12 Haziran 2009 00:00
AKPnin tedip ve tenkil operasyonu
DİĞER HABERLER
Bir bardak suda fırtına çıkartmak böyle bir şey herhalde. AKP Genel Başkanı ve Başbakan R. Tayyip Erdoğan, partisinin bir toplantısında yaptığı konuşmada AK Partiye AKP diyenlerin, bu şekilde yazanların edepsiz ve iftiracı olduklarını söylemiş. Hürriyet gazetesine (10 Haziran) yansıyan sözleri şu şekilde: Partimin kısaltılmış adı AK Partidir. AKP değildir. AKP diyenler ne yazık ki, demokratik noktadaki etik kurallara uymadan, siyasi etiği hiçe sayarak, bunu edep dışı söylemektedirler. Bizim Yargıtay Başsavcılığındaki kısa adımız AK Partidir. Herkes bunu böyle yazmaya mecburdur. Benim yasal olarak kısaltılmış adım neyse sen onu söylemelisin. Söylemiyorsan eğer, o zaman iftira atıyorsun. Bizi olmadığımız şekilde gösteriyorsun. Bizi olmadığımız bir şekilde anmaya çalışıyorsun. Şüphesiz bizim onlara saygımız olmaz. Oradaki AK temizliği, adalet ve kalkınmayı ifade etmektedir.
Önce hukuki durum hakkında biraz bilgi vermek istiyorum. 2820 sayılı Siyasi Partiler Kanununa göre siyasi partiler, önceden izin almaksızın kurulurlar. Partiler, yasada belirtilen bildiri ve belgeleri İçişleri Bakanlığına verdikleri anda tüzel kişilik kazanırlar. İçişleri Bakanlığı yetkilisi, parti kurucularının teslim ettiği bu bildiri ve belgelerin karşılığında bir alındı belgesi verir onlara. Bu alındı belgesinde belgelerin teslim edildiği tarih, saat ve dakika dahi yazılıdır. Partilere ait dosyalar da iki yerde muhafaza edilir. İçişleri Bakanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü, Güvenlik Dairesi Başkanlığı ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, Siyasi Partiler Sicil Bürosu.
Parti kurucularının tüzel kişilik kazanabilmek için İçişleri Bakanlığına teslim etmek zorunda oldukları bildiri ve belgelerin neler oldukları da 2820 sayılı Siyasi Partiler Kanununda belirtilmektedir. Bu bildiri ve belgeler, kurulacak siyasi partinin adı, genel merkez adresi, kurucuların adı, soyadı, doğum yeri ve tarihi, öğrenim durumları, meslek veya sanatlarıyla ikametgahlarından oluşmaktadır. Bu bildirinin bütün kurucular tarafından imzalanması ve bildiriye beşer adet olmak üzere kurucuların nüfus kayıt örnekleri, adli sicil belgeleri ve kurucuların ayrı ayrı düzenledikleri siyasi parti kurucusu olabilme şartlarını taşıdıklarını belirten imzalı beyannameler ile kurucular tarafından imzalanmış parti tüzüğü ve programın da eklenmesi gerekmektedir.
Partilerin isimleri, amblemleri, amblemlerinin ne anlama geldikleri ve partilerin kısa adları gibi hususlar, parti tüzüklerinde düzenlenir. Partilerin büyük çoğunluğu, genellikle isimlerinin baş harflerinden oluşan kısaltmaları kullanmayı tercih ederken, bazı partiler ise farklı türden kısaltmaları tercih etmektedirler. Partilerin isimlerinde kullanamayacakları kelimeler ve amblemlerinde yer alamayacak hususlar da yine yasada belirtilmiştir.
Adalet ve Kalkınma Partisi de kısaltılmış adını ve amblemini tüzüğünün üçüncü maddesinde düzenlemektedir. Partinin Kısaltılmış Adı, Genel Merkezi ve Amblemi başlığını taşıyan bu madde şu şekildedir: Partinin kısaltılmış adı AK PARTİ şeklindedir. Partinin Genel Merkezi; Ceyhun Atıf Kansu Caddesi No:202 Balgat-Ankara adresindedir. AK PARTİnin amblemi (özel işareti) sarı ve siyah renklerden oluşan AMPULdür.
Bu konuda başka örnekler de var. Örneğin Emek Partisi de tüzüğünün 1. maddesinde Partinin kısa adı EMEPtir diyerek, hakim geleneğin tersi bir yol izlemeyi tercih etmiştir.
Bir partinin kısaltılmış adının tüzükte belirtilmiş olması, sadece o partinin -örneğin AKPnin- yapacağı her türlü resmi yazışmada ya da kendisine yapılacak her türlü resmi tebligatta kendisinden ya Adalet ve Kalkınma Partisi ya da AK Parti olarak bahsedilmesi zorunluluğunun altını çizer. Özetle parti, resmi yazışmalarda ya tüzüğünde yer alan tam adı ya da yine tüzüğünde yer alan resmi kısaltması ile anılır. Örneğin CHPden bahsederken Halk Partisi diyebilirsiniz; nitekim herkes de ne dediğinizi anlar, ama resmi bir yazışmada Cumhuriyet Halk Partisinin adı ya tam olarak ya da CHP şeklinde anılmak zorundadır; Halk Partisi şeklinde değil. Başbakanın haklı olduğu tek bir nokta da budur zaten: Resmi yazışmalarda partinin kısa adı AK Partidir. Fakat Başbakanın unuttuğu -aslında anlamak istemediği, anlamazdan geldiği- bir nokta daha var; örneğin ben şu anda resmi bir yazı, dilekçe, tutanak vb. yazmıyorum. Öyle bir sıfatım, yetkim de yok. Benzer şekilde eğer Merkez Bankasından bahsedeceksem Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası yazmak zorunda değilim; böyle yazmamakla da kuruma hakaret etmiş sayılmam. Mevcut yasaların hakaret suçu saydığı ifadeleri bir kenara koyarsak, istediğim partiyi/kurumu istediğim kısaltma ya da istediğim sıfatla anma hakkına sahibim. Resmi kısaltması AK Parti olan Adalet ve Kalınma Partisi için canım isterse resmi kısaltmasını, canım isterse -örneğin- Başbakanın partisi tamlamasını, canım isterse iktidar partisi lafını, ya da ne bileyim, daha mizahi olsun diye ambleminden yola çıkarak ampul partisi ifadesini veyahut da başka bir kelime veya kavramı kullanabilirim. Bu konuda tercihlerimi yönlendirme hakkı, asla ve asla Başbakana ait değildir; olmayacaktır da. Diğer bir deyişle, Başbakanın yukarıda da alıntı yaptığım konuşmasında belirttiği gibi, asla ve asla Herkes bunu böyle yazmaya mecbur değildir. Bir yazı yazarken, partiler ile ilgili olarak yapacağım tanımlamalarda sadece iki sınırlamayı dikkate alırım. Bir; mevcut yasal düzenlemelerin hakaret suçu sayacağı ifadelerden kaçınmak, iki; yaptığım tanımlama ya da kısaltmanın okuyucu tarafından anlaşılabilirliği. Gerisi, İnönünün dediği gibi; Hadi canım sen de...
AKP tabiri caizse köpeksiz köyde değneksiz dolanma arzusunda; yazan, çizen, konuşan kim varsa hizaya çekip, hepimizi müeddep kılacak. Sadece burada kalsa iyi, AKP genel başkanı, edepli davranmayanları tedip edebileceğini de düşünüyor.
Nush ile uslanmayanları, AK Partiye AKP demeye devam edenleri, tekdir etme aşamasını da geçmiş bulunuyor Başbakan; Eğitim Sen Bitlis Şube Başkanı Kemal Gültekin hakkında açılan soruşturma da göstermektedir ki, artık kötek, tedip aşamasına gelmek üzereyiz.
Son bir noktanın daha altını çizmek gerektiğini düşünüyorum. AK Partiye AKP demek neden bir iftira olsun? Neden bir partiye, tüzüğündeki yasal kısaltmasını kullanmadığım için iftira etmiş olayım? Başbakan iftira kelimesinin ne anlama geldiğini biliyor mu? Başbakanın içinde bulunduğu ruh hali nasıl bir ruh halidir? Demokrasinin etiğinden bahseden bir Başbakanın, partisini ifade etmek için tüzüğündekinden faklı kelimeleri kullanan insanları edepsizlikle suçlaması, soruşturma vb. yolu ile cezalandırmaya kalkışması ve Şüphesiz bizim onlara saygımız olmaz diyerek aba altından değnek göstermesi, onları müfteri ilan etmesi nasıl bir demokrasi etiği ile bağdaşır? Nasıl bir rahatlık, umursamazlık; ben yaptım, söyledim oldu zihniyetidir bu? Başbakan tüm toplumu AKP milletvekilleri ya da Bakanlar Kurulu gibi sanıyor galiba: Başbakan söyleyecek biz uyacağız; uymazsak fırça yiyeceğiz. Hadi canım sen de!..
METE KAAN KAYNAR
Evrensel'i Takip Et