25 Haziran 2009 00:00

İran’ın şeytanlaştırıldığı bir savaşa hazır mısınız?

ABD medyası, Japonya, Hindistan, Arjantin ya da başka herhangi bir ülkedeki seçime ne kadar ilgi gösterdi? Kaç ABDli ve ABDli gazeteci, İngiltere, Fransa, Almanya’nın haricindeki ülkelerdeki siyasileri tanıyor?

Paylaş

ABD medyası, Japonya, Hindistan, Arjantin ya da başka herhangi bir ülkedeki seçime ne kadar ilgi gösterdi? Kaç ABDli ve ABDli gazeteci, İngiltere, Fransa, Almanya’nın haricindeki ülkelerdeki siyasileri tanıyor? İsviçre, Hollanda, Brezilya, Japonya ya da Çin’in siyasi liderlerini bilen var mı? Ama birçoğu İran Cumhurbaşkanı Ahmedinecad’ı tanıyor. Neden ortada; Ahmedinecad her gün ABD medyasında şeytanlaştırılıyor. Medyanın Ahmedinecad’ı şeytanlaştırması, ABD basınının cehaletini gösteriyor: İran Cumhurbaşkanı yönetici değil, askeri güçlerin komutanı değil, İran yönetiminin sınırları dışında politika yapamaz.
İranlıların ABD yönetimiyle keskin bir deneyimi var. 1950’lerdeki sömürüleşmeden ve işgalden sonraki ilk demokratik seçimleri ABD hükümeti tarafından devrildi. ABD yönetimi, darbeden sonra iktidara, seçime katılan adaylardan, işkence eden, cinayet işleyen, İran’ın bağımsız bir ülke olmasını istemeyen, ABD kuklasından başka bir şey olmayan bir diktatörü yerleştirdi: Şah.
‘Süper güç’ ABD, 1970’lerin sonlarındaki ABD’nin İran’daki kukla hükümetini deviren, öğrencilerin toplanarak İran demokrasisinin yıkılışında ABD’nin eli olduğunu ispatlayan belgeleri yok ederken ajan sığınağı halindeki ABD elçiliğinin personellerini rehin alan, İran Devrimini yapan Ayetullahları hiçbir zaman affetmedi.
Çalıntı bir seçime karşı İranlı protestocuların şiddetiyle ilgili durmadan gelen haberlerle hükümetin kontrolündeki ABD medyası, Propaganda Bakanı, Ahmedinecad’ın kazandığı seçimlerin yenilenmesini istiyor. Herhangi bir kanıt gösterilmeden ‘alınan seçim’ bir gerçekmiş gibi sunuldu. George W. Bush-Karl Rove dönemi boyunca çalınan seçimlerin belgelenmesine ABD medyasının cevabı, gerçek çalınan seçimlerin kanıtını görmezden gelmek oldu.
Büyük Britanya ve Almanya kukla devletlerinin liderleri, ABD’nin psikolojik savaş operasyonuyla çökertildi. İtibarı sarsılmış İngiltere Dışişleri Bakanı David Miliband, Lüksemburg’da Avrupa Birliği Bakanlarıyla yaptığı bir görüşmede Ahmedinecad’ın zaferine yönelik ciddi kuşkularını ifade etti. Kuşkular kendine ait değil ABD’nindi. Sadece Washington’un açıklamalarını takip etti ve ABD’nin kazanmasını tercih ettiği adayların destekçilerine güvendi. Kolları da kırılmış Almanya Başbakanı Angela Merkel, İran’daki Büyükelçisini seçimlerin daha şeffaf yapılmasını istemeye çağırdı. ABD’nin sol kanadı bile hükümetin propagandasını onayladı. The Nation Yazarı Robert Deyfus, İranlı muhalif birinin isterik görüşlerini İran seçiminin ‘yasa dışılığını’ kesin bir doğruymuş gibi ‘darbe hükümeti’ terimiyle sundu.
ABD medyası ve ABD kuklası devletlerin bu bilgilerinin kaynağı ne? ABD’nin kazanmalarını istediği ama kaybeden adayların iddialarından başka hiçbir şey. Seçimlerden önce ABDli anketörler İran’da bağımsız ve nesnel bir kamuoyu yoklaması yaptılar. Araştırmanın sonuçları 15 Haziran’da Washington Post’ta yayınlandı. Şimdi sahip olduğumuz tek bilgi olan araştırma sonuçları, İran seçmeninin isteğini yansıttı. Araştırma sonuçlarının sunduğu oldukça ilginç bilgi aşağıdaki sonuçları ortaya çıkardı: Bir çok uzman, mevcut Cumhurbaşkanı Ahmedinecad’ın zaferindeki oy farkının hileli olduğunu iddia etti. Ama bütün İran kamuoyuna göre, seçimlerden üç hafta önce bu oy farkı, seçim sonuçlarında ortaya çıktığı gibi değil, iki katıydı. Seçim döneminde Batı gazetelerinin Tahran’dan haberleri, Ahmedinecad’ın ilk en yakın Muhalifi Mir Hüseyin Musevi’nin ateşli bir halk desteğine sahip olduğunu gösterirken, İran’ın 30 kentinde yaptığımız bilimsel araştırmamız Ahmedinecad’ın oldukça ileride olduğunu gösterdi. Ahmedinecad destekçilerinin genişliği, seçim öncesindeki araştırmamızda da ortadaydı. Örneğin seçim kampanyaları boyunca Musevi, İran’daki en büyük ikinci etnik grup olan Azerilere kur yapmak için, kendi Azeri kimliğini vurguladı. Araştırmamız yine de Azeriler arasında Ahmedinecad’ın Musevi’den iki kat önde olduğunu gösterdi. Bir çok yorumcu bu seçimlerde değişimin müjdecisi olarak İranlı gençleri ve İnterneti gösterdi, ancak anketimize göre, 18-24 yaş grubu gençler Ahmedinecad’ın her yaş grubundan seçmenlerinin en büyük çoğunluğunu oluşturuyordu ve İranlıların sadece üçte biri İnternet kullanıyor. Ankete göre, Musevi’nin Ahmedinecad’la yarışında önde olduğunu gösteren tek demografik gruplar, üniversite öğrencileri, mezunları ve İran’ın yüksek gelirlileriydi.
ABD Hükümeti, gazetelerdeki rakamlarla İran’ı şeytanlaştırma programı uyguladı. ABD Hükümeti’nin İran’da bombalar finanse ettiği ve suikastlar düzenlendiği rapor edildi. Bazı yabancı medya grupları, bu raporları, ABD Hükümeti’nin doğal ahlaksızlığı olarak görse de, ABD medyası, bu raporlara ABD süper gücünün kendinden farklı düşünen ülkeleri dize getirme kapasitesinin açıklamaları olarak palavra biçiminde değerlendirildi.
Pakistan’ın önceki Ordu Komutanı Mirza Aslan Bey 15 Haziran’da Pashto Radyo’ya İran seçimlerine karışan ABD ajanlarından bahsetti, “Belgeler, CIA’nın İran’da ‘renkliliği’ desteklemek için 400 milyon dolar harcadığını gösteriyor” dedi.
ABD Hükümeti’nin eski Sovyet ülkeleri Gürcistan ve Ukrayna’daki renk devrimlerini finanse etmedeki başarısı, açıkça belgelendi ve medyada ABD’nin her şeye gücünün yettiği, bunun doğal hakkı olduğu biçiminde ele alınarak tartışıldı. Oysa bazı yabancı medya grupları, bunu, ABD’nin yabancı ülkelerin içişlerine karışması olarak gördü. Musevi’nin satın alındığı ve ABD’nin operatörlüğü için kendisine ödeme yapıldığı kesinlikle ihtimal dahilinde. ABD Hükümeti’nin hedefteki ABD’lilere ve yabancılara ABD ve yabancı basın aracılığıyla bir psikolojik savaş yürüttüğünü biliyoruz. Bu konuda birçok makale yayınlandı.
İran seçimleri üzerine sağduyuyla yaklaşın. Ne ben ne de okuyucuların çoğu, İran uzmanı. Ama sağ duyudan hareketle, eğer ülkeniz nükleer bir saldırı olsa da ABD ve İsrail gibi en az iki ülkenin güçlü askeri kurumlarının sürekli bir saldırı tehdidi altındaysa, ülkenizi en iyi savunan kimsenin ABD ve İsrail’in tercih ettiği adaylar olmasını ister misiniz? İran halkının ABD’nin kuklası olmak için oy kullandığına inanıyor musunuz?
İran, eski ve sofistike bir toplum. Entelektüel sınıfının çoğu sekülerleşti. Gençlerin bir bölümü, kişisel zevkleri için Batı düşkünü oldu. Bunlar ABD finansmanıyla kendi hükümetlerine ve İslam baskısına karşı kolayca örgütlenebilir. ABD Hükümeti, İran Hükümeti’nin ve seçimlerinin itibarını sarsmak için İranlıların batılılaşmasını istismar ediyor.
Ara sıra doğru haberler yapan Washington Bürosu’ndan 14 Ocak’ta McClatchy Washington’un psikolojik savaş yaptığını kabul etti ve “İran seçim sonuçlarının Obama’nın çabalarını sertleştireceğini” deklare etti. Bundan anladığımız şey, sadece askeri çözümü terk eden diplomatik hataların çirkinliğinin artışıdır.
ABD Hükümeti’ndeki bütün bunları gören bir kişi olarak ben, ABD Hükümeti’nin amacının, ABD’li ve hükümetin kukla medyasıyla İran Hükümeti’ni İran halkına baskı yapıyor olarak gösterip, İran’ın itibarını yitirmeye çalıştığına inanıyorum. Bu, ABD Hükümeti’nin İran’a nasıl askeri saldırı hazırlığında olduğunu da gösterir.
(Counterpunch sitesinde 19 Haziran 2009 tarihinde yayımlanan makaleyi çeviren Mehmet Aksoy)
PAUL CRAIG ROBERTS
ÖNCEKİ HABER

Eşit haklarla ev sahibi olmak istiyoruz…

SONRAKİ HABER

Tutuklu KESK’lilerden mektup var...

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa