01 Temmuz 2009 00:00
GERÇEK
Ziya Yılmaz adını, son çeyrek yüzyılda sendikal mücadeleyi az çok izleyen herkes duymuştur. İstanbulun Anadolu yakasındaki metal işçileri ise onu daha da yakından tanırlar.
Ziya Yılmaz adını, son çeyrek yüzyılda sendikal mücadeleyi az çok izleyen herkes duymuştur. İstanbulun Anadolu yakasındaki metal işçileri ise onu daha da yakından tanırlar. Tabii Türkiyenin işçi ve sendikal kamuoyu, onu Birleşik Metal-İş Sendikasının genel başkanlığını yapmış, sınıf mücadelesine olumlu bir iz bırakmamış bile olsa, pek çok başka sendikacı gibi, şimdi de emekliliğini yaşayan bir sendikacı olarak tanır. Daha doğrusu birkaç gün öncesine kadar böyleydi.
Birleşik Metal-İş Sendikası Yönetim Kurulu, bu eski genel başkanlarının son marifetlerini kamuoyuna duyuran bir açıklama yaptı. Ve Ziya Yılmazın yeni rolü ve yeni yüzünü; Türk Metalin bir iş birlikçisi olarak, işçileri Birleşik Metalden Türk Metale geçirmek için uğraşan bir Türk Metal örgütleyicisi olarak kamuoyuna tanıttı.
Haklı olarak Birleşik Metal-İş, Ziya Yılmazı; işçi sınıfına ihanet eden bir sınıf haini, Türk Metalin kemik yalayıcısı gibi çok sert nitelemelerle suçluyor.
Ziya Yılmazı yakından tanıyanlar, onun eskiden de; çıkarı için satmayacağı değer tanımayan, her an sınıfa ve arkasından gelen işçilere ihanete hazır bir kişilik olduğunu söylüyorlar. Bu yüzden de, onu tanıyanlar; Birleşik Metal-İşin bu, bir sendikacıyı bırakalım bir sıradan işçi için bile çok ağır ve utanç verici olan suçlamaları, şaşırtıcı olmadığı gibi abartılı da değil diyorlar.
Evet, hoş görülür ve kabul edilir bir özellik olmasa da; bir sendikacı, bireysel çıkarlarını gözetiyor olabilir. Böyleleri sendikal camiada çok var.
Evet, yine bir sendikacı için tasvip edilmese de; bir sendikadan ötekine geçmiş, orada teknik bir eleman, uzman olarak görev yapabilir. Bunun örnekleri de çoktur.
Ama bir sendikacı, üstelik de Birleşik Metal-İş gibi, metal işkolunda ve sınıfın en ileri kesiminin örgütünde genel başkanlık yapmışsa; onun eylemi, bir sendikacının şöyle yanlışları olabilir gibi gerekçelerle mazur görülemez.
Kaldı ki Ziya Yılmaz; bugün bir sendikal mücadele içinde en hainane iş olan, bir sendikanın üyelerini ötekine geçirmekle uğraşmaktadır. Üstelik o, bu hainane işi, eski genel başkanı olduğu sendikanın üyelerini, Türk Metal gibi; ne kadar sendika olduğu bile tartışılan bir sendikaya götürmek için yapıyor.
Hem de kimlerle iş birliği içinde?..
Patronlarla ve Türk Metalin işçi sınıfı mücadelesine düşmanlıkta sınır tanımayan yöneticileriyle ve bu yaptığı iş karşısında da para alarak!..
Bunu da bugün, metal işçilerinin en ileri sendikasını bölmek ve etkinliğini yok etmek için yapıyor Ziya Yılmaz.
Patronlara bundan büyük bir destek olabilir mi?
İşçi davasına, sendikal mücadeleye bir kişi bundan büyük bir zarar verebilir mi?
Kimin adına ve güçlendirmek için bunu yapıyor Ziya Yılmaz?
İşçilerin üstünde patrondan daha çok terör uygulayan, kongrelerini yönetimin atadığı delegelerle yapan, patron iş birlikçiliği yanı sıra yapılmış sözleşmeleri bile işçiye haber vermeden bozup işçilerin ücretlerini bir kalemde yüzde 35 düşürecek kadar işçiyi, iradesini hesaba katmayan; ırkçı, şoven bir ideoloji, en gerici güçlerle birlikte siyaset yapan bir sendikayı güçlendirmek için!
Bu nasıl bir çıkarcılık, bu nasıl bir kin, bu nasıl bir işçi düşmanlığıdır?..
Herhalde metal işçileri başta olmak üzere tüm işçiler ve az çok mücadeleden yana sendikacıların bu vakadan çıkarması gereken ilk ders; bu Ziya Yılmaz denilen kişinin şahsında şekillenen yozlaşmış sendikacılığı, çıkar hırsını görüp; bu türlerin sendikalardan ayıklanması, işçilerin arasından kovulması gerektiğidir. Bunun şartı da sendikal yapıların demokratikleştirilmesi, işçilerin iradesinin sendikalara yansıması ve sendikacıları denetlemesinin önündeki engellerin kaldırılmasıdır.
Yoksa; bugün Yılmaz kadar, tüm utanmazlık duvarlarını yıkmasa bile, pek çok Yılmazın sendikal camiada boy verdiği de inkar edilemez. Bu tipler için de söylenecek çok söz yoktur.
Lanet olsun böylesi sendikacılığa ve böylesi sendikacılara!..
İ. Sabri Durmaz