17 Haziran 2009 00:00
Çalsın Kodonun davulları
GÜNÜN YAZILARI
One Earth 2009 Turnesine çıkan Kodonun yolu İstanbuldan geçti.
15- 16 Haziranda Harbiye Açık Hava Sahnesine çıkan Japon davul grubu hem sahneyi sarstı hem de ismine yakışanı yapıp izleyenlerin kalp atışını hızlandırdı;Kodo kalp atışı demek Japoncada.
Bize uzak bir ülke hakkında bildiklerimizin; Japonya deyince filmlerden, kitaplardan, resimlerden ve fotoğraflardan öğrenerek aklımızda kalan her şeyin sağlamasıydı sahnede iki saat boyunca, grubun bize izlettikleri. Geleneksel giysileri içindeki geyşalar, pazuları güçlü sumo güreşçileri, davulun tokmağını kılıç gibi kullanan samuraylar, saz evlerin avlusunda sunulmuş bir bardak çay hissi hiç eksik olmadı. Ama bu kadar değil, bildik bir imgeyi pazarlamadılar o sahnede. Daha çok bir sentezdi Kodonun arayışı. Arayıp da bulduğu.
GELENEKLE MODERN
Geleneklerine bağlı Japonların zamanın mutedil akışına zille, nefesli çalgılarla verdiği sakin yanıt ile, değişimin kalp atışlarınızı zorlayan tok sesli davullarla Japon usulü selamlanmasından, bu ikisinin bir arada olmasından bir kakafoni doğacağını düşünenler yanılır. Kodo, davulun başlı başına bir resital aracı olabileceğini, tamamlayıcı, araya giren ve hizaya sokan bir çalgı olmaktan çıkabileceğini kanıtlıyor yıllardır. O yüzden sahnede Japon halk müziğinin en güzel örnekleri çalınırken Kodonun davulları geleneğin önünde saygıyla eğilip Japonyanın iki yüz yıl önce Meiji reformlarından beri yelken açtığı modernleşmeyi selamlıyor. Bununla yetinmiyor elbette heyecanlandırıyor, rahatsız ediyor, geçmişten gelen her şeyin yaşadığını ama henüz hiçbir şeyin bitmediğini göze, hayır kalbe sokuyor. En tok konuşan çalgıyla söylüyor bunu üstelik. Mesajı o sebepten ağır, güçlü.
Geleneksele daha yatkın olmasına karşın Kodonun nostaljik bir müzik yaptığı söylenemez. Japon denizindeki Sado Adasında, ki o ada rejim muhaliflerinin sürgün yeridir, gönüllü olarak geçirdikleri 38 yılı bir nostaljiye harcamadıkları kesin. Adaya çağdaş Japon kültürünün gidişatından memnun olmadıkları için yerleştiklerini söylüyorlar. Sado onlar için bir okul, onlar da Sadonun ruhu olmuşlar; o ruhu artık dünya da hissetsin istiyorlar.
TAİKOLAR VE DİSİPLİN
Davul bizim topraklarımıza hiç de yabancı bir enstrüman değil. Halayın, oyun havasının, zeybeğin, roman havalarının en vazgeçilmez enstrumanı. Bizim gariban davulların yanında, 1000 yıllık ağaçlardan yekpare bir biçimde oyularak yapılan Japon davulları-taikolar ise pek havalı doğrusu.
Kodo, sıfır hatayla sahne alıyor; kalp hiç ama hiç teklemiyor sizin anlayacağınız. Bir orkestra şefi olmaksızın, şarkılara o kadar keskin girip çıkmaları ise tek kelimeyle heyecan verici. Belki ritmik anlatımları çok yaratıcı ve zengin değil, -özellikle Anadolu gibi envai çeşit ritmin, akıl almaz aksakların olduğu bir coğrafyadan baktığımızda- ama öylesine konsantre ve disiplinli çalıyorlar ki böyle bir gösterinin ancak Kodonun yaşam tarzıyla mümkün olabileceğini düşünüyorsunuz. Yılın, gösteri için yurtdışında oldukları kısmı dışındaki zamanı aynı adada hep birlikte geçiriyor oluşları, piyasa baskısı olmaksızın müzik yapıyor olmaları müzik dünyası için de dikkate değer bir çalışma tarzı.
Kodo, 4/4 lük ve 3/4 ölçüleri kullanıyor ve en büyük mahareti muazzam senkronlu çalıyor oluşu. Serilikleri göz önüne alındığında o metronom değerlerinde senkronize oluş gerçekten büyük başarı. Üstelik taikolar icraları büyük efor gerektiren aletler, yani bir yerde sportif bir başarı da söz konusu. Dakikalarca koca tokmaklarla davul dövmek müzikal yetenek dışında kondisyon da gerektiriyor. Üstelik sadece davul çalmadıkları, bunun yanı sıra dans ettikleri de düşünülmeli
İnsan keşke daha çok soloya yer verseler diyor, zira bir süre sonra aynı ölçülerde giden ritim, tekrar duygusu yaratabiliyor. Ritmik duygusu gelişkin olmayanlar için dansları ve sahne şovlarını dışında tuttuğumuzda Kodo, izleyicide duracell davulcusu hissi yaratabilir çünkü. Beraber şarkılar bir yere kadar yani... biraz da yaratıcı solo istiyor insan.
Nuray Sancar / Devrim Büyükacaroğlu
Evrensel'i Takip Et