11 Haziran 2009 00:00

Aleviliği devletleştirme peşindeki AKP’nin Alevi çalıştayı

AKP temsilcileri ile Alevi temsilcileri 3 Haziran’da, AKP’nin “Alevi açılımı” kapsamında sürdürülecek olan “Alevi Çalıştayı”nda buluştular. Bu çalıştay, 2007 Kasım’ından beri süregelen, AKP’nin Alevi açılımının bir parçasıdır. AKP’nin Alevi Projesi, dönemsel konjonktüre uygun olarak değişik temsiliyetlerle, değişik ortamlarda, değişik taraflarla, değişik hükümet koordinatörleriyle ele alınıyor.

Paylaş

AKP temsilcileri ile Alevi temsilcileri 3 Haziran’da, AKP’nin “Alevi açılımı” kapsamında sürdürülecek olan “Alevi Çalıştayı”nda buluştular. Bu çalıştay, 2007 Kasım’ından beri süregelen, AKP’nin Alevi açılımının bir parçasıdır. AKP’nin Alevi Projesi, dönemsel konjonktüre uygun olarak değişik temsiliyetlerle, değişik ortamlarda, değişik taraflarla, değişik hükümet koordinatörleriyle ele alınıyor.
Tarihsel bellekleri formatlanmış kimilerine göre Alevilerin, hükümet düzeyindeki “ilk” buluşmasıymış! Oysa bu bir “ilk buluşma” değildir. “İlk” gibi görünmesi formatının farklılığındandır. Aleviler yıllardır, değişik hükümetler tarafından gündeme getirilen, farklı “açılımlar” ile oyalanmış, sorunlarının çözümü ertelenmiş. Kimi hükümetler, yer tahsis etmiş. Kimi hükümetler 475 milyar maddi destek sunmuş. Kimisi de tartışmış. Tarihsel hafıza kaybı olan kişilere hatırlatalım ki, AKP Hükümeti’ne gelinceye kadar toplam 7 tane sonuç alınmamış, “Alevi Açılımı” vardır. İlk açılım 1991 yılındadır. Hepsinin ortak özelliği ise Alevileri dinlemişler. O kadar!
Dolaysıyla bazı köşe yazarlarının (bir iki Alevi yazarı dahil) dile getirdiği gibi ortalıkta henüz “ezber bozmuş” bir hükümet yoktur. Alevileri aldatmış hükümetler vardır. “Ezber bozmak”, ancak var olan eşitsizliğin; hukukun, demokrasinin ve laikliğin evrensel ilkelerine göre ortadan kaldırıldığı anda telaffuz edilebilir. Resmi ezberin bozulduğunu görmek için hemen iki şey yapılabilir. Zorunlu din dersini kaldırmak ve Madımak Oteli’ni müze yapmak. Bunlar olmamış. Peki bozulan ezber nedir? Acele etmeye gerek yok. Birileri dereyi görmeden paçayı sıvamışa benziyor. Bu Alevi sorununu ele almak ve tartışmak isteyen bir hükümet var. Başarı tartışmak değil, sonuç almaktır. Sonucun önemi ise nasıl bir sonucun hedeflendiğiyle alakalıdır. Demokratik, laik, katılımcı, sivil ve eşit haklardan yana bir sonuç mu, yoksa inancımızı devletleştirerek hem Alevilere, hem Türkiye’ye, hem de evrensel laiklik/hukuksal değerleri ayaklar altına alan bir sonuç mu hedefleniyor? AKP’nin ikincisinden yana olduğunu iddia edenin, bence hem aklından zoru var, hem de resmi ideolojinin şifresini çözmekten aciz kalmış, entelektüel cari açığı vardır.
Salt Alevilerin sorunlarını ve taleplerini dinleme ile sınırlı olan “Alevi Çalıştayı” sürecini, Alevi hareketi bir mücadele ve müzakere sürecine dönüştürmeyi hedeflemelidir. AKP Hükümeti tarafından öngörülen, “Alevilerin taleplerini dinleme ve danışma” tercihine karşı, Alevi hareketi, sonuç almaya dönük, müzakereci bir taraf ilişkisini talep etmelidir. Çünkü Alevilerin taleplerini duymayan ve bilmeyen kalmadı. Asıl sorun bu talepleri tek tek ele alıp, çözüm yolunda müzakerelerin hedeflenmesidir. Gerek AKP Hükümeti’ne, gerekse önceki hükümetlere sunulmuş onlarca Alevi sorununu, taleplerini ve çözüm önerilerini belgeleyen, anlatan dosyalar sunulmuştur. Alevi sorunu karşısında yıllardır üç maymunu oynayan hükümetlere karşı, Alevilerin samimiyet sorgulaması gayet doğaldır. En somut hak ihlalleri ile ifade edecek olursak, AKP Hükümeti, zorunlu din derslerine ilişkin AİHM ve 8. Danıştay Dairesi’nin kararları karşısında hukukun evrensel ilkelerini çiğnemiştir. Demokratik tavır sergilememiştir. Aksine, mevcut zorunlu din dersine, hükümet Aleviliği eklemlemek istemiştir. Yani yanlışı düzeltmek yerine, Aleviliği ve Alevileri bu yanlışa ortak etmeyi tercih etmiştir.
Alevilerin hükümetle konuşacağı ve çözüm bekleyen çokça sorunu ve talebi vardır. Bu nedenle kamusal alanın değerleri ile vicdana ve dini yaşama ait değerlerin tartışma, görüşme konuları ve zeminleri farklıdır. Bu nedenle hükümet tarafı “Alevi Çalıştayı”na katılacak olan Aleviler arasında zenginlik olarak değerlendirdiğimiz inançsal yorum farklılıkları üzerine, ayrılık üretecek alanlar yaratmamaya özen göstermelidir. Alevi Çalıştayı resmi din kimliğine Aleviliği eklemleme amacı taşıyan bir süreci örgütlememelidir. Ya da, zaten devlet içinde örgütlü olan diğer farklı tarikat ve cemaatlerin önünü açmak için, bu çalıştay emsal gösterilerek, farklı mecralara kaydırılmasın.
Alevi inancını devletleştirmeyi hedefleyen ve devlet adına “Alevi din hizmetleri” sunmaya razı olmak, Aleviliği yok etmek ve Aleviliği öldürmektir. Çalıştay, AKP’nin Alevi Açılımı’nda hedeflenen, cemevlerinde hizmet veren dedelerin, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’na göre işe alınmasına ve cemevlerine devlet atamalarıyla gelmelerine izin vermemelidir. Aleviler, kendi inançlarına ilişkin hizmetlerini ne Diyanet içinde ne de ayrı bir devlet kurumu üzerinden sunamaz ve buna rızalık gösteremez.
Çözüm bellidir; Aleviler, Sünniler, gayrimüslimler ve inanmama hakkını kullanan Ateistler için hukuksal ve siyasi iradeyi ortaya koyarak, devletin elini yurttaşın vicdanın çekip çıkarmaktır. İlk adım olarak da, zorunlu din dersleri kaldırılmalı, Diyanet İşleri Başkanlığı ve Din İşleri Yüksek Kurulu’nu kaldırılmalı, cemevleri tanınmalı, Madımak müze olmalı, devlet Alevi köylerine cami yapmaktan vazgeçmeli, Sünni inancı devlet hegemonyası için kullanılmaktan vazgeçilmelidir.
Alevilerin sorunlarını, laikliğe, inanç özgürlüğüne, hukuka ve demokrasiye dayanarak çözüm konusunda AKP dahil, eski hükümetler de kaçmıştır. Diyaloga kapalı olan, muhabbet toplumu Aleviler değil, resmi ezber bozmaktan kaçan ve demokratik, hukuksal ve laik çözümden uzaklaşanlardır.
TURAN ESER - Alevi Bektaşi Federasyonu eski Genel Başkanı
ÖNCEKİ HABER

Eğitim ezberde değil, üretmekte!

SONRAKİ HABER

Çalıştayın arkasından bizleri üzen bir çapanoğlu çıkmasın

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...