16 Haziran 2009 00:00
DÖNÜŞÜM
Almanyada dün orta okul, lise ve üniversitelerde Boykot Haftası başladı. Daha iyi bir eğitim istiyoruz şiarı altında öğrenciler elemeci
Almanyada dün orta okul, lise ve üniversitelerde Boykot Haftası başladı. Daha iyi bir eğitim istiyoruz şiarı altında öğrenciler elemeci eğitim sistemindeki şans eşitsizliğine karşı daha iyi eğitim koşulları talep ediyorlar.
Aylardır hazırlıkları devam eden Boykot Haftasına ülke genelinde irili ufaklı 230 örgüt destek veriyor. Sendikalar, siyasi parti ve örgütler, sosyal kurumların destek verdiği eylemlerin çok canlı geçmesi bekleniyor. Öğrenciler sembolik banka soygunları, yol işgalleri ve daha birçok değişik eylemle dikkatleri çekmeye çalışacaklar.
Almanyadaki eğitim sistemine karşı tepkiler yeni değil. Dördüncü sınıftaki notlara ve öğretmenin önerisi üzerine öğrenciler üçe bölünüyor: Öğrencilerin önemli bir bölümü Hauptschule denilen ve yüksek eğitim şansı olmayan okula gönderiliyorlar. İkinci büyük bölüm ise Realschule denilen ve yüksek eğitim şansı çok sınırlı olan okullara gönderilirken üçüncü kesim isi Gymnasium denilen ve yüksek eğitim şansı açık olan okullara gönderiliyorlar. Hauptschuleye gönderilenlerin ezici çoğunluğu işçi çocukları ve bunların işçi olmaktan başka şansları yok. En iyi ihtimalle kalifiye işçi olabiliyorlar.
Realschuleye gönderilenlerin ezici çoğunluğu memur çocukları, bunların artık sınırlı bir bölümü memur olabiliyor diğer bölümü değişik teknik mesleklerde kalifiye işçi veya usta olabiliyorlar. Bunların içinde çok küçük bir azınlık yüksek okula gidebiliyor. Gymnasiuma giden genelde akademisyen çocuklarına anne ve babalarının gittiği yoldan giderek yüksek okul ve akademik kariyer yapmanın olanakları sunuluyor.
Fakat elemeci eğitim sistemi sürekli devam ediyor. Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) bile, ders kitaplarının paralı olduğu, üniversite harçlarının işçi ve memur ailesinin bütçesinin sınırlarını oldukça aştığı Almanyadaki okul sistemini eleştirirken, Sosyal kökenin eğitimde şans eşitliğini en fazla belirlediği ülkelerden biri olarak değerlendiriyor!
Yani eğitim sistemine tepkiler yeni değil. 1970li yıllarda öğrenci-gençlik hareketinin ileri sürdüğü Tek okul sistemi (Gesamtschule) talebi kısmen hayat bulmuştu. Bazı bölgelerde ailelerin ve eğitimcilerin de baskısıyla diğer okulların yanı sıra Gesamtschule modeli uygulanmaya başlanmıştı. Fakat hareket geriledikçe bu okullarda peş peşe tasfiye edilmeye başlandı.
Gelinen yerde eğitim sisteminde de acımasız piyasa rekabet koşulları hakim hale geliyor. Eğitime ayrılan bütçeler kısıtlanırken ilkokuldan üniversiteye kadar okul yönetimleri, okulun değişik ihtiyaçlarını tedarik edebilmek için sponsor arayışına giriyorlar! Federal Eğitim Bakanlığı ve içinde sermayenin temsilcilerinin ağırlıkta olduğu Bilgeler Kurulu tarafından belirlenen kıstaslara göre okullar, üniversiteler daha fazla bütçe için yarışıyorlar! Tabi hiçbir okul yarışmak zorunda değil. Yarışa katılım gönüllü. Ama yarışı kazanan okulun, üniversitenin bütçesi katlanacağı için Bizde bunu başarırız diyenler sıraya giriyor.
Nedense(!) başarılı olarak seçilenler arasında sermayenin ihtiyaç duyduğu yeni teknolojileri araştıran, mühendislik ve iktisat dallarında eğitim verenler oluyor. Sosyal, siyasal ve kültürel fakülteler bu yarışmalara başvurmaya gerek bile duymuyorlar.
Krizin giderek derinleştiği dönemden geçerken önümüzdeki yıllarda faturanın katmerlisinin işçi ve emekçilere dayatılacağı biliniyor. Eğitime ayrılan bütçe, zorunluluklar ileri sürülerek yeniden kesilecek ve eğitim sisteminde de acımasız piyasa rekabet koşulları daha da sertleşecek.
Diğer yandan gelişen öğrenci hareketinin ileri sürdüğü bütün talepler yerden göre haklı olmakla birlikte kapitalizmin sınırları içinde gerçekleşmesi mümkün değil. Öğrenci hareketi kendini işçi sınıfının önemli bir parçası olarak görmediği ve bayraklarına kapitalizme alternatif olarak sosyalizmi yazmadığı süre en sıradan eğitim reformlarını gerçekleştirmek dahi mümkün olmayacaktır.
SERDAR DERVENTLİ