KIRKYAMA
Yollarına gül döktüğümüz Avrupa Birliğiyle trajik ilişkimiz devlet erkanınca onur meselesi oldu, ne yapıp edip ABye girecekler.
Yollarına gül döktüğümüz Avrupa Birliğiyle trajik ilişkimiz devlet erkanınca onur meselesi oldu, ne yapıp edip ABye girecekler. Ortada duran pürüzlerin temizlenmesi lazım. Temizlik deyince Başmüzakereci Egemen Bağışın aklına kadınlar geldi. 18 Haziranda ikinci sefer kadın örgütleriyle bir araya geldi ve bacılar siz olmazsanız olmaz, bir el atıverin de şu ABye girelim dedi. Bağışa göre kadının elinin değdiği her yerde, bilgeliğin ve zarafetin değdiği her yerde çok şey değişiyor. Bu süreçte kadın örgütlerine verilen görev ise, Avrupaya açılmak, orada kendilerine muadilleri kuruluşlar bulmak, Avrupalılara vallahi de kadın sorunu diye bir şey yok, her gün gazetelerde kadın cinayetleri okumuyoruz, çalışma yaşamında hiçbir sıkıntımız yok, kadına yönelik şiddet olayı münferit olaylardır demek ve lütfen bizi ABye alın cümlesini kadın zarafetiyle söylemek. Bağış, kadınları mücadele azmine de sevkediyor ve diyor ki Korkmayın, yılmayın... Türkiyeyi hep beraber hak ettiği yere taşıyalım.
Türkiyenin AİHM kararıyla kadınları aile içi şiddetten koruyamaması ve kadına ayrımcılığı önlemekteki yetersizliği nedeniyle mahkum edilişinin tartışıldığı günlerde kadın örgütleriyle yapılan bu toplantı basına Egemen Bağış AİHM kararının haksız bir karar olduğunu söyledi şeklinde yansıdı. Bağış bu toplantıda kararı değerlendirerek Bu ceza hepimizi üzdü. Bu Türkiyenin hak etmediği bir cezadır. Çünkü aile içi şiddette bizim standartlarımız, Avrupanın standartlarından daha kötü değildir. AB geneliyle karşılaştırıldığında Türkiye, çok kötü değildir demişti. Ancak, 500e yakın kadın örgütünün katıldığı bu toplantıda kadınlar neler söyledi, neler söyleyemedi, toplantının amacı ve içeriği hakkında ne düşünüyorlar soruları yanıtsız kaldı.
Bu hafta sayfamızda 18 Haziranda gerçekleştirilen bu toplantıyı kadın örgütleriyle değerlendiriyoruz.
EGEMEN BAĞIŞ YANILIYOR, TÜRKİYE BU KARARI HAK ETTİ
Özge Yücel/Kadınlara Hukuki Destek Merkezi KAHDEM
Toplantı sanki duyup da dinlememe niyetiyle yapılmıştı. Devletin temsilcilerinin her birinin yaptığı konuşma sorunları, şiddeti, ayrımcılığı, edilgenliği görmezlik üzerine kuruluydu. Birkaç istisna dışında kadın örgütleri de sorunları değil kendilerini anlatmaya gelmişti.
Bakan Bağışın AİHM kararını Türkiyenin hak etmediği biçimindeki sözlerinden sonra sıra STK temsilcilerine gelince, KAHDEM Derneği adına söz aldığımda, bu kararı Türkiyenin ne yazık ki hak ettiğini söyledim. Tüm salon alkışlarıyla destekledi yargımı. Aslında bu, kadın STKlerinin yanıtıydı devlete. Bu olaylar tekil değil, sonul değil, devlet ise duymamaya, görmemeye devam ediyor. Sadece bunu değil, şiddetin tatil tanımadığını, nöbetçi mahkemelerin 24 saat karar verebilecek durumda olması gerektiğini, polisin görevini bilmediğini ve yerine getirmediğini, kadınlara haklarının anımsatılmadığını, koruma kararı için şiddet olasılığının yeterli olması gerektiğini ve darp raporu gerekmediğini, kararların yönetmelikte öngörüldüğü üzere etkin denetiminin yapılmadığını da söyledim.
Önde gelen kadın örgütlerinin ortak istemi kadına karşı ayrımcılık ve şiddete karşı kararlı bir siyasi irade oluşturulup etkin politikalar izlenmesi oldu. Söylediklerim(iz)in not alınmaktan öteye geçmesini umuyorum.
SAMİMİ VE GERÇEKÇİ BİR İŞBİRLİĞİ KURMA NİYETİ YOK
Zelal Yalçın/Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı
Devlet Bakanı Egemen Bağış, Türkiyenin AB üyelik sürecinde STKların katılımcı bir şekilde yer almalarını sağlamak amacıyla Diyalog Toplantıları gerçekleştiriyor. Bu amaçla daha önce bir toplantı daha gerçekleştirmişlerdi. Bu toplantıların devamınında ilk olarak kadın örgütleri ile yan yana gelmesi kararlaştırılmış. Toplantının ilk bölümünde devlet bakanları, milletvekilleri ve ABden ilgili kişiler konuştu. Egemen Bağış, kadınların toplumdaki konumlarının, kadın erkek eşitliğinin sağlanmasında ABnin öneminin, kadın örgütlerinin öneminin ve yapılması gerekenlerin altını çizdi; AİHM kararını eleştirdi. Ben söz aldığımda;
*Türkiyede devletin birimleri ile kadın örgütleri arasında devamlı diyalogu sağlayacak, kadın örgütlerinin bilgi ve deneyimini devletin çalışmalarına aktaracak kurumsal bir mekanizma olmadığını
*Gerçekleştirilen bu toplantının gerek katılımcı sayısı ve katılımcı çeşitliliği, gerekse de toplantının konusunun sınırlı olmaması nedeniyle bir diyalog toplantısı olmadığını, gerekli devamlılık sağlanırsa bu toplantının diyalog için adım niteliği taşıyabileceğini
*Devletin işbirliği gerçekleştirirken toplumsal cinsiyet rollerini sorgulayan, eleştiren ve değişmesi yönünde faaliyet gösteren kadın örgütlerini muhatap alması gerektiğini, yoksa hükümetin politikalarını destekleyen ve hatta daha gerisinde politikalar üreten/savunan kadın kurumları ile işbirliğinin bizler için karşılığı olmadığını
*İşbirliği koşul ve kriterlerinin bilinir, eleştirilebilir ve şeffaf olması gerektiğini, zira bir çok faaliyette kadın örgütlerini devletin kendine göre belirlediğini, bunu duyurmadığını, tartıştırmadığını ve katılımcı olan kadın örgütlerinin isimlerinin çoğu zaman vitrin olarak kullanıldığını ifade ettim.
Daha önce Mor Çatı, KSGM ve Birleşmiş Milletlerin ABnin finansal desteği ile yürüttüğü kadına yönelik şiddetle mücadele projesinin yönlendirme komitesindeydi. Ancak yönlendirme komitesinden gerekçe belirterek çekildi. Bu deneyim açıkçası bizim için devletin kadın örgütleriyle samimi ve gerçekçi bir işbirliği kurma eğiliminin olmadığını en azından bu anlamada siyasi bir irade gösterilmediğini bir daha ortaya koymuştur. Ayrıca devletin/hükümetin Mor Çatı ile Beyoğlu Kaymakamlığının birlikte yürüttüğü sığınak çalışması için bütçe ayırmaması da kadın örgütleri ile işbirliği anlayışının sınırlarını açıkça ortaya koymaktadır.
nevsal-i nisvan - Bir hecalim var! Her kime...
Sennur Sezer, Adnan Özyalçıner
Hamamlar belli kutlamalara mekanlık da ederlerdi. Kadınlar arasındaki bu kutlamalar, gelin ve kırk hamamlarıdır. Gelin hamamı perşembe günkü düğünden bir gün önce yapılır. Çarşamba günü yapılan hamama erkek ve kız tarafından misafirler çağrılır. Ailelerin durumu uygunsa, hamam kapatılır, dışarıdan müşteri alınmaz. Sıracı denilen saz takımı ve çengi getirilir. Ahmet Rasim hamamcı ülfette hamama götürülen gelinin, beyazlar giydirilip başı büyücek bir örtüyle örtülü olarak, feracesiz arabaya bindirildiğini hamama giderken kapı örtülerle çevrildiğinden gelinin görülmesi olanağı olmadığını anlatır. Gelini ve davetlileri hamam çalışanları hamamcı hanımla birlikte sıracılar ve çengiler karşılar. Gelini bir kadın soyar, beline ipekli futa sarar, omuzlarına kırmızı şal örter. Ayaklarına sırma tasmalı sedef işlemeli uzun nazik endamlı nalınlar giydirilen gelin iki kolunda iki yakını ile çalgı türkü sesleriyle göbek taşı çevresinde üç defa dolaştırılıp kurnasına oturtulur. Ahmet Rasim gelin hamamında gelin dolaştırılırken güzel sesli bir ustanın söylediği şarkıdan örnek de verir:
Hamam yar, hamam yar
Benim işim tamam yar
Artık durmam giderim
Bildiklere selam yar
Gelini usta yıkarken de çengiler, oynar, şarkılar, türküler söylenir. Çengilerle oynayan kimi hamam çalışanları Bir hecalim var! Her kime... seslenişleriyle, gelini ya da yakınlarını selamlarlar. Gelinin yıkanması bitince, usta gelini kurular, saçlarını toplar. Gelinin başına konan mendil sonradan dolaştırılarak bahşiş toplanır.
(Sennur Sezer, Adnan Özyalçıner; Bir Zamanların İstanbulu, Eski İstanbul Yaşayışı ve Folkloru)