14 Haziran 2009 00:00

KÜLT-ABLASI

Televizyon bu, durduğu yerde durmuyor, evin göbeğinde etli sütlü ayırmadan her meselemize el atıyor. Hakkı tabi. Okuldu, iş güçtü içinden çıkılmaz bir karmaşada yuvarlanıp debelenirken, sevdiceğin, çoluğun çocuğun suratını unutmuşken, o sağı solu ille de kafamızı işgal etmiş durumda

Paylaş

Televizyon bu, durduğu yerde durmuyor, evin göbeğinde etli sütlü ayırmadan her meselemize el atıyor. Hakkı tabi. Okuldu, iş güçtü içinden çıkılmaz bir karmaşada yuvarlanıp debelenirken, sevdiceğin, çoluğun çocuğun suratını unutmuşken, o sağı solu ille de kafamızı işgal etmiş durumda. Her ne kadar müdahalesi sertse de, hayrımıza çalışıyor kerata, maksat keyfimiz yerinde olsun, ağzımızın tadı bozulmasın, arada aile müessesesi de kurtulsun.
İşgal sadece evin baş köşesinde değil elbet. Aklımı, fikrimi meseleye katmıyorum bile, o çoktan bu diyarı terk etti, gitti. Kafası yerinde olanın hazretin huzurunda ne işi var. Benim gibi akıl tasını boş bırakıp gidenlerse rahatını bozmasın. Sabahı akşamı birbirine katıp başında sabahlayabilir. Nasılsa kaybedilecek bir şey yok.
Herkesçe malum, işaret ettiğini göstermeyen, ters köşeye yatırıp her şutu gole çevirmeye meyyal yapısı televizyonun. Aklını alırım diyorsa sözünü tutar. Yiğidi öldür hakkını yeme. Ne eksiğimiz gediğimiz varsa da tamamlamak için elinden geleni ardına koymuyor. Bir kere toplumsal ahlaka katkısı büyük. Ara sıra skandallarla birbirine düşürdükleri oluyorsa da “tamiri mümkün olmayanı yıkıp yeniden yapmak gerek” kabilinden. Bakalım depreme dayanıklı mı, en ufak sarsıntıyla yıkılıp gidiyor mu deneyinden ibaret parmağı. Hamiliği yeni üstlenmediyse de tamir işlerine bugünlerde atıldı kendileri, hem ratingler yerinde olsun hem aileler kurtulsun. Elinin kolunun uzandığı düğmesinin açıldığı her köşeyi sarsıp sağlamlaştırırken kendi depremini bir türlü aşamadı garip. Ne yapsın vurdu kendini yarışmalara. Becerilerimizi sınadığı, evlenmeyen adam kalmasın şiarıyla hepimizi başgöz ettiği yetmiyormuş gibi uzaktan güttüğü ev halkını da hizaya soktu, bir köşesi suyun dibinde batmaya yüz tutan evlilikleri kurtarmak için attı can simidini. Can simidi “Kocam Size Emanet”. Gözü karı çocuk görmeden eve gelip de çubuklu pijamasıyla koltuğa malak gibi yayılanları da gözaltına alıp kılığına sokuyor program.
Format, kızı tavlama aşamasında gülü çiçeği eksik etmeyip, sevdiceğine bir empati abidesi olan atlı atsız prensleri hedef alıyor. Bırakın on onbeş yılı birkaç ay önce nezaketten kırılan fakat imzanın ters tepmesinden mi nedir bir kütüğe dönüşen, ne doğum günü, ne yıldönümü, ne ince bir çift sözü sarfetmeye gerek duymayan, göbeği salıverip, yumruğunu masaya vuran bir ayıya dönüşenleri rehabilitasyon merkezi burası. Televizyon şıpın işi bu öküzü boyunduruğa alıyor eski haline olmasa da kolayca kullanılacak kıvama getiriyor. Hem de topu topu 5 günde.
Evlilikle bozulmuş, yayları gevşemiş koca, bu adamdan bıkmış usanmış kadıncağız tarafından Mutlu Evlilik Okulu’nun kapısına bırakılıyor (jargon aynen böyle) kıvama gelince geri alınmak üzere tabi. Eskisini getir yenisiyle değiştirelim tarzı bir şey anlayacağınız. “İtinayla koca yontulur” “anahtar teslim beş gün” formatıyla yaratıcılıkta sınır tanımıyor program. Bu türlü programların olmazsa olmazı bir villa. Karısı tarafından villa kapısına bırakılmış yarışmacılar haftayı dolu dolu geçirip, işinin ehli eğitmenlerden homurdanmayacak kadar iletişim, hatunun ayağına basmayacak kadar dans, biraz ev işi, bebek bakımı, göbeği kapatacak püf noktaları konularında yontulunca keli örtecek saç protezi de programın hediyesi olmak üzere dışarda salınmaya hazır hale geliyorlar. Yarışmacıların hepsi birbirinden müthiş. Eğitmenin ‘Eşine değer verdiğini nasıl gösterirsin?’sorusunu ‘Akşam eve gelerek…’ cevabıyla savuşturan ‘ Romantizm deyince aklına ne geliyor?’ sorusuna hazırlıksız yakalanarak uzun bir sessizlikten sonra ‘Hiçbir şey’ le geçiştiren dersine çalışmamış adamları diyetisyenler aç bırakıp, estetikçiler botoks için ele alınca, manikürü, pedikürü, ‘kadın ne ister’ dersleri de eklendi mi iş bitiyor. Sanırsın adam küçük bir krallığın prenslik işine bakmış yıllarca. Yarışma bu adı üstünde en çok yontulan kazanıyor. Hocaların verdiği notlara, ev arkadaşlarının eşlerinin verdikleri birbirine eklenince parayı da kapacak belli oluyor. Biz de bir hafta boyunca adamların maruz kaldığı bir işkenceyi seyrediyoruz. Derslerden kam almayan karısının istediği kıvama gelmeyen ne olacak bilemiyorum. Belli ki bir anlaşma imzalanıyor. Herkes kocasını geri alacak maddesi de anlaşmanın olmazsa olmazı. Yoksa popstardan beter nüfus yoğunluğu Çin’e denk it sürüsü gibi bırakılmış kocalara format uydurulmak zorunda kalınır. Olmadı hepsi tek tek magazin programlarına çıkar. Televizyoncular kendilerini sağlama almışlardır eminim, yoksa maliyeti kurtarmaz. Televizyondaki öküzleri görün kendinize pay çıkarın da kıssadan hissesi programın.
İyi ki televizyon var. Evlenmeyenleri everen evliliği yalpalayanların yuvasını yapmak için. O olmasa biz ne yaparız?
ayşebengi
ÖNCEKİ HABER

İki eylem tek hedef

SONRAKİ HABER

ÖZGÜRLÜK

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...