17 Haziran 2009 00:00

UZUN MESAFE


Bugün sağlık sistemine çocukların gözü ile bakmaya ne dersiniz?
Başbakan duysa ‘Ücretsiz bakıyoruz daha ne istiyorsunuz’ mu olurdu yanıtı sizce? Peki, ne mi istiyoruz? Çocuklarımızın lütuf devleti değil sosyal devlet ile tanışmasını elbette!..
Birkaç yıl önce çocuklarla yapılan bir ankette ‘Gelecekte hangi mesleği seçmek istersiniz’ sorusuna verilen yanıtlarda ‘mafya üyeliği’ ilk sırayı almıştı. Bir başka yazımda da andığım üzere, bizim çocukluğumuzda verilen öğretmen, doktor, polis yanıtlarının sosyal devleti tanımladığını düşünenlerdenim. Çocukların ancak sosyal devletin var olduğu veya ulaşmak adına mücadele ve umudun devam ettiği koşullarda bu yanıtları üretebileceğine inanıyorum. Günümüzde mafyaya duyulan ilginin lütuf devleti algısının bir yansıması olduğunu ise sanırım hiçbirimiz yadsıyamayız.
Bu koşullarda sağlık çalışanları, Ankara’da bir forum düzenledi. Eğer söz konusu ankete katılan çocuklardan birisi, geçen hafta Türk Tabipleri Birliği tarafından Ankara’da düzenlenen forumu izleseydi, neler olduğunu anlamakta zorluk çeker ve muhtemelen annesinden yardım
isterdi:
- Anne niteliksiz ne demek? Hastanelerde sağlık hizmetinin niteliksiz
olacağı söylendi.
- Özlük hakkı ne demek anne? Doktorlar ‘Özlük hakkımız kayboluyor’ diyorlar.
- Hekim niteliği düşmesi ne demek peki?
- Sağlık çalışanlarının sağlığı neden bozuk?..
Evet, tüm ülkeden hekimlerin yanı sıra hemşire, radyoloji çalışanı, taşeron işçiler ve onların örgütlü olduğu sendika, dernek ve meslek odalarının da aktif olarak katıldığı ve sonrasında sokağa taşan forumda dikkati çeken afiş yazısı, aslında olup biteni özetler gibiydi: “Kölelik Düzenine Hayır Hekimliğe Evet!”
Forum sonrasında Sağlık Bakanlığı’na yürüyen sağlık çalışanlarının yüreği, sayıları 500 bine yaklaşan tüm sağlıkçılar adına atar gibiydi. Bu izlenimi, İstanbul’dan Dr. Ali Özyurt, sağlıkçıların üretimden gelen güçlerini greve çevirmeye hazır oldukları şeklinde yorumluyor doğal olarak.
Şimdi GöREV sırası tüm sağlık emekçilerinde. Onlar, ‘sağlıklı toplum güvenli gelecek’ adına çaba harcayan tüm toplum kesimleri ile buluşmak istiyor. Ya sizler?..
İSTİRAHAT RAPORLARI
Hekimliğe yeni adım attığım yıllarda hastalar için düzenlenen geçici iş göremezlik belgelerinde günlerle ilgili gizliden bir sıkıntı duyardım. Sanırım sizler de hastalık sonrası istirahat raporu aldığınızda başınıza gelmiştir. Sanki hastama 4, 8, 9, 11, 13, 16, 18 gün vb. alışılmışın dışında istirahat açsam, birileri altında şaibe arar duygusuna kapılırdım.
Evet, doktorlar hastalarına istirahat açarken 3 gün, 5 gün, 1 hafta, 10 gün, 2 hafta, 20 gün, 3 hafta, 1 ay istirahat tanımlarını kullanır yaygın olarak. Ben bunca yıllık hekimlik hayatımda 4 gün, 8-9 gün veya 13 gün vb. istirahat düzenlenmiş hastalara pek rastlamadım.
Ya şimdi?.. Artık tanışacağız hep birlikte. Sosyal Güvenlik Kurumu sağlık kuruluşları için sanki bonus tanımlıyor: Son 10 gün içinde aynı dalda ikinci muayene ücretsiz olunca ne mi oluyor/olacak?
Kamu Hastane Birlikleri Yasa Taslağı’nı sanırım duymuşsunuzdur? TBMM komisyonlarında görüşülüyor halen. Hastaneleri işletmelere dönüştürüp, yönetim kurullarına kentin Ticaret Odası temsilcisini de dahil etmek isteyen bu anlayış hayata geçtiğinde, başınıza/başımıza neler gelebileceğini hissedebiliyor musunuz? Sahi, “patron” hekime raporları bundan sonra 11 günlük ver ve sürekli sağlık kurulu kararı ile işlemleri uzat der mi, demez mi?
Bu kadarı da olmaz diyenlere 3 yıl öncesine dair bir anımı anlatmak istiyorum. Uluslararası kalite belgesi almak adına ABD’den bir danışmanlık şirketinden hizmet alan özel hastanelerden birisinin 14 Mart Tıp Bayramı kokteyline konuk olarak katılmıştım. Öncesinde hekimleri eğiten Amerikalı eğitmen bakın ne söylüyordu: “Tüm branş hekimleri hastalarını muayene etmeden tartıya göndersin.” Göz ve cildiye uzmanlarının “Biz de mi” sorusunun yanıtı “Evet” olmuştu.
Hekimlerin gerildiği o anın anlamı ticarethaneye evirilen hastanenin obez, yani aşırı kilolu müşteri (hasta demeye dilim varmıyor) arama telaşında gizliydi aslında. Ve tüm bunların ışığında Sağlık Bakanlığı hâlâ sağlıkta yaşananları dönüşüm olarak adlandırıyor. Evet, dönüşüyoruz ama neye, kime ve kimler adına?..
Hekimler bilgisayar başında sayı avcılarına (performans puanı) dönüştürülmeye çalışılıyor. Ve bir gün içinizden birisi hastalık sonrası istirahat raporu aldığında 4, 6, 8, 9, 11, 13, 16 vb.
alışılmadık gün sayısına rastlarsa sakın şaşırmasın.
Ve eğer günün birinde yüreğiniz sızlarsa sağlıkta dönüşüm girdabında, Nâzım Hikmet’i anımsayın. Aynen TTB İkinci Başkanı Feride Aksu Tanık’ın Ankara’daki forumda hatırladığı gibi...
Sağlıcakla kalın!
ANGİNA PEKTORİS
Yarısı buradaysa kalbimin
yarısı Çin’dedir, doktor.
Sarınehre doğru akan
ordunun içindedir.
Sonra, her şafak vakti, doktor,
her şafak vakti kalbim
Yunanistan’da kurşuna diziliyor.
Sonra, bizim burada mahkumlar uykuya varıp
revirden el ayak çekilince
kalbim Çamlıca’da bir harap konaktadır
her gece, doktor.
Sonra, şu on yıldan bu yana
benim, fakir milletime ikram edebildiğim
bir tek elmam var elimde, doktor;
bir kırmızı elma:
kalbim...
Ne arteryo skleroz, ne nikotin, ne hapis,
işte bu yüzden, doktorcuğum; bu yüzden bende
bu angina pektoris...
Bakıyorum geceye demirlerden
ve iman tahtamın üstündeki korkunç baskıya rağmen
kalbim en uzak yıldızla birlikte çarpıyor.
Nâzım Hikmet Ran
DR.ZEKİ GÜL

Evrensel'i Takip Et