13 Haziran 2009 00:00

BAŞYAZI

Herhalde, gençler için düzenlenmiş en eşitsiz yarışlardan birisi, (belki de birincisi) yarın yapılacak.

Paylaş

Herhalde, gençler için düzenlenmiş en eşitsiz yarışlardan birisi, (belki de birincisi) yarın yapılacak.
1 milyon 450 bin lise mezunu genç, birbirinin omzuna basarak, yarışı önde bitirmek için yarın sınava girecek.
Yarışın adı Öğrenci Seçme Sınavı, yaygın ve kısa yazılışıyla ÖSS!
İnsanların, iş için, eğitim için,… bir spor karşılaşması olmayan herhangi bir etkinlik için yarışa sokulması elbette hoş görülecek bir şey değildir.
Ne var ki; var oluşunun temelinde rekabet olan kapitalizm ile insanın bu en temel haklarını elde etmesi bile çeliştiği için, kapitalist sistemde sınavsız bir okul, sınavsız bir iş, gibi talepler ayakları yere basmaz istekler olarak görülüyor.
Okula girmek, okulda sınıfları geçmek, okulu bitirmek,… hepsi sınavlara bağlanmıştır. Okuldan sonra da girilecek iş, işde daha üst makamlara çıkmak vb. tümü sınav, yarış! Üstelik de yanında, her gün birlikte çalıştığın, birlikte vakit geçirdiğin, arkadaşınla, dostlarınla rekabet, onları geçip ipi göğüslemene bağlanmış adaletsiz, acımasız, ahlaksız bir yarış!
Ne var ki, sınavdan sınava da fark var. Örneğin matematik dersinden sınava giren öğrencilerin bilgisi ölçülüyor ve yüz üstünden örneğin 50 alan herkes sınavı geçiyor. Burada da adaletsizlik var elbette. Çünkü öğrencilerin hepsi aynı koşullarda hazırlanmıyor sınava. Burada da elbette sınava girenler için adaletsizlik vardır. Ama kapitalizmde bu adaletsizlikleri insanlar sineye çekiyor.
Ama ÖSS öyle değil. Çünkü; ÖSS sınavına giren 1 milyon 450 bin gençten sadece dörtte biri bu sınavı kazanacak. Geri kalan dörtte üçü, ağzıyla kuş tutsa kazanamayacak.
Bu yüzden ÖSS’ye bir sınav demekten çok bir yarış demek daha doğru. Hem de; sütçü beygirleriyle, doğduğu günden beri özel olarak yarış kazanmak için eğitilmiş Arap atlarının yarışması gibi bir yarış!
Hakkari Lisesi’ndeki yoksul bir ailenin çocuğu ile Ankara Fen Lisesi’nden bir öğrenci aynı koşullarla yarışa sokuluyor.
Diyelim ki, sonunda, mucize oldu, her iki öğrenci de aynı puanı aldı! Bu da yetmiyor adaletsizliği aşmaya. Bu sefer Hakkari Lisesi’nin “okul başarı puanı” ile Ankara Fen Lisesi’nin “okul başarı puanı” ekleniyor ve bu durumda da Ankara Fen Lisesi öğrencisi Hakkari Lisesi’nin öğrencisine puan farkı atıyor.
Hükümet yetkilileri, Milli Eğitim Bakanı, uzmanlar, eğitimciler,… herkes; “Bu sınav sistemi adaletsizdir, mutlaka değişmelidir!” diyor. (Tıpkı YÖK gibi) Ama kimse de değiştiremiyor. Tersine adaletsizlik derinleşiyor. İşte “okul başarı puanı” bu adaletsizliği azaltacağı iddiasıyla getirilmiştir ama adaletsizliği daha da büyütmüştür. Yine dershaneleri ve özel ders almayı gereksiz hale getirerek sınavı daha adil hale getireceğini iddia eden AKP Hükümeti, dershaneciliğe ve özel derslere teslim olmuştur. Bunu da en son lise son sınıflara 45 gün okula gelmeme hakkı tanıyan bakanlık genelgesiyle yapmıştır. Çünkü bu genelgeyle öğrenciye; “Okula gelmeniz sınavda bir işinize yaramaz; siz dershaneye gidin” denmiştir!
Böyle yüz binlerce kişiyi ilgilendiren sınav ya da başka benzer bir durumlarda, sınavı ya da o anki sorunu eleştirseniz de; sözü “Herkese başarı diyerek” bitirmek neredeyse adettendir.
Ama söz konusu ÖSS olunca; “Tüm gençlerimize başarılar diliyoruz” demek bile mümkün değil. Çünkü; öylesine büyük bir adaletsiz yarış ki; “Herkese başarı diliyoruz” dediğiniz anda kafanıza, “saçmalama” diye odunla vuruluyor adeta! Çünkü bu sınavda “Herkesin başarılı olması” mümkün değil.
Çünkü; 21. Yüzyılın ilk on yılı geride kalmak üzereyken, dünyanın 17. büyük ekonomisine sahip Türkiye, üniversite kapısına dayanmış gençlerinin dörtte üçünü kapıdan geri çevirmeye devam ediyor. Bu sınav-yarış da, bu dörtte üçü geri çevirmenin adil ve kaçınılmaz olduğunu göstermek için düzenleniyor. Toplumun varlıklı kesimlerinden seçkin olmayan okullardan gelen gençlerin bu yarışı kazanmaları elbette bir mucizedir. Ve bu mucizeyi gerçekleştirenler ve gerçekleştirecek olanlar kutlanmaya değerdir.
Ama yarışı kaybedenler için tek yol, yanmak, yakınmak değil gençlerin dörtte üçünü üniversite kapılarından geri çevirmeye devam eden bir ülke olması ayıbına son verme mücadelesine hız vermektir. Ötesi kendimizi aldatmak olur.
İHSAN ÇARALAN
ÖNCEKİ HABER

Tıpkı 12 Eylül’deki gibi

SONRAKİ HABER

İşgal komutanı: Sivil öldürmeyelim

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...