21 Haziran 2009 00:00
Göğe bakma durağı
Sinopta okudum Mehmet Ali Kışlalının Radikal gazetesindeki (13. 06. 2009) yazısını.
Sinopta okudum Mehmet Ali Kışlalının Radikal gazetesindeki (13. 06. 2009) yazısını.
Can acısıyla, korkuyla, utançla güldüm.
Sabahattin Aliyi anlatmak için Sinoptaydım, Türkiye Cumhuriyetinin ilk olmasa da, insan öldürme karaktersizliğinin ilk sıralarında gelir Sabahattin Alinin MİT ve kontrgerilla tarafından öldürülmesi.
***
Ben söz konusu ettiğim yazıdan uzun alıntılar yapıp kafanızı şişirmek istemem ama, uzun gelirse bilin ki zarurettendir.
Buyurun:
Geçen hafta Amerikada iken bir otomobilin plakası dikkatimizi çekti. Plakada damga, mühür madalya gibi bir şey vardı. Sonra sürücüsüne baktık madalyalıydı. Sürücü otomobilini park etti. Park yerindekiler ona saygıyla, sevgiyle, tebessümle bakıyorlardı.
Kimi de gidiyor madalyalı adamın elini sıkıyordu. Yanımızdakilere sorduk: Bu adam kim, bu madalya neyin nesi? Dediler ki: Bu bir gazi, yakasındaki de Purple Heart.
Türkçesi Mor Kalp. Askerlik görevini yaparken yaralananlara verilen madalya. Polis Mor Kalpli adama selam duruyor, garson Mor Kalpli adama en iyi masayı gösteriyor. Bazı Müşteriler de Mor Kalpli adama yaklaşıp Siz bizim için savaştınız Teşekkürler diyor.
***
Burada başladı benim korkulu, acı dolu, ağlamaklı gülmem. Kışlalının bu düşünceyi, bu fotoğrafı sevme nedenleri korkutuyor beni, bunun arkasından gelen istekleri sahiplenmesi, kan dökmeyi ödüllendirmek istemesi
Siz bizim için savaştınız Teşekkürler.
Kim kimin için nerede? Amerikan ordusunun savaştığı yerleri sayın: Vietnam Kore Şili Nikaragua Sudan Irak Bu ülkelerden hangisi Amerikan halkının zararını istemiştir? Hangisi Amerikayı işgal etmiştir?
***
Yazı sürüyor:
Türkiyede sağımız solumuz gazi.
Ara sıra gazetelerde bir röportaj yayımlanır Gülhane Hastanesindeki gazilerle ilgili. Sonra Sonrasını bilmiyoruz, bizim için yaralanan bu adamlar ne yer, ne içerler?
***
Kışlalı, yazınsın sonuna Gözlemlerin sahibi Enis Akdağ (iletişim, internet) notunu koymuş. Ama yazıyı olduğu gibi yayımlaması bir sahiplenmenin, bu yazıdaki düşüncelere duygulara katılmanın bir göstergesidir.
***
Yazının edasına bakarsak, Korede Amerikanın emrinde Kore halkını öldürmeye gönderdiğimiz ve daha sonra da Gazi veya Şehit Maaşı bağladıklarımızdan söz etmiyor sanırım adamı ve Kışlalı.
Geriye bir tek kırkıncı yılına yaklaşan iç savaş kalıyor. Kürtleri öldürmeye gönderilen, Kürtleri öldürmek zorunda bırakılan ve orada, o dağ başlarında ölen, yaralanan, bedeni ve ruhu sakatlanan insanlar kalıyor. İzin mükafatı almak için öldürdüğü Kürt gençlerinin kulağını, burnunu kesip izin koleksiyonu yapanlar, köy yakmak, ev yıkmak zorunda bırakılan, bu duruma iteklenenler...
***
Yazı sürüyor. Ben ürpertiyle okuyorum
Lokantaya gidecek paraları var mı? Garson onlara nasıl davranır? Polis selama durur mu? Bilmiyoruz. MADALYA Al tarafı teneke parçası, maliyeti ne ki? Ama anlamı parayla ölçülebilir gibi değil.
Sahi, biz de BİZİM İÇİN YARALANAN (vurgu T.T) insanların yakalarına böyle bir madalya takıyor muyuz?
Yazıdan artık alıntı yapmayacağım. Yazının devamında, Amerikalıların gazilere verdikleri sağlık olanaklarına, parasal olanaklarına gıpta var. Sonunda da adet olduğu üzere, R. T. Erdoğanın Askerlik yan gelip yatma yeri değildir sözleri eleştiriliyor.
***
Bizim için bilim ya da sanat üretenler değil; barışı, emeği, cinsiyet özgürlüğünü, anadili, kültürü savunanlar değil; adaletli bir ülke istedikleri için devletin işkence ettikleri değil, insanca şeyler istedikleri için bombayla, silahla, işkenceyle öldürülen insanların yakınları (ki böyle öldürülenlerden biri Ahmet Taner Kışlalıdır) değil.
BİZİM İÇİN SAVAŞANLAR
***
SON SÖZ
Savaş makinesinin kurbanları elbette onarılmalı, insanlıklarını geri kazanmaları için uğraşılmalı Ama M. A. Kışlalı savaşın kendisine karşı çıkmaksızın, söylüyor sözünü; savaşın kurbanlarına ayrıcalıklar istiyor.
Yazık!..
Ben kabalaşmaktan korktuğum için diyemiyorum. Ama tarih her zaman ince olmayabiliyor. Bir gün derler adama Kışlaya Kışlalı, kışlaya diye. f
Tevfik Taş