15 Haziran 2009 00:00

‘Tam gün’ değil ‘tam sömürü’

AKP, sağlık alanında SSK hastanelerinin devriyle başlattığı yıkım hamlelerini sürdürmekte kararlı görünüyor. “Sağlıkta Dönüşüm” denilerek devam ettirilen, aslında sağlığın piyasaya açılmasını getiren yasalar, hükümet eliyle bir bir uygulamaya sokuluyor.

Paylaş

AKP, sağlık alanında SSK hastanelerinin devriyle başlattığı yıkım hamlelerini sürdürmekte kararlı görünüyor. “Sağlıkta Dönüşüm” denilerek devam ettirilen, aslında sağlığın piyasaya açılmasını getiren yasalar, hükümet eliyle bir bir uygulamaya sokuluyor.
Şimdi de sağlık ve hizmet emekçilerinin yıllardır talep ettikleri tam gün çalışma, bambaşka bir içerikle, hekimler başta olmak üzere tüm sağlık personeli için yeni hak kayıplarını getirecek bir kapsamla karşımıza çıktı. SSGSS’de geçirilemeyen bazı maddelerin bu pakette yeniden gündeme getirilmek istendiğine dikkat çeken sağlık emekçileri, “Ağzımıza bir parmak bal çalıp kandıramayacaksınız” diyorlar.
ÖZLÜK HAKLARIMIZA SALDIRI
Bir kamu hastanesinde hekimlik yapan Mahmut Yılmaz, Tam Gün’ün söylendiği ilk anda kulağa hoş geldiğini, içeriğine bakıldığında ise yıllardır talep edilen yasa tasarısı ile ilgisi olmadığını ifade ediyor. Yasa paketinin bütün özlük haklarının kaybını kolaylaştıracağına dikkat çeken Yılmaz, “Nöbet ve döner sermaye ücretlerinin artırılması maddeleri ile gündeme getirilmesi ise rahatsız edici. Genel kanının aksine, biz hekimler para konuşmaktan hiç hoşlanmıyoruz. Ben SSK hastanesinde çalışan bir hekim olarak burada harcadığım efor yerine gidip pazarda limon satsam daha çok kazanırım. Ama bizim için esas olan, bu işin manevi tatmini ve bu yasa performans ile de birleşince bunu tamamen ortadan kaldıracak” diyor. Yılmaz, performans ile zaten hizmet kalitesinin düştüğünü, artık hiçbir hekimin, “Ben şöyle bir bulgu saptadım, bu operasyon nasıl daha iyi yapılabilir, hastaya nasıl daha iyi bakarım” meselelerine kafa yormadığını belirtiyor. Yılmaz, sağlık sisteminin aksaklığının hekimlerin 15-20 saat mesai yapması ile çözülemeyeceğini, baştan aşağı değişmesi gerektiğini söylüyor.
AĞZIMIZA BİR PARMAK BAL ÇALINIYOR
Tam Gün ile “Sağlıkta Dönüşüm”ün eksik kalan ayaklarının tamamlanacağını söyleyen kamu hemşiresi Ayşe Günar, “Ben SSK devri sürecini hatırlıyorum bugünlerde. Kurum kendi ilacını dahi kendi imal ediyor ve kaliteli ilacı ucuza satıyordu. Sağlığın paralı hale getirilmek istenmesinin parçası olarak, kuyruklar bahane edildi, dışarıdan ilaç alımı özendirildi. Vatandaş ise ne olduğunu anlamadı, tercih şansı oluştuğunu düşündü ve artık daha kalitesiz ilaçları daha pahalıya alıyorlar. Bize de bunu yapmak istiyorlar; ister kamuda kalın isterseniz özele geçin. Yine seçme hakkı gibi gözüken ama geminin yürümesi için önümüze konulan bir dayatmadır” şeklinde konuşuyor.
BİR PARMAK BAL
SES İzmir Şube Sekreteri Hemşire Suriye Çelik de, “Sağlık personelinin ağzına bir parmak bal sürülüyor; döner sermaye, nöbet ücretleri artacak diyerek yasayı geçirmek istiyorlar. Ama esnek çalışmayı, kölelik koşullarını sessizce bize dayatıyorlar. Aile hekimliği sürecinde de bunu yaşamıştık” diyor.
Aşıların gittiğini, koruyucu sağlık hizmetlerinin kalktığını anlatan Çelik, “Biz bunların sonuçlarını belki 5 yıl sonra göreceğiz. Bir aşı ile korunabileceğimiz hastalıklar karşımızda öcü gibi duracak” diyerek, sağlığın gittiği noktaya işaret ediyor.
Yıllardır radyoloji ünitesi çalışanı olan Ertuğrul Kılıçaslan ise çalışma şartlarının havalandırma, kurşun gömlek, şutlama sayısına bakıldığında ne kadar ağır olduğunun görülebileceğini söylüyor ve ekliyor: “Biz hava sirkülasyonu olmasını bile bekleyemeden fotokopi çeker gibi röntgen çekiyoruz. Radyoloji çalışanlarına yasanın ne getirdiği ise çok açık; daha fazla sömürü, sağlıksızlık ve güvencesizlik.” Kılıçaslan, “Doz limitlerini uluslararası standartlara getirdik” söyleminin arkasına sığınmalarının yanlış olduğunu, önemli olanın birim zamanda çekilen film sayısını uluslararası standartlara getirmek olduğunu dile getiriyor. Kılıçaslan, “Tam Gün yasasının alt metinine bakıldığında, sağlık sistemimizin özelleştirmeye doğru gittiği açık. Radyoloji ve Görüntüleme Merkezleri de uzun vadede özel sektöre ucuz emek için bir basamak, biz pazar aracı olarak görülüyor” diyerek, sözlerine son veriyor. (İzmir/EVRENSEL)

TAŞERON HEKİM DEVRİ BAŞLIYOR
BİR devlet hastanesinde çalışan Doktor Adnan Pınar, yapılmak istenenin doktorların özelde çalışmasını engellemek ya da muayenehanelerini kapatmasını sağlamak olmadığını, asıl yapılmak istenenin, sağlıkta özelleştirme süreci önünde engel olabilecek unsurları sırayla devre dışı bırakmak olduğunu belirtiyor ve şunları söylüyor: “Görev yaptığım hastaneye bakıyorum, temizlik işçileri bir zamanlar kamu çalışanıydı. Temizlik, yemek özelleşti taşerona verildi. Bizim de ‘taşeron hekimler’ olmamız an meselesi. Geçmişte KİT’leri satarken yaptıkları gibi hekimlere deseler bugün, ya aynı maaşla kamuda devam edin ya da iki kat maaşla sözleşmeli özel kurumlara gidin. Emin olun hekimler kamuda kalmayı tercih eder, performansı gördüler bir kere. Göz boyamak için yüksek performanslar ödendiği duyulsa da bazen, hekimler ona dayanılamayacağını biliyor. Neticede birisinin iki dudağı arasında performansınız. Neymiş nöbet ücretlerini artıracaklarmış. Yahu zaten yasal olarak 120 saatten fazla nöbet tutulmaması gerektiği için bundan fazlasının ücreti de ödenemiyor. Ben ayda 500 saat nöbet tutuyorum, 120 saatin üç kuruş fazla olması ne ki? Ayrıca biz hekimler için esas olan, hastalarımızı tedavi edebilmektir. Eğer bir hekim hastasını kaybetmişse bunun hiçbir parasal karşılığı olamaz.”
Ayşen Güven
ÖNCEKİ HABER

‘Kübra’nın ölümü cinayettir’

SONRAKİ HABER

Valilik bizim haklılığımızı ispat etmiş oldu

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...