AVRUPA GERÇEĞİ

Almanya’nın ikinci televizyon kanalı ZDF tarafından düzenlenen ‘Benden başbakan olur’ yarışmasının finali geçtiğimiz hafta yapıldı. 18-35 yaşları arasında 2500 gencin başvurduğu, 40’ının seçildiği ve 6’sının finale kaldığı yarışmayı 18 yaşındaki CDU üyesi kazandı. SPD üyesi genç ikinci, Yeşiller Üyesi Türkiye Kökenli Nuray Karaca da üçüncü oldu.
Yarışmacı gençler, üyesi oldukları partilerin görüşlerini kendisine referans edinerek, yöneltilen soruları yanıtladılar, konuşmalar yaptılar.
Eski başkent Bonn’daki eski meclis salonunun stüdyoya çevrilerek gerçekleştirildiği ‘Benden başbakan olur’ yarışmasının finalinin parasız eğitim hakkı için sokaklara dökülen 250 bin kadar öğrencinin boykot ve gösterilerine denk gelmesi hem ilginç hem de güzel bir tesadüf oldu.
Sokakta hükümetin eğitim politikalarını eleştiren, herkese parasız eğitim talep eden öğrencilerin istemlerini “dünden kalma” ilan eden politikacılar ve basın, ZDF’deki yarışmaya çıkan gençlere ise övgüler yağdırdı. Yarışmanın hedefi, gençlere politikayı sevdirmek olarak belirlendi. Halbuki, politikanın kendisi sokakta eylem yapan gençlerin dillerinde, pankartlarındaydı. Bir tarafta altı genç üzerinden gençlere politika sevdirilmeye çalışılırken, değer tarafta 250 bin genç düpedüz politika yapıyordu... Egemen medya ve siyaset “politik yeteneği” sokakta değil, rol icabı kamera karşısına geçenlerle ölçmeye çalıştı.
Halbuki; yarışmacı gençler, yarışma gereğince günlerce prova yaparak bu performansı elde edebildi.
Ama aynı günlerde hiç prova yapmadan, rol icabı davranmadan Almanya’nın sokaklarında nice üniversite ve lise öğrencisi, kent merkezlerine, üniversite kampüslerine kurulan kürsülerden konuşmalar yaptı. Yani; ZDF ve onun temsil ettiği anlayışın, rol icabı “sanal gençlik önderleri” yaratmaya çalıştığı günlerde, binlerce doğal gençlik önderi elinde megafonuyla, pankartıyla, döviziyle sokaklarda gösteriler düzenledi, taleplerini haykırdı.
Açıktır ki; genel gençliğin sorunlarını, özlemlerini, istemlerini “beyazcam liderleri” değil, sokakta mücadele eden gerçek liderler dile getiriliyordu.
Çünkü gençliğin ekonomik, sosyal ve kültürel sorunları günden güne artıyor ve gençlik çaresizlik girdabına doğru itiliyor.
Bugüne kadar bin bir sıfatla tanımlanan gençlere şimdi de “Güvensiz nesil” (Der Spiegel) adı takıldı.
Nasıl güvensiz olmasınlar ki...
Araştırmalara göre içinde bulunduğumuz dönemde Almanya’da gençlerin yüzde 70’i geleceğine güvenle bakamıyor ve güvensiz bir şekilde yaşamını sürdürüyor. Yüzde 30’u ekonomik kriz nedeniyle iş bulamayacağını düşünüyor.
Kriz nedeniyle başlayan işten atmalar kapsamında hazırlanan sosyal planlarda önce gençler kapı dışarı ediliyor. Mayıs ayında 25 yaşından küçük gençler arasında işsizlik bir önceki yılın aynı ayına göre tam üç kat artmış.
Alman Sendikalar Birliği’nin araştırmasına göre 2007’de 30 yaşından küçük gençlerin yarısı süreli iş anlaşmalarına sahipti. IG Metall’in araştırmasına göre de her üç gençten birisi düşük ücretli işlerde çalışıyor.
Der Spiegel dergisinin yaptırdığı bir araştırmaya göre de Almanya’daki gençlerin yaklaşık yarısı bir sefer işsiz kalmış.
Daha güvenli bir gelecek elde etme adına üniversiteye başlayanların önemli bir bölümü sınav stresi ve geçim sıkıntısından ötürü depresyona girmiş durumda.
Gençlik Araştırmacısı Sosyolog Klaus Hurrelmann’ın dediği gibi, yüzde 5-10’luk gibi bir azınlık küreselleşmenin getirmiş olduğu nimetlerden yararlanarak yaşıyor ve bu kesim geri kalan çoğunluğa ideol/model olarak sunuluyor.
Tıpkı, “Ben başbakan olabilirim” yarışmasında olduğu gibi... Ezici çoğunluğun ise yaşadığı sorunlardan kurtulabilmek, daha güvenli bir gelecek elde etmek için sokakta mücadele etmekten başka şansı bulunmuyor.
Bu yüzden Almanya’da yaşayan gençliğin “beyazcam liderlerine” değil, daha iyi ve güvenli bir dünya özlemini ifade eden gerçek gençlik liderlerine ihtiyacı var.
YÜCEL ÖZDEMİR