30 Haziran 2009 00:00

DÖNÜŞÜM

Yaşanan krizin kapitalizmin en derin krizlerinden biri olduğu konusunda artık hiçbir şüphe yok. Piyasanın ‘gurularından’ İsviçreli Marc Faber, dünya ekonomisinin daha henüz dibe vurmadığını, bugün yaşanandan çok daha kötü bir döneme doğru ilerlediğimizi söylüyor.

Paylaş

Yaşanan krizin kapitalizmin en derin krizlerinden biri olduğu konusunda artık hiçbir şüphe yok. Piyasanın ‘gurularından’ İsviçreli Marc Faber, dünya ekonomisinin daha henüz dibe vurmadığını, bugün yaşanandan çok daha kötü bir döneme doğru ilerlediğimizi söylüyor.
Hükümetlerin merkez bankaları aracılığıyla piyasalara müdahale olanaklarının sınırsız olmadığını söyleyen Faber, “Büyük bunalım döneminde ABD’deki kredi hacmi GSMH’nın yüzde 186’sı düzeyindeydi, bugün bu oran yüzde 370’e çıkmış bulunuyor ve bu daha da yükselecek çok büyük bir bunalıma gireceğiz” diyor. Faber, “Die Wirtschaftswoche” dergisiyle yaptığı söyleşiyi şu sözlerle bitiriyor: “Bütün alınan önlemler yeterli olmazsa son seçenek olarak muhtemelen savaş kalıyor. Bush bunu kısmen pratiğe dönüştürmüştü. Bush’un yapabildiğini Obama’da yapabilir. Ben onun çok tehlikeli bir herif olduğunu düşünüyorum.”
Faber, tahminleri en çok doğru çıkan “kötümser” uzmanlardan sayılıyor. Faber’in bu son tahminlerinin ne kadarının doğru çıkacağını önümüzdeki ay ve yıllarda göreceğiz.
Ancak şimdiden söylenebilecek şey sermayenin ve hükümetlerinin “son seçeneklere” göre hazırlıklarını sürdürdükleridir. Egemenler için tehlike her yerde büyüyor ve egemenliklerini korumak için “dışarıda” ve “içerde” her şeye hazırlanıyorlar.
Silahlanma bütçelerine yapılan yatırımların, ayrılan ek bütçelerin bir tarafı ekonomiyi canlandırmaksa diğer tarafı pazar kavgalarının en vahşisine hazırlanmak olduğu biliniyor. Bu hazırlık “dışarısıyla” ilgili. Bir de bunun “içerisi” yani “cephe gerisi” var. Bu alana yönelikte ciddi hazırlıklar söz konusu.
Sermayeyi kurtarmak için bütün ülkelerde hazırlanan “kurtarma paketleri” sayesinde devlet borçları katlanarak artıyor. Dünya ihracat şampiyonu Almanya’nın bugün 1.56 trilyon avro olan devlet borcunun 2013’e kadar yüzde 86(!) artarak 2.8 trilyon avroya çıkması bekleniyor!
Bütün gelişmiş kapitalist ülkelerde işsizlik ve yoksulluk olağanüstü arttı. Özellikle yaz aylarından sonra daha fazla kitlesel işten atmalar, tekel ve büyük şirket iflasları bekleniyor. Dolayısıyla işsizlik ve yoksulluk artmaya devam edecek. Sadece bu değil. Aynı zamanda işçi ve emekçiler kelimenin tam anlamıyla her şeylerini kaybediyorlar. Araçlarına ve evlerine haciz gelenlerin sayısı milyonlarla ifade ediliyor. ABD’de büyük kentlerin kenar köşelerine, köprü altlarına “çadır kentler” kuruluyor, gecekondu semtleri oluşuyor. Almanya’da aşevleri aracılığıyla her gün bir milyon insana sıcak yemek dağıtılıyor. 7.5 milyon insan devlet yardımıyla geçiniyor.
ABD hükümetinin (Bush ve sonra Obama hükümeti) “sosyal patlamalara” karşı hazırlıklı olduğu ve şimdiden “Ulusal Muhafızları” ülkenin en kritik notlarında konuşlandırdığı ve silahlı kuvvetlerin ülke içi “felaket durumları” için özel müdahale planlarını hazır tuttuğu geçtiğimiz aylarda kamuoyuna yansımıştı.
Benzer bir hazırlığın Almanya için de yapıldığı basına yansıdı. Ülkenin tanınmış “terör uzmanlarından” biri olan Udo Ulfkotte, “Hükümetin sosyal patlamaları bastırmak için planlarını çekmecede hazır tuttuğunu” söyledi.
Özellikle eylül ayından sonra ekonomik krizin etkilerinin artmasına bağlı olarak “dağılım çatışmaları” yaşanmasını bekleyen hükümet, “Güvenli olmayan 165 bölgeyi” tespit etmiş bulunuyor. Bu bölgelerde sosyal protestolar, ayaklanmalar, kargaşa ve benzeri eğilimlerin güçlü olduğunu belirleyen “güvenlik uzmanları” özellikle Ruhr Havzası’nın yanı sıra Hamburg, Bremen, Berlin, Frankfurt, Münih, Hannover gibi büyük şehirleri ve neredeyse Doğu Almanya’nın tümünü “tehlikeli bölge” olarak görüyor.
Egemenler “son seçeneği” de göz önüne alıp, olası her türlü gelişme için hazırlıklarını sürdürürlerken “bu tarafta” neler oluyor diye emek cephesine baktığımızda ne yazık ki çok iyi şeyler söylemek mümkün değil. Sosyal demokrat Alman sendikaları, “kendi” sermayelerinin çıkarlarını gözeten politikaları ısrarla sürdürürlerken mücadele yanlısı kesimler henüz ortak bir “genel strateji” üzerine bile anlaşmakta zorlanıyorlar. Hafta sonu Kassel’de biraya gelen güçler arasında “Krizin faturasını biz ödemeyeceğiz” sloganı bile tartışmalıydı. Bu da hayra alamet değil!
SERDAR DERVENTLİ
ÖNCEKİ HABER

Filistinli işçilere gıda yok

SONRAKİ HABER

Darbe karşıtları sokakta

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...