17 Haziran 2009 00:00
UFUK
Türkiye cuma gününden beri, Taraf Gazetesinin AKPyi ve Güleni Bitirme Planı başlığıyla manşetine taşıdığı yeni andıçı tartışıyor.
Türkiye cuma gününden beri, Taraf Gazetesinin AKPyi ve Güleni Bitirme Planı başlığıyla manşetine taşıdığı yeni andıçı tartışıyor. Genelkurmay Başkanlığı Askeri Savcılığı önceki gün yaptığı açıklamada söz konusu belgenin henüz ellerine ulaşmadığını, ancak bu belgenin Genelkurmayın herhangi bir biriminde hazırlanmadığı kanaatine varıldığını belirtti. Mahkemenin henüz eline ulaşmamış olan bu belgeyle ilgili olarak bu kadar kesin ifadeler kullanması nereden bakarsanız ilginç. Aynı açıklamada, basına bu konudaki haberlerle ilgili konulmuş olan yayın yasağının haklı olduğunun savunulması, büyük oranda belgenin sızdırılması ve yayınlanmasına odaklanılmış olması da yine bir o kadar ilginç.
TSKdan aynı gün gelen açıklamada, Türk Silahlı Kuvvetleri, daha önce de ifade edildiği üzere, demokrasi ve hukuk devleti ilkeleri ile bağdaşmayan davranış ve düşüncelere sahip bulunan personelini bünyesinde barındıramaz denilerek Genelkurmay Başkanı Başbuğun sözleri hatırlatıldı.
Bu durumda da sormak gerekiyor: Peki daha önce Nokta dergisinin yayımladığı darbe planlarına ve andıçlara Genelkurmay arşivlerinde rastlanmadığı söylenmedi mi? Bugüne kadar, Evet bu darbe planı Genelkurmayın şu biriminde hazırlanmış ve gereğini yapacağız dendi mi? Bir kere dendi mi?
Bu soruları uzatabiliriz. Söz konusu belgenin incelendikten sonra gerçek olup olmadığı açıklanınca daha net konuşmak mümkün olacak. Ancak, gazetenin böylesi bir haberi, elindeki belgenin doğruluğundan emin olmadan manşete taşıması ve hükümetin de, belgenin doğruluğundan emin olmadan bu kadar kesin ifadeler kullanması ve üzerine gitmesi, bizce çok çok zayıf bir ihtimal.
Belgenin doğru olduğunun ilan edilmesiyle birlikte, sadece adı geçen albayın değil, eğer ona bu konuda direktif verenler varsa onların da yargılanması gerekiyor.
Olayın bir diğer önemli boyutu ise, Türkiyede darbelerin ya da darbe girişimlerinin hep sağı, AKP gibi partileri güçlendirdiği, önünü açtığıdır. Aklı başında herkes, AKPnin 28 Şubat müdahalesinin bir ürünü olduğunu herhalde kabul edecektir. Erdoğanın Hocası Erbakanı Başbakanlık koltuğundan indiren 28 Şubat süreci, onun içinden çıkan Erdoğan etrafındaki muhalefetin önünü açmıştı. 28 Şubat generallerinin her sözlerini manşete taşıyan medya organları, Erdoğan ve arkadaşlarını yenilikçiler diye cilalaya cilalaya bitirememişti. Yani AKP iktidarı sadece Erdoğan ve arkadaşlarının başarısı değil, aynı zamanda 28 Şubatın darbeci generalleri ile medyanın ve bu ekip etrafından toplanan bütün cuntacıların başarısıdır.
Daha yakın bir süreçte de benzer örnekler bu kez farklı biçimlerde yaşanmıştır. AKPyi iktidardan düşürme talebinin öne çıktığı cumhuriyet mitingleri ve e-muhtıraların, geniş yığınların gözünde AKPyi mağdur duruma düşürdüğü ve bunun da sandıkta AKPye yaradığı biliniyor. Dayatma siyasetine bir tepkinin sonucu olarak AKP, 22 Temmuz 2007 Erken Genel Seçimlerinden yüzde 46.54lük bir oyla çıkmıştı.
Ve bu tür zorlamaların gündeme gelmediği, CHPnin de bu konuda, 22 Temmuz öncesinden farklı bir tutum sergilediği 29 Mart 2009 Yerel Seçimlerinden AKPnin gerileyerek çıktığı görüldü. AKPnin hem il genel meclisi bazında ciddi oy kaybına uğradığı, hem de elindeki belediyelerden bir kısmını kaybettiği bu seçimler, siyaset dışı yöntemlerin devreye sokulmadığı süreçlerde, halkın kendi özgür iradesiyle ülke gerçeklerine daha uygun bir tabloyu sandıktan çıkardığını kanıtladı.
Ancak kendisini halktan daha fazla bu cumhuriyetin sahibi sayanlar için belli ki, bu gerçeklerin bir önemi yok. Onlar AKPyi halkın iktidardan düşürmesine izin vermemek konusunda kararlı görünüyorlar.
FATİH POLAT