28 Haziran 2009 00:00
ÖZGÜRLÜKLER
Yabancı bir ülke mahkemesi davalının davacıya tazminat ödemesine hükmeden bir karar verdi; o ülkedeki karara karşı yargı yolları tükendi ve verilen hüküm kesinleşti. Davacı bu kararı Türkiyede davalıya karşı uygulattırabilir mi ?
Bu soruyu köy kahvesinde sohbet ettiğimiz köylülerden bir sormuştu; O köylü bir Alman mahkemesinden böyle bir karar almıştı ve ne yapması gerektiğini öğrenmek istiyordu. Ona önce bir Türk mahkemesine başvurarak Alman mahkemesi kararının Türkiyede tenfizine (uygulanmasına) ilişkin karar almasını gerektiğini söylemiştim. O da bana Yani elimdeki bir kağıt parçası mı ? diye sormuştu. Kolay yanıt Evet, bu haliyle öyle olabilirdi; soruyu soran belki tatmin olurdu ama ben hukuku öldürmüş olurdum. Hayır, elindeki bir kağıt parçası değil, alacağını gösteren bir belgedir; ancak bu belgeyle alacağını icraya vermezsin, önce Türk mahkemesine başvurarak tenfiz kararı alman gerekir demiştim.
Hukuk neyin belge olduğunu tanımlamaz. Hukuk hangi belgelerin geçerli olabileceğini, hangi belgelerin delil sayılabileceğini söyler. Hukuk dilinde kağıt parçası deyimi ya da tanımı bulunmaz; üzeri yazılı olan her kağıt belgedir. Bir belge düzenleniş biçimiyle geçersiz olabilir, sahte olabilir ya da niteliği bakımından kanıtlamak istediğiniz hukuki ilişkiyi kanıtlamaya yeterli bir delil olmayabilir. Ancak yine de o üzerinde yazı bulunan kağıt bir belgedir, kağıt parçası değildir.
Önce bir büyük (kendilerince en büyük) günlük gazetenin baş yazarı Hukuken belge niteliği bulunmayan diye tanımladı, günlerdir tartışılan İrtica Eylem Planını; En son Genelkurmay Başkanı köy kahvesi sohbetlerinde kullanılan ifadeyi Şu an elimizde bulunan hukuki anlamda bir kağıt parçasıdır diyerek hukuk literatürüne soktu.
Hukuk öldürülüyor. Yurttaşların hukuki düşünceyi özümsemelerinin önüne, olayın boyutları içinde önemsiz gözüken engeller dikiliyor.
Bir Adalet Bakanı Cezaevinde Kuranı okumasını öğrenenlerin cezalarının infazında indirim yapılacak diyerek, o günlerde kamuoyunda tartışılmaya başlamamış F Tipi Cezaevleri Tretman felsefesinin islami temelini dile getirmişti. Bakanın önerisi laiklik ilkesi açısından eleştirilmiş, demokrasiye bağlı olarak hukuk açısından irdeleyen görüşler pek itibar görmemişti.
Savunma Bakanlığı üç yıl önce bir çatışmada şehit olan erlerin kardeşlerine ödenen tazminatın aynı çatışmada ölen PKKlıların varislerinden geri alınması istemiyle dava açmış. Lice Sulh Hukuk Mahkemesi yargıcı istemi PKKlıların eylemlerinde, aileleri olan davalıların bir kusurunun olamayacağı, davalıların bu eylemlerinden ötürü sorumlu tutulamayacağı ve davalı aileler ile eylemler arasında bir bağ olmadığı gerekçesiyle reddetmiş. Savunma Bakanlığı karara karşı temyiz yoluna başvurmuş. Dava Yargıtayda, henüz sonuçlanmamış. Savunma Bakanlığı yetkililerinin açtığı bu dava bireylerden oluşan değil, cemaatler temelinde yapılanmış bir toplumun yaşama kurallarını hukuk sayan anlayışı dile getiriyor. Kan davaları, ahlak cinayetleri de bu anlayışın ürünleri değiller mi ?
Hukuk öldürülüyor.
Hukuk ölmez. Olsa olsa, gün gelir, ihtiyaç kalmaz, söner ve yerini bir başka kavramla açıklanabilen bir başka toplumsal yaşama ilkelerine bırakabilir. Hukuku öldürmek isteyenler ve hukuku savunanlar ise fanidirler ve bir gün yaşamları sona erer.
Geriye onların mücadelelerinin anıları kalır.
Ve onların içinde yaşadığı toplum mücadeleyi kazanmış olanların gerçekleştirdiklerine atıfla olumsuz ya da olumlu anılır.
YÜCEL SAYMAN
Evrensel'i Takip Et