14 Haziran 2009 00:00
MIGIRDİÇ MARGOSYAN
Kirvem,Senin de bildiğin gibi, duvarlarında Eğemenlik kayıtsız şartsız milletindir deyu not düşülen, dolayısıyla da ülkemizin en büyük yüce meclisi olan bu kutsal çatı altında birer koltuk sahibi olmanın kuralları kanunlarımızda adan zye kadar harfiyen, hatta deyim yerindeyse kılı kırk yararak özenle ...
Kirvem,
Senin de bildiğin gibi, duvarlarında Eğemenlik kayıtsız şartsız milletindir deyu not düşülen, dolayısıyla da ülkemizin en büyük yüce meclisi olan bu kutsal çatı altında birer koltuk sahibi olmanın kuralları kanunlarımızda adan zye kadar harfiyen, hatta deyim yerindeyse kılı kırk yararak özenle yazılıp zapturapt altına alındığından, bu kurallara uyan T.C. vatandaşlarının istisnasız her birinin günün birinde bu pembe ve de bilmem ne derisiyle bezenmiş şatafatlı koltuklardan birinde oturmaya hakları elhamdülillah var.
Nitekim bu koltukları parselleyenlerin ayrıca kendi özgür iradeleriyle şu ya da bu konu hakkında parmak kaldırıp yüce millet adına oy kullanmaya, yani yakim kendisini seçip Ankaraya postalayan seçmenlerine tam anlamıyla vekalet etmek gibi yükümlülüklerinin var olduğu da malum.
Üstelik bu yükümlülükleri yerine getireceklerine dair, kimisi elindeki yazıyı okuyarak, kimisi ezbere, ama en önemlisi de aynı metni eksizsiz, gediksiz, kelimeleri yutmadan, kekelemeden harfiyen telaffuz edip, bir de bu doğrultuda ellerinden gelen her türlü gayreti esirgemeyeceklerine dair namus ve şerefleri adına ant içip, bunu da televizyon ekranlarından halkın huzurunda tekrarladıktan sonra, gari o koltuklara gerçekten de oturmaya hak kazandıkları da keza yine bilinen bir gerçek
Bu yüce meclise seçilmenin kitabi kurallarını yerine getirip böylece milletvekili olmaya hak kazananların hepsi de istisnasız gari seçildikleri yörenin, bölgenin, şu ya da bu ilin milletvekilleri değil, tam aksine tüm ülke vatandaşlarının vekili olduklarına göre, demek ki aslında birbirlerinden en ufak bir farklarının olmaması bizatihi hem anayasal çizgide olmazsa olmaz şart, hem de demokratik hukuk devletinin gereği
Kirvem deminden beri yukarda saydığım, bir bakıma ilkokuldaki yurttaşlık bilgisi derslerinden zaten ezbere bildiğimiz bu satırları karalamamım nedenine gelince, görebildiğim kadarıyla bukitabi kurallar gerçek anlamıyla demokratik ülkelerde tıkır tıkır işlerken, iş, bizlere geldiğinde bu yazılı kuralların yerinde çoğunlukla nedense yeller esiyor.
Mesela hepsi de milletin verdiği oylarla aynı çatı altında parlamentoda toplanan vekillerin bir kısmı, hani dayim yerindeyse kraldan daha çok kralcı kesilip, ülkenin her anlamda bekçibaşılığını üstlenip, buna mukabil tıpkı kendileri gibi halkın oylarıyla seçilip aynı sıraları paylaşan bir kesimine tepeden bakmayı, hatta horlayıp yerine göre dışlamayı nedense hak olarak benimseyebiliyorlar!
Bunun en tipik örneğini, geçtiğimiz son genel seçimde parlamentoya giren DTPli vekillere hesapça mesafeli durmayıp, hatta bu partinin genel başkanı olan Ahmet Türkle selamlaşıp elini sıktığı için MHP lideri Bahçeliye övgüler dizerken yaşadık! Aslında Bahçelinin zaten en azından nezaketen yapması gereken normal bir davranışını sanki bir lütufmuş gibi yere göğe sığdıramayan zihniyetin sergilediği bu tablo, sanki milletçe içine sürüklendiğimiz sağlıksız ruh halinin şuur altımızda ne denli yer ettiğinin de en bariz bir göstergesiydi!
İşte şimdilerde aynı egosantrik ruh halinin bir başka boyutunu başbakan Erdoğan, DTP milletvekillerine randevu vermemekle gösterip, keza Ahmet Türkün uzattığı eli sıkmamakta direnip bu tutumunu inatla devam ettirmesiyle aynı marazi ruh haliyle baş başa kalmış durumda!
Kendi değerlendirmelerine göre DTPyi birilerinin avukatı olarak görüp, dolayısıyla onların uzattıkları eli, elinin tersiyle iterken, bu davranışıyla barışa, akan kanın durmasına acaba bu yolla çözüm mü önerdiğini sanıyor?..
Hadi yine de başbakanın deyimiyle söylemek gerekirse, DTPli bu vekiller, hani velevki PKKnin avukatıdırlar diyelim, peki onlara oy verip milletin yüce meclisine gönderen bu ülkenin milyonlarca Kürt kökenli vatandaşlarının tümü de aynı mantık doğrultusunda değerlendirildiğinde, o zaman acaba kimlerin avukatı kategorisine dahil edileceklerdir?
Dahası milyonlarca oyun sahipleri olan bu ülkenin, özellikle bu yörenin Kürt kökenli vatandaşlarının oyuna bizatihi kendi partisi adına talip olurken, beri taraftan gözünü diktiği bu oylarla kendi iktidarını daha da güçlendirmeye yönelik bu zihniyet, sırf kendisine oy vermeyen bu insanları acaba hangi kategoride algılayıp, ya da kendince nasıl cezalandırıp bir başka deyimle acaba nasıl hizaya getirecek?
Hele hele buzdolaplarının, çamaşır makinelerinin, uyduruk mobilyaların fiyasko ile noktalanıp pabuçunun dama atıldığı gerçeği ortada sırıtırken
Neyse Kirvem, kısaca özetlemem gerekirse; DTPli vekillerin her fırsatta barışa yönelik dillendirdikleri bu çağrılarının bir an önce gerçekleşmesi için, başbakanın vereceği herhangi bir tarihteki randevu ile şıpınişi hallolmasını, dolayısıyla akan kanın durmasını bu ülkenin bir gariban vatandaşı olarak tabii ki çok isterdim, ancak naçizane kanaatim maalesef odur ki, yıllar yılı içine saplanıp kaldığımız nato kafa nato mermer bu köhne zihniyet kökten değişmedikçe, bugün-yarın belki bir randevunun ardından, hatta bir diğeri de gelip gidebilir ama, bu arada hoyratça harcadığımız bu zaman zarfında bu milletin gencecik insanları da, yirmi beş yılı aşkın bir süreden beri sürüp giden bu patırtıda aynı minvalde pisi pisine karatoprakla buluşmaz inşallah
KİRVEME MEKTUPLAR