10 Haziran 2009 00:00

‘Emine Arslan’dan cesareti öğrendik’

Direnişçi kadınların içinde olmak… Emeğin sömürülmesine, emekçi kadınların ezilmesine karşı onlarla birlikte bir duruş geliştirmek…

Paylaş

Direnişçi kadınların içinde olmak… Emeğin sömürülmesine, emekçi kadınların ezilmesine karşı onlarla birlikte bir duruş geliştirmek… Kadın emeğiyle, emekçi kadınların direnişiyle ilgilenen Feryal Saygılıgil ve Güliz Sağlam; “Kafesteki Kuş Gibiydik” adlı belgesellerinde DESA fabrikalarında haklarını savunmak, sendikalaşmak için direnen kadınları, özellikle de o kadınların simgesi haline gelen Emine Arslan’ı anlatıyor.

Sinemaya nasıl başladınız?
Güliz: Ben siyaset bilimi okudum. Ama hep istediğim; sinema alanında çalışmak ve üretmekti. Mezun olur olmaz, sinema filmlerinde, yabancı belgesellerde (o zaman pek Türkiye’de çekilmiyordu) yönetmen yardımcılığı yapmaya başladım, alaylıyım yani. 10 yıl oldu, bu alanda çalışmaya başlayalı…

Dramatik filmlerde de çalıştınız, değil mi?
Güliz: Tabii, uzun metraj sinema filmleri, belgesel yapımlar, büyük yapımlar, yabancı prodüksiyonlarda çalıştım. Uzun süre çalıştıktan sonra da ilk kez 2003’te bir belgesel yaptım; “Evden Uzakta”. Midye satan Kürtlerle ilgiliydi, Tarlabaşı’nda yaşayan… Ondan sonra da daha çok belgesel alanında üretmeye başladım.
Feryal: Benim sinema hayatım yok, fizik okudum, tıp tarihinde yüksek lisans yaptım. Sonra Fransa’ya gittim. Orada Kadın Araştırmalarında yüksek lisans yaptım. Sosyoloji doktorası yapıyorum vs… Oradan oraya dağınık bir akademik yaşamım var. İkimiz de Filmmor Kadın Kooperatifi üyesiydik, orada tanıştık Güliz’le. Kadın filmleriyle ilgili yazılar yazıyordum. Güliz bana öğretiyor aslında… İlk olarak NOVAMED greviyle ilgili 12 dakikalık bir kısa film yaptık, işte şimdi bu, benim için ilk diyebilirim, öğreniyoruz.

DESA direnişiyle ilginiz, ilişkiniz nasıl başladı?
Güliz: Ağustos ayında Sefaköy DESA fabrikasında sendikalı olduğu için işten çıkartılan Emine Arslan’ın direnişinden haberdar olundu. Ağustos’ta ilk kez bir araya gelindi ve “DESA Direnişiyle Dayanışma Kadın Platformu” oluşturuldu. Ben de o toplantılara bağımsız feminist olarak katıldım.
Farklı örgütlerden kadınlar ve bağımsız feministler bir araya geldi. Dolayısıyla, içindeydik zaten birtakım etkinlik, eylem vs. olduğu zaman çekiyorduk onları… Çok ucu açıktı yani, ne zaman biter, nasıl yaparız, o kadar planlı düşünmemiştik. Direniş güncel, bitmiyor, 1 yıl oldu, çekimler birikti ve bunu artık üstümüzde yük gibi hissetmeye başladık. Sorumluluk çok daha ağır basmaya başladı ve direniş bitmeden belgeseli çıkartalım dedik ve işte böyle 1 ay içinde de kurgusunu, eksik çekimlerini tamamlayıp mayıstaki İşçi Filmleri Festivali’ne yetiştirdik.
Feryal: Öyle bir hedefimiz de vardı; duyulması için İşçi Filmleri Festivali’ne yetiştirelim, diye bir derdimiz vardı, bize motivasyon da oldu. Bir hedef koyuyorsun ve yetiştirmeye çalışıyorsun.
‘ KAPİTALİZM VE PATRİARKAL BİR ARADA ’
DESA belgeselinde kadın ağırlıklı bakış geliştirmişsiniz. Bu durum, DESA fabrikalarında kadın işçiler ağırlıklı olduğu için mi, yoksa sizin bakış açınızdan mı oldu?
Güliz: Bizim bakış açımızla ilgili bir şey bu… DESA fabrikalarında kadınlar daha fazla sayıda değil. Sadece Düzce DESA’da kadınlar daha fazla. Ama Sefaköy ve Çorlu’da erkek işçiler çoğunlukta. Fakat dikkat çekici olan şu: örgütlenme çalışmalarını başlatan işçiler kadın, sendikadaki örgütlenme uzmanı arkadaş kadın, sendikayı içeri ilk taşıyanlar kadın. Burada, Sefaköy’de de bir kadın direnişe başladı. Biz de kadın olduğumuz ve kadın meseleleriyle ilgilendiğimiz için tabii ki kadın bakış açımız var. Feministiz zaten… Kadın emeğiyle çok daha fazla ilgileniyoruz.
Feryal: Bir de kadınların işyerinde, fabrikalarda daha çok ezildiğini, sömürüldüğünü düşünüyoruz, veriler de onu söylüyor. Erkeklere göre, yedek işgücü, ucuz işgücü olarak görülüyor kadınlar. Dolayısıyla da, direnen kadınların daha bir görünür kılınması gerektiğine dair bir saikle hareket ettik. Fabrikalar, hem patriarkalin, hem de kapitalizmin bir arada işlediği, beslendiği yerler. Cinsiyetçi işbölümünün olduğu yerler. Bunu da filmde olabildiğince vermek istedik.
Güliz: DESA fabrikasında kadınlar öğle tatilinde tuvaletleri temizliyorlar. Mesela yarım saat yemek molasıysa, on dakikada yiyor, 20 dakikada tuvalet temizlemek zorunda. Temizlik işlerini de kadın işçilere yıkıyorlar. Kadınlıktan dolayı yaptırılan şeyler bunlar…

Peki, orada kadın direnişçileri çekmeniz -mesela Emine Arslan’-, size yönetmen, sanatçı ya da insan olarak bir şeyler kattı mı?
Feryal: Tabii tabii… İşin öznesi olmuyorsun bir kere, birlikte dönüşüyorsun. Karşındakini nesne olarak, böyle bir araştırmanın nesnesi olarak görmeyince, araştıran, araştırılan diye bir kavram ortadan kalkıyor, birlikte paylaşım, birlikte etkileşim ve dönüşüm yaşanıyor. Biz tabii ki Emine Arslan’dan da çok şey öğrendik, platformdaki kadınlar, hep birlikte bir kaynaşma, paylaşım yaşadık, birbirimizi tanıdık. Ortak bir dil bulmaya çalışırken tartışıyorsun, birlikte yoruluyorsun, birlikte üzülüyorsun, dert ediyorsun ve o, birçok şeyi birbirine geçiriyor. Sendikadaki Nuran’dan, sendika başkanından, herkesten bir şeyler öğreniyorsun. Ama Emine Arslan’dan öğrendiğimiz, tam bir cesaret örneğiydi. Tek başına direnen birisi… Şöyle düşünüyorsun: “Ben yapabilir miydim?” ya da, “Nasıl bir bedel bu? Bunu göze alabilir miydim?” ve o, bambaşka bir ufuk açıyor.
Güliz: Ben onun ifade ediş biçimlerinden gerçekten çok etkilendim. Ben de biraz zor ifade eden birisiyim, böyle kadınları görünce, bana da gerçekten güven geliyor. Ben de daha fazla konuşmaya başlıyorum. Benim için de çok büyük değişim oldu.

Peki, o direnişi aşama aşama çektiniz, direnişçi kadınları özellikle… Bu aşamalar sırasında, yani başından sonuna kadar, onların da geliştiğini düşünüyor musunuz?
Feryal: Evet… Ama onlar adına bir şey dememek lazım. Sadece kendi adımıza konuşabiliriz. Ama gözlemimiz bu… Kadınlarda ne olduğunun farkında olmama hali vardır ya, hep o baskıdan dolayı, kendini küçümseme, özgüven eksikliğidir bu, o ortaya çıktı herkeste, Emine’de ve diğer arkadaşlarda…

‘FEMİNİSTLER KADIN EMEĞİNİ DAHA ÇOK TARTIŞIR OLDU’
Feministlerin gündemine bu direnişlerle “kadın emeği” konusu girdi, demişsiniz.
Feryal: Ben öyle demedim. O çok kötü oldu aslında, düzeltme şansı da doğdu bana. Emek de tabii ki her zaman kadınların gündemindeydi, feministlerin gündemindeydi. Fakat NOVAMED greviyle birlikte daha fazla gündemine girdi. Çünkü orda bir hareketlilik vardı, bir eylemlilik hali vardı ve kadın işçilerle feministler bir araya geldiler. Ortak bir zeminde buluştular ve bir söz ürettiler. Kadın emeğine duyarlılık da daha fazla artmış oldu. DESA’da da bu devam etti. Şimdi biz feministler olarak, daha çok kadın emeğini tartışır olduk. Ama bir 3-5 yıl öncesinde böyle değildi. Bu kadar değildi. Bunu demek istemiştim.
Saliha Yadigâr
ÖNCEKİ HABER

‘Devinim’ kutuplaşmaların ötesine bakıyor

SONRAKİ HABER

DİYARBAKIR’IN KELEPÇELİ ÇOCUKLARI 3

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...