19 Haziran 2009 00:00
15-16 Haziran Türkiyede ilk büyük işçi hareketidir
15-16 Haziran 1970te 150 bin işçinin DİSKin kapatılmasına sebep olacak değişikliklerin yapılmasını protesto ettikleri geniş çaplı direniş İstanbulda 2 gün sürmüştür. İşçilerin sendika seçme özgürlüğünün kısıtlanması, Türk-İşten DİSKe işçi akışının önlenmesi amacıyla 274 sayılı iş yasası ile 275 sayılı sendikalar yasasında yapılan değişiklikle çalışma yaşamı ve temel sendikalar mevzuatında mevcut Adalet Partisi hükümeti bir değişiklik yaptı. Türkiye genelinde faaliyet gösterebilmesi için İş Kolunda Sigortalı Çalışan İşçilerin 1/3ünün Örgütlenmesi barajı getirilen yeni yasa ile konfederasyonun faaliyet gösterebilmesi için Sigortalı İşçilerin 1/3ü Kadar Üyeye Sahip Olması isteniyordu. Bu oranın DİSKin sahip olduğu işçi sayısı düşünülerek konulduğu iddia ediliyordu. 15-16 Haziran 1970 tarihlerinde asker ve polis barikatlarını aşan direnişçi emekçileri durdurabilmek amacıyla Demirel Hükümeti, yürüyüşün 2 kolunun birleşmesini engellemek için Galata Köprüsünü kapatmak zorunda kaldı ve İstanbulda sıkıyönetim ilan edildi. 3 işçi bu olaylarda yaşamını yitirdi. 3 ay süren sıkıyönetimde beş bini aşan işçi işten çıkartıldı. CHP ve İşçi Partisinin yasanın iptali için Anayasa Mahkemesine başvurmalarının ardından değişikliklerin bir bölümü iptal edildi. 15-16 Haziranda yapılan tarihimizin bu en büyük çaptaki işçi direniş eylemi, yarattığı sonuç göz önüne alındığında çok önemli bir mücadele ve başkaldırı niteliği taşımaktadır. Bu direnişle işçiler kendi güçlerinin bir kez daha farkına varmışlardır. Sonraki yıllarda yaşanan gelişmelere baktığımızda zirvesini 15-16 Haziran direnişinin oluşturduğu 1960ların işçi hareketi birikiminin işçi sınıfının sosyal ve siyasal yapısında önemli dönüşümler yarattığını söyleyebiliriz. 1973 yılında yapılan seçimlerde ortanın solu açılımıyla işçi sınıfına yönelen Cumhuriyet Halk Partisinin birinci parti durumuna geldiği görülür. 1977ye gelindiğinde ise daha 7 yıl önce yasal değişikliklerle tasfiye edilmesi hesaplanan DİSK, yüz binlerce emekçiyi Taksim Meydanında toplayacak kapasiteye gelebilmiştir.
Kapitalizmin hızla geliştiği, kentlerin hızla sanayileştiği 1960lı yıllarda büyüyen ve uyanan bir işçi sınıfı ortaya çıktı. İşçi sınıfı bu dönemde kendi gücünü geliştirirken, uzunca süredir yasaklı olan sol kitaplar açıktan yayınlanmaya başlandı. Öğrencilerin ve geniş aydın kesimlerin ilgisini çeken sosyalist düşünceler topluma hakim olmaya başladı. 1962 yılında Maden-İş üyesi 173 Kavel işçisinin direnişi ile hareketin önü açılmış oldu. 1960lı yılların sonuna doğru sol hareketin yeni dalgası 1968 başkaldırısı oldu. 68 Başkaldırısı emperyalist kapitalizme karşı işçi sınıfının ve gençliğinin devrimci bir tepkisi oldu.
İşte 15-16 Haziran direnişinin ardında yatan o büyük, güçlü güven duygusu ve hak arama mücadelesinin altında yatan sebep 1968in devrimci direniş ruhudur. 1968 yılında Fransada filizlenen üniversite ve fabrika işgalleri dalgası hemen Türkiyeye de sıçrayarak ilk çiçeklerini verdi. İstanbul Üniversitesi işgali ile başlayan öğrenci direnişleri, gençlik eylemleri kısa zamanda tüm okullara yayıldı. Avrupadaki bu mücadele biçimi aynı hızla Türkiyedeki işçi sınıfını da etkisi altına aldı. İşçi sınıfının militan eylemciliği, özünde devrimci bir nitelik taşıyan direnişleri, fabrika işgalleri, boykotlar ve grevler yayılmaya başladı. İşçiler artık alanlardaydı. 1969 Singer işgali ile direnişler art arda yayılmaya başlandı. 1969 Gamak işgali, Sungurlar işgali ile işçiler işçi konseyleri kurarak iş yerlerini çalıştırmaya başladılar.
İşte 15-16 Haziran direnişlerinin arka planında yatan bu mücadeleci, devrimci işçi ruhu idi. 15 Haziran günü 115 iş yerinden yaklaşık 75 bin işçi ile başlayıp 16 Haziran günü 168 fabrikadan 150 bin işçi ile süren 2 günlük büyük direniş sadece İstanbul ile sınırlı kalmayıp İzmit yöresini de kapsadı. 15-16 Haziran 1970te fabrikalardan çıkarak sokaklarda yürümeye başlayan işçilerin 3 ana güzergahta yoğunlaştığı görülür. İstanbulun Anadolu yakasındaki işçiler bugünkü E5 üzerinde Pendik-Kartal-Maltepe hattını izleyerek Kadıköye yönelirler. İkinci güzergahta Haliç havzasındaki Kağıthane ve Eyüpten gelenlerle, Topkapı bölgesi işçilerinin yürüdüğü gözlenir. Üçüncü kol ise Levent-Mecidiyeköy yönünden gelen işçilerden oluşmaktadır. Yıllarca yayılan devrimci bir yükselişin patlaması sayılan bu işçi direnişi işçilerin kendi örgütleri olarak gördükleri DİSKi yaşatmak için giriştikleri bir eylemdi. İşçi sınıfı bu eylemlerle Kendi Halinde Bir Sınıftan Kendisi İçin Sınıf haline dönüşmüştür. İşçi sınıfı bu hareketle büyük bir lokomotif güç olduğunu kanıtlamıştır. 15-16 Haziran direnişi hakların ve özgürlüklerin mücadele verilmeden kazanılmayacağı ve korunamayacağı anlamına da geliyor. Türkiye işçi sınıfı ve DİSKin bilinçli üyeleri bu mücadele ile kendilerini yıkmayı hedefleyen planları bozmuşlardır.
Türkiyede emek ve demokrasi mücadelesinin en onurlu bir örneği olan bu direnişin üzerinden 39 yıl geçmesine rağmen haklarına sahip çıkma inanç ve kararlılığı ile sokaklara dökülen yüz binlerce yiğit mücadeleci, emekçiyi saygıyla anıyoruz.
OYA TÜMER - CHP İstanbul İl Kadın Kolu Başkanı
Evrensel'i Takip Et