4 Temmuz 2009 00:00

ÖZGÜRLÜK YOLU


Devletin geçtiğimiz seçimleri protesto edenlere baskısı devam ettikçe, sesler-özellikle Batı’dan yükselenler- İran İslam Cumhuriyeti’nin yıkılmasının yakın olduğunu tahminini yineliyorlar. Bunu, güçlerin Şah’ın dikta rejimine karşı birleştirildiği ve bir ABD müttefikinin Şah Pehlevi’nin meclisini alaşağı ettiği 1979 devrimiyle karşılaştırıyorlar. Bu, onunla aynı şey mi?
Bu soruyu cevaplamak için duygulardan daha fazla şeye ihtiyacımız var. Bunu cevaplamak için, bugünlerde kolektif medyada eksikliğini gördüğümüz birçok özelliğe; çalışmaya, öngörüye ve berrak bir bakış açısına ihtiyaç var.
İranlı Bilim Adamı Farah Farsi, ”Devletler ve Kent Kaynaklı Devrimler” adlı kitabında (Illinois Ünv. Basımı 1990): “İran ve Nikaragua günümüz modern kırsal toplum devriminin başarısında çok önemli rol oynayan bir faktör keşfettiler.” diyor “Yönetimsel ve askeri mekanizmaları devre dışı bırakmak.”
Devrim şartlarında iş başında olan diğer elemanlar ise, toplumda İran sosyal hayatının ekonomik ve geleneksel merkezlerini bulan “orta sınıfın varlığı” ile ruhban sınıfının var olduğu ibadethaneler gibi, sosyal ve maddi gücün biriktiği yerler; ki bunlar devletten bağımsız ve ona karşıdırlar. Bu 90 bin din adamı, Humeyni’nin Şah’a karşı planının çekirdeğini oluşturmuşlardı. Ki, aynı zamanda büyüyen hareketi karşıtlarının sonlarına yönlendirecek ideolojik ve yönetimsel imkanları da vardı. Tabii bir de, Ayetullah Humeyni’nin güçlü simgesi de onların yanındaydı.
Başka faktörler de vardı. Örneğin, fakir halkın seferberliği. Fakat diğer faktörler olmadan, bir devrimin başarılı olma ihtimali en iyi ihtimalle bile sınırlıdır. Ülkenin yönetimsel ve askeri mekanizmaları çok güçlü olabilir, ancak hepsine el konulduğunda gücün önemi yoktur. Şah İran’a kaçtığında, askeriye ve yönetim insanların nefret ettiği ve dışladığı birer kurumdu. Popüler akımlar etkisini gösterdiğinde, birçok kişi halkın yanında yer aldı.
Humeyni’nin 1979’da var olan başlıca muhalefet figürü, bugünün İran’ında şu an için mevcut değil. Ve Batı tarafından cesaretlendirilen Musevi’nin de o rolü oynamayacağı bir gerçek. Ayetullah Humeyni’nin yönettiği hükümet konseyini idare etmesi için seçilen sayılı insandan biri de oydu. Bu da, onun da 1979 devriminin askerlerinden Ahmedinecad gibi ruhban sınıfının güvenini kazandığını kanıtlıyor.
Eğer devrimden bir şey öğrendiyse, o da, devrime ihanet etmenin çok az kâr sağlayacağıdır.
Öyleyse, şartlar şiddetle değişmedikçe, buna devrimci bir hareket demek mümkün değildir.
Tek başına mitingler ya da gösteriler, devrim yapamazlar.
Bütün bunlar gelecekteki olayların habercisi olabilir. Fakat Dr. Huey P. Newton’ın bir zamanlar dediği gibi, “Bu, daha amansız şeyleri gerektirir.”
MUMIA ABU JAMAL

Evrensel'i Takip Et