikle ABDde eşi görülmemiş bir duygu yarattı. Bir şey değişiyor. Bu, bana Filistin üzerine bir dizi görüşmede de söylediğim gibi son iki ayda daha görünür oldu. Ocak ayında yapılan kamuoyu yoklamaları, ABDlilerin çoğunun İsrail saldırısına karşı olduklarını gösterdi. Bu, 1982 yazında Ariel Şaronun Beyrutu yıkışına şahit olan bizler için sürpriz olmadı.
Filistindeki olgunlaşmış eylemciler, Filistindeki acının en büyük sorumluluğunu, taşıyan ABD ve İngilteredeki politik yaşamın ana damarındaki ve gettonun arkasındaki bu olayı yakalamak için bir fırsat penceresi olduğunu doğruluyorlar: İsrail sömürüsünün kasası olarak ABD ve 1917deki trajedinin yaratıcısı olarak İngiltere.
Afrika Ulusal Kongresinin direnci ile uluslararası dayanışmanın örsü arasındaki, ırk ayrımı yapılmasına yardımcı olan politik hareketin bir türü Filistin sorununa nasıl getirildi? Bu soru beni Atlantik üzerinde, dersler ve finansmanlar ile içeride olağandışı bir politik krizi açma arasında bir o yana bir bu yana savurdu. Ocak ayının o soğuk günlerinde İsrail Büyükelçiliğine yürüyüşümüz gibi bu da, kendi kendimize sorduğumuz bir soruydu.
Kanıtlar önemliydi.
Kuşkulu herhangi birinin, El Cezire ve Press TVde gördükleri protestolarla her zaman güçlenen direnme kapasitesine sahip kuşatma altındaki yaşamlara kulak vermesi gerekir. Çok yerleri var ama yeterli değiller. Bu, kelimelerden çok yüksek sesle konuşma eylemleridir. Ki bu, 10 Ocakta Londrada büyük bir gösteride benim öncülük edeceğim İngiltereden Gazzeye bir insani yardım konvoyunu duyurma nedenimdir.
Birkaç hafta sonra yön değiştirmeye ve zor bir rota izlemeye karar verdik; İspanya altından Fasın çaprazına ve daha sonra Magrebin karşısına. Bir düzine araç bulmayı umuyorduk. Sonunda, 14 Şubatta 107 araç, 255 kişi ve 2 milyon dolar yardım parasıyla Hyde Parktan ayrıldık. Yaklaşık 23 gün ve 5 bin 500 milden sonra Gazzeye girdik. Ve şimdi her şeyi tekrar yapıyoruz ama bu sefer ABDden yola çıkarak.
4 Temmuzda Vietnamlı Ron Kovic, ben ve yüzlerce ABD vatandaşı John F. Kennedyden tıbbi yardım taşıyan yüzlerce araç konvoyuyla Gazzeye gireceğimiz Kahireye uçacağız. Obamanın ABD ve Müslüman dünya arasında yeni ve daha eşitlikçi ilişkiler öneren tarihi konuşmasından bir ay sonra, kesinlikle Mısırda olacağız.
Seçim ve başkanlık kampanyasındaki gibi Obamanın konuşmasına iki yoldan bakılabilir. Herhangi bir ABD başkanından beklenmeyecek kadar safça İsraile genel destek ve dış politikada devamlılık söylemleri. Doğu- Batı diyaloğunda daha fazla saygı isteyen yetenekli ricası, aynı zamanda Filistin dostları ve Arap sorunu için yeni yollar açtı. Bundan kuşkunuz varsa yerleşimci programına karşı çıkarak soykırımsal cinayete benzeyen İsrail sağının aşırı tepkisine bakın. George W. Bush, bir anlamda tasmasını çıkardığı savunmasız bırakma için bir bahane oldu; tam bir geri zekalıydı. Obama, bu bahaneye sahip değil. Büyük ölçüde zeki ve kültürlü. Sadece Pakistan devlet başkanının adını bilmekle kalmıyor, ülkenin adını da telaffuz edebiliyor. Eğer, bu ülkede Filistin için bu yeni duyarlılık canlandırılır ve politik etkiye dönüştürülürse doğru şeyi yapmamak için herhangi bir bahane kalmayacak.
İngiltere Milletvekili George Galloway, 7 Haziran 2009