29 Haziran 2009 00:00

ROJEV

“İrticayla Mücadele Eylem Planı” belgesinin gerçek olup olmadığı üzerinden sürdürülen tartışma, hükümet ve Genelkurmay arasında yeni bir kamplaşmaya doğru ilerliyor.

Paylaş

“İrticayla Mücadele Eylem Planı” belgesinin gerçek olup olmadığı üzerinden sürdürülen tartışma, hükümet ve Genelkurmay arasında yeni bir kamplaşmaya doğru ilerliyor. Genelkurmay Başkanı Başbuğ’un, bütün kuvvet komutanlarının katılımıyla yaptığı toplantıda söz konusu belgeyi “kağıt parçası” olarak niteleyip meydan okuması ve ardından Meclis’te askerlerin sivil mahkemelerde yargılanması yönünde yapılan yasa değişikliği, çatışmanın daha belirgin hale gelmesini sağlamıştır. Bu tartışmanın ve çatışmanın seyrinin ne olacağı sorusunun cevabını vermek bakımından, yarın yapılacak olan MGK toplantısı önem taşıyor.
2007’de sokağa dökülen kalabalıklarla oldukça sert bir zeminde yaşanan çatışmadan ABD himayesinde bir ‘uzlaşma’ çıktığı düşünüldüğünde, bu mücadelenin de yeni koşullara uygun bir ‘uzlaşma’ya doğru ilerleyeceği beklenir bir durumdur. Askerler “ordunun asimetrik, psikolojik bir savaşla yıpratılmaya çalışıldığı” ve AKP de “darbe girişimleriyle demokratikleşme sürecinin baltalanmak istendiği” söylemleri üzerinden yaşanan tartışma ve çatışmadan güçlü, mevzilerini sağlamlaştırmış olarak çıkmanın hesaplarını yapmaktadır. Dolayısıyla her iki tarafın, eğer yeni bir uzlaşma olacaksa, bu süreçten yeni avantajlar, tavizler kazanmış olarak çıkma amacında olduğu söylenebilir.
Peki, mevcut haliyle bu hesaplaşmanın halk güçleri için anlamı nedir? Emek ve demokrasi güçleri sürece müdahil olamadığı; halkın yaşananları sadece seyrettiği koşullarda, demokrasi ve insanca yaşam taleplerinin yaratılan toz duman arasında boğulmak isteneceği bilinmez değildir. Cumhurbaşkanı Gül’ün “Türkiye’nin birinci sorunu” dediği Kürt sorununun çözümü konusunda yürütülen tartışma, belge tartışması üzerinden geri plana itilmiştir. İşçi ve emekçilerin kriz nedeniyle her geçen gün ağırlaşan iş ve yaşam koşulları; kamudaki yüz binlerce işçinin sözleşmeleri, kamu emekçilerinin ağustosta toplu görüşme değil toplusözleşme yapılması talepleri, adeta buharlaştırılmak istenmektedir.
Özetle; egemen güçler arasında yaşanan çatışma, halk güçlerine karşı bir uzlaşma üzerinden sürdürülmektedir. Ergenekon davasının “hükümete karşı yapılan/yapılması planlanan teşebbüs”lerle sınırlandırılması, bugün sürdürülen çatışmanın bile bir uzlaşma zemini üzerinden yürütüldüğünü göstermektedir. “Belge”nin gerçek olup olmadığı tartışmasını yapanlar için Silopi’de JİTEM tarafından kaçırılan Hasan Ergül’ün cesedinin, JİTEM itirafçısı Abdülkadir Aygan’ın itirafları doğrultusunda Elazığ’da bulunması gerçeğinin bir anlamı bulunmamaktadır. Demokrasi nutukları atan Erdoğan ve AKP’nin bu iki olay karşısında takındığı tutum, daha en başında söylediğimiz gibi; bu davada, 6-7 Eylül olaylarından bugüne kontrgerillanın halka karşı işlediği suçların açığa çıkartılması yönünde halk güçlerinin, davanın ‘seyirci’si değil ‘taraf’ı olması gerektiğini bir kez daha ortaya koymuştur.
Egemen güçler arasındaki çatışmanın arasında kalıp ezilmemenin yolunun sürekli bir aydınlatma faaliyeti üzerinden, halkın demokrasi ve insanca yaşam mücadelesinden birleştirilmesinden geçtiği bilinmez değildir. Emek ve demokrasi güçlerine düşen, egemenler cephesinde yaşanan tartışma ve çatışmanın yarattığı olanakları kullanarak mücadelenin bu yönde ilerletilmesidir.
ÇETİN DİYAR
ÖNCEKİ HABER

Kayseri’de hedef kupa!

SONRAKİ HABER

Tjikuzu’nun şampiyonluk hayali!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...