30 Haziran 2009 00:00

İşçiler tempoya dayanamıyor

Bursa’da Mudanya yolu üzerinde kurulu bulunan Oyak Renault Fabrikası, yıllık 300 bin otomobil üretim kapasitesi ile Renault’nun Batı Avrupa dışında en yüksek kapasiteye sahip fabrikası konumundadır.

Paylaş

Bursa’da Mudanya yolu üzerinde kurulu bulunan Oyak Renault Fabrikası, yıllık 300 bin otomobil üretim kapasitesi ile Renault’nun Batı Avrupa dışında en yüksek kapasiteye sahip fabrikası konumundadır. 185 bin metrekaresi kapalı alan olmak üzere 413 bin metrekare alan üzerinde kurulu olan Bursa fabrikasında 5 bini aşkın işçi çalışmaktadır. Bu fabrika kaporta-montaj ve mekanik imalat hattına sahiptir. Oyak Renault bu açıdan imalat sürecinde; pres, kaporta, boya montaj hatlarıyla tam bir entegre tesis konumunda olup tek montaj hattında Yeni Clio HB, Symbol, Megane Sedan üretimi yapılmaktadır.
Oyak-Renault, Kalite Güvence Sistemi’ni 1996 yılında ISO 9001 belgesiyle onaylatan ilk otomotiv kuruluşu oldu.
Krizle birlikte üretimlerini sık sık durduran Renault, geçtiğimiz yıl sonunda krize rağmen 599 milyon avro net kâr açıkladı. Otomotiv sektörünün amiral gemisi olan fabrika, patronlar için olduğu kadar çalışan işçiler açısından da çok önemli bir işletme durumunda. Çünkü, geçmiş tarihindeki işçi mücadelesine bakıldığında, bu fabrikada gelişen bir hareketlenmenin hızla diğer fabrikalara yayıldığını görmekteyiz. Gazetemizin sorularını yanıtlayan işçiler, Renault’da kriz döneminde ne tür gelişmeler yaşandığını ve hangi hakların gasp edildiğini anlattılar.
EMEK SÖMÜRÜSÜ VE HAK GASPLARI...
Renault işçilerinin iş güvenliklerini tehlikeye atmamak için isimlerini yazmıyoruz.
6 yıldır Oyak-Renault’da çalışmakta olduğunu söyleyen işçi, “Benim de çalıştığım sanayinin lokomotifi olan otomotiv sektörünün en büyük kuruluşlarından Oyak-Renault’da kriz tüm etkilerini göstermiştir. Ve hâlâ tüm şiddetiyle emek sömürüsü ve hak gaspları devam etmektedir” diyerek, bu emek ve hak gasplarında, taraf olan ve patronla sürekli iş birliği içinde olan sendikanın; Türk-Metal Sendikası’nın da çok önemli bir payı olduğunun altını önemle çizerek vurguladı. Otomobil sektöründe yaşanan durgunlukla beraber fabrikalarında birtakım uygulamalar başlatıldığını belirten Renault işçisi, “İlk etapta çalışan sayısında azalmaya gidildi. Aşağı yukarı bin işçi işten çıkarıldı” dedi. Bu söylediği rakamın tahmini bir rakam olduğunu söyleyen işçi, fabrikanın büyüklüğünden dolayı tam olarak kaç işçi çıkarıldığını kimsenin bilmediğini ifade etti. Bu süreçte çalışma düzeninde de ciddi değişikliğe gidildiğini belirten Renault işçisi, 3 kişinin yaptığı işi 1 kişiye yaptırmaya çalıştıklarını dile getirdi. Krizden önce 3’lü vardiya çalışıldığına ve bu 3’lü vardiya sonunda vardiya başına günlük 430 araba imalat yaptıklarına dikkat çeken işçi, “3 vardiya toplamında 1290’a varan bir imalat süreci var idi, şimdi ise işler çalışan bir işçiye 5 kişinin yaptığı iş eklenerek günde 390 araba üretmeye vardı. Anlayacağınız, pek değişen bir şey yok. Hem işgücü artıyor hem de imalat bu iş yüküne göre daha kârlı bir hal almış oluyor. Daha az adamla daha fazla iş” diye konuştu.
Krizin derin etkisinin yaşandığı kış aylarında dönemde 1 hafta çalışıp 3 hafta dinlendiklerini, işverenle sendikanın yaptığı anlaşmada işverenin sosyal haklarla birlikte yüzde 60 ödeyeceğini taahhüt edip buna bir de geçici İŞKUR ödeneği eklenince çalışanlarda tepki oluşmadığını belirten Renault işçisi, daha sonra mart ayı ve sonrasında bu ödenek kesintilerinin maaşlarından kesildiğini belirterek, “Kaşıkla verip kepçeyle çıkarttılar” diye konuştu.
10 GÜNE KARŞILIK 1 GÜNLÜK ÖDEME

Renault fabrikasının dışarıdan işçi haklarına saygılı davranan bir fabrikaymış gibi göründüğünü, oysa durumun tam tersi olduğunu söyleyen diğer bir Renault işçisi, “Çalışmadığımız 10 güne karşılık 1 günlük ödeme yapılacağını ve sendika ile işverenin kimseye haber vermeden kriz fırsatçılığı yaptığını öğrendik. Zaten işçiler işten atılma korkusuyla buna boyun eğdiler, aslını sorarsanız kriz hiçbir şekilde Oyak-Renault’da üretim sürecini etkilemedi; olan yine çalışan biz işçilere oldu” diye konuştu.
İşçilere kriz var deyip; memurlara, mühendislere, şeflere, müdürlere ve diğer memur statüsündeki tüm personele yılbaşı ikramiyesi olarak 5-10 maaş verildiğini vurgulayan işçi, “Bizi ne kadar sömürürlerse, ne kadar iş yükünü (3 kişinin yaptığı işi 1 kişiye yaptırma) yüklerlerse, bizim amirlerimiz; sıra ile şef, müdür ve mühendisler buna göre ekstra prim alıyorlar” dedi. Renault işçisi, “krizdeyiz” deyip memura, şefe, müdür ve üretim direktörlerine verilen primin maliyetinin 2 trilyonu bulduğunu vurgulayarak, “İştahları kabardıkça kabardı, artık işçiler ne kadar çok araç üretiyorsa, ne kadar az işçiyle fazla üretim yapabiliyorsa, bu başarı işçilerin değil şeflerin ve mühendislerin başarısı olmaya başladı ve onlar da bizleri bir an olsun boş bırakmayarak, daha fazla üretim yapmamız için baskılarını artırıyorlar.
Eğer bantlarda bu çalışma temposuna ayak uyduramayan işçiler çıkarsa, ya istifa etmelerini istiyorlar ya da işten çıkarmakla tehdit ediyorlar” diye konuştu. Son günlerde artan iş yüküne dayanamayıp kriz dönemi olmasına ve iş bulunamamasına rağmen işten çıkan işçilerin sayısında artış görüldüğünü belirten Renault işçisi, çalışma koşullarının işçileri bu hale getirdiğini vurguladı. BİTTİ.
ÖNCEKİ HABER

Darbe karşıtları sokakta

SONRAKİ HABER

Çocukluğum çalınıyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa