30 Haziran 2009 00:00
GERÇEĞİN GÖZÜYLE
Şiirleri, yazıları, saz ve sözleri ile ülke kültürüne emek vermiş 37 aydınlık insanın Sivasta bir otelde canice yakılarak öldürülüşünün üzerinden 16 yıl geçmiş. Katliamın acısı yüreğimizde hâlâ onulmaz bir yara.
Şiirleri, yazıları, saz ve sözleri ile ülke kültürüne emek vermiş 37 aydınlık insanın Sivasta bir otelde canice yakılarak öldürülüşünün üzerinden 16 yıl geçmiş. Katliamın acısı yüreğimizde hâlâ onulmaz bir yara. Bu canavarlığa soyunanların, kundakçıların kimi yakalandı kimi de elini kolunu sallayarak dolaşıyor vicdanının karasıyla. Halkın aydınlık dostları, Anadolunun bağrından sevgi sözcükleri derleyen sanatçıları ise artık yoklar aramızda. Olay yeri Madımak otelinin müzeye dönüştürülmesi, toplum belleği açısından olumlu bir adım olacaktı. Görünen o ki, bu konunun da üstü örtülmeye çalışılıyor sanki. Hayretle izliyorum. Aralarında medya yöneticisi kalem erbaplarından bazılarının da yer aldığı bir grup, iç barış adına bu insanlık vahşetinin unutulmasını, unutturulmasını öğütlüyorlar. Oysa tarihi ile, işlenmiş ayıpları ile yüzleşmeyen toplumların sağlıklı bir gelişeme gösteremediklerinin örnekleriyle dolu dünya tarihi. 2 Temmuz 1993ü ve Madımakta olanları unutmamak, unutturmamak, her yurttaşın görevi olmalı; hele uğraş alanı yazı çizi, müzik, tiyatro, sinema olanların...
Bu yazıyı Sivas Madımakta yaşamını yitirenlerden bir edebiyat işçisine; Asım Bezirciye ayırmak istiyorum. Yitirdiğimiz öteki tüm dostları da saygıyla anarak...
Bezirci, yaşamını, öğrenimini yaptığı Türk Dili ve Edebiyatına adamıştı dersem abartmış olmam. Deneme, eleştiri, araştırma ve çeviri alanında çok sayıda esere imza attı. Monografi çalışmalarıyla yazı ve şiir ustalarının toplumun belleğinde yer almasını sağladı. Üretken, paylaşmayı seven, çelebi kişiliği ile girdiği ortamlarda saygı gördü hep. Bir toplantı için bulunduğu Sivas Madımak oteline saldıran kör inançlı, bağnaz kişilerin çıkardığı yangın sonucu yitirdi yaşamını. Özgürce düşünen, düşündüğünü ifade eden, yazan, halkların kültür değerlerini ortaya çıkarmaya uğraşan aydınlık insanları, anlaşılmaz bir kinle yok etmeye çalışanlar, bu kıyımdan nasıl bir yarar umdular bilemiyoruz. Ama toplumun, geçen 16 yıl içinde başta iç barış olmak üzere çok şey yitirdiğini de yaşadıklarımızla görüyoruz.
Asım Bezirciyle tanışmam 1960lı yıllara rastlar. Ortak arkadaş çevresi dışında birlikteliğimiz olmadı pek. Gözlemlediğim kadarıyla yazdığı kadar da çok okuyan, donanımına karşın kendini öne çıkarmayı sevmeyen bir yanı vardı. Değerini kanıtlama çabasına girişmedi hiç. Hoş, buna gereksinimi de yoktu. Titiz bir araştırmacı olduğunu bildiğimden kaynak gerektiğinde onun yapıtları yol göstericim olurdu. Özellikle Türk dilinin büyük ustası şair Nâzım Hikmetin tüm şiirlerini topladığı 8 ciltlik çalışma başucumun vazgeçilmezleri arasında yer aldı. Sanıyorum edebiyatseverlerin de kitaplıklarında özenle korudukları bir eser günümüzde de. Cem Yayınevi, 1974te Nâzım Hikmetin varisi oğlu Mehmetle varılan bir anlaşma sonucu, usta şairin bütün şiirlerini yayınlamak için girişimlere başlamış, ilk öneriyi Şerif Hulusiye yapmış. Onun ölümü üzerine derleme işini Asım Bezirci üstlenmiş. Bezirci, özenli çalışması ile büyük şairin şiirlerini yeni kuşaklara eksiksiz kazandırmakla kalmadı, ayrıca şiirlerin yazılışına ilişkin verdiği bilgiler ve geniş kaynakçasıyla kalıcı bir yapıt koydu ortaya. Yalnızca emek ürünü bu yapıtı bile Asım Bezircinin Türk yazınına yaptığı büyük katkının bir göstergesidir kanımca.
Asım Bezircinin 1976da yayınlanan Bilimden Yana Sosyalizme Doğru kitabı, döneminde ilgi uyandıran, tartışılan eserlerinden biri oldu. 1987de yayınladığı İnceleme ve Şiirle Türk-Yunan Dostluk ve Barışı adlı yapıtı da iki ülke halkı arasındaki geleneksel kültür ve dostluk bağlarını yansıtan önemli bir çalışmaydı ayrıca. Ahmet Haşimden Tevfik Fikrete, Cahit Sıtkıdan Metin Eloğluna, Nurullah Ataçtan Rıfat Ilgaz ve Sabahattin Aliye dek pek çok yazar ve şairi, okur onun nesnel bakış açısı ile kotardığı yapıtlarından tanıma, değerlendirme fırsatı bulmuştu.
Profesör Muammer Soysalın bir sözünü anımsıyorum. Yetiştirdiği değerlere sahip çıkamayan bir toplumda sanki çok değerimiz varmış gibi, her geçen gün daha da değer yitimine uğratıyoruz demişti. İşte bu ülke topraklarında bin bir güçlükle yetiştirebildiğimiz değerlerden biriydi Asım Bezirci de. Yaşasaydı 2009 onun 82. yaşını kutlayacağımız bir yıl olacaktı. Ürettiği daha nice yapıtı okuma olanağına kavuşacaktık. Yazık ki olamadı. Gezegenimize iz bırakan sanat, bilim insanlarının ölümsüzlüğüne inananlardanım. Bu nedenle Bezirciye, hazırladığı Nâzım Hikmet Şiirleri kitabından, usta şairin bir rubaisi ile veda etmek uygun olur diye düşünüyorum:
Ayrılık yaklaşıyor her gün biraz daha
güzelim dünya elveda
ve merhaba
k â i n a t!..
TURGAY OLCAYTO