04 Temmuz 2009 00:00
Darbeciler için zamanaşımı işlemez!
Eylül askeri darbesinin lideri Kenan Evren hakkında suç duyurusunda bulunan, ilk iddianameyi düzenleyen ve ardından da mesleğinden ihraç edilen eski Adana Savcısı Sacit Kayasu...
12 Eylül askeri darbesinin lideri Kenan Evren hakkında suç duyurusunda bulunan, ilk iddianameyi düzenleyen ve ardından da mesleğinden ihraç edilen eski Adana Savcısı Sacit Kayasu, Anayasanın geçici 15. maddesinin değiştirilmesi halinde darbecilerin yargılanabileceğini söyledi. Kayasu, TBMM Başkanı Köksal Toptanın aksine, zamanaşımının darbeciler için söz konusu olamayacağını düşünüyor. Kayasu ile hem yıllar önce açtığı davayı, bu dava üzerine yaşadıklarını ve konuyla ilgili güncel gelişmeleri konuştuk.
Kenan Evren hakkında suç duyurusunda bulundunuz ve başınıza gelmeyen kalmadı. O süreci bir özetler misiniz?
Ben Kenan Evren ile ilgili ilk önce 5 Ağustos 1999da suç duyurusunda bulundum. Takipsizlik kararı verdiler. Bu kararı bekliyordum. Kenan Evrenin daha önceden işlenen darbeye teşebbüs suçları vardı. 4 ayrı darbeye teşebbüs suçu. Ergenekon sanıkları bugün neden yargılanıyorlar, darbeye teşebbüsten. Evren de darbeyi yapmadan önce bir dizi teşebbüste bulunuyor. Anayasanın geçici 15. maddesi darbeden yargılanmasına engel derler diye, darbeye teşebbüs suçlarını da ilave ettim. Hiç o darbeye teşebbüs suçlarından bahsetmeden, takipsizlik kararı verdiler. Dediler ki, Anayasanın 15. maddesi darbeyi yargılamaya engel. Ben itiraz ettim normal bir vatandaş gibi. Tamam, geçici 15. madde darbeyi yargılamayı engelliyor, fakat 12 Eylülden önce işlenen darbeye teşebbüs suçları var, bunlar hakkında karar verin dedim. Fakat itirazda da hiç onlardan bahsedilmeden, itirazın reddine dendi ve yine geçici 15. madde gerekçe gösterildi. Anladım ki ben, kimsenin bu darbecileri yargılamaya niyeti yok.
Sonra, zamanaşımı dolmadan, ben dava açayım dedim. 28 Mart 2000 tarihinde iddianame tanzim ettim. Ve iddianame mahkeme önüne gittiğinde beraat kararı vermesinler diye, Kenan Evrenin o tarihte zamanaşımına uğramamış darbeye teşebbüs suçunu da ilave ettim. Mahkemeye gitse, darbeye teşebbüs suçu için zamanaşımı gerekçesini de gösteremeyecekler, o da idamlık bir suç. Ne yapalım, şikayet dilekçesini kabul edip, takipsizlik kararı verelim. Bunu da bakanlıktan aldığı talimat üzerine yaptı başsavcı. Adanaya müfettişin geldiği gün verildi takipsizlik kararı. Böyle olunca da ben doğal olarak, bunun Ankaranın talimatı ile olduğunu düşündüm. İddianameye takipsizlik kararı verilmesi hukuken mümkün değildir. Ne o gün mümkündür, ne bugün mümkün. İddianame hakkında bir tek makam karar verir, mahkeme. Bakan bile karışamaz. Fakat ben ne söylersem söyleyeyim, kimse bizi dinlemiyor. Zaten 3 sene açığa aldılar. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde hiçbir memur 3 sene açıkta kalmamıştır. Ben ne suç işledim? İddianame tanzim etmek benim görevim değil mi savcı olarak? İddianame tanzim ettik diye beni 3 sene açığa aldılar. Ne zaman açığa aldılar biliyor musunuz, Genelkurmay Başkanlığı şikayet edince. O zamana kadar bakanlığın aklında filan yok. Ben 28 Marttan 19 Nisana kadar 3 hafta açığa alınmıyorum. 19 Nisanda Genelkurmay şikayet ediyor ve hemen o gün Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu açığa alınmalıdır diye mütalaa veriyor, bakanlık açığa alıyor, 21 Nisanda da bana tebliğ ediliyor ve açığa alınıyorum.
Bu ihraç üzerine neler hissettiniz, ne gibi girişimlerde bulundunuz?
Biz ne yaptık, suiistimal mi yaptık? Bir süre rüşvet alan hakim, savcı, 3 ay-5 ay sonra görevine dönmüştür, 3 sene benim dönmeme izin vermediler ve 3 sene sonra da ihraç ettiler. Bu ihraçlık bir suç mu, değil. Bir de şikayet dilekçesi kabul edilen iddianameden dolayı da dediler ki, Sen görevi kötüye kullandın, onun için biz seni ihraç ediyoruz.
O zaman iddianameyi kabul edin, madem bana görevi kötüye kullanmaktan ceza veriyorsunuz. O zaman da iddianame yok dediler. Peki o zaman bana neden iddianameye dayanarak, görevi kötüye kullanmaktan ceza veriyorsunuz? Bu iş böyle dediler; karıştırma!.. Sonunda AİHMe götürdük hadiseyi. AİHM, gerek ihracın, gerekse kötüye kullanma cezasının haksız olduğuna karar verdi. 13 Kasım 2008 tarihinde. Bunun kesinleşmesi Şubat 2009u buldu. Tazminatın ödenmesi Mayıs 2009u buldu.
Ne kadar tazminat ödedi devlet size?
41 bin avro. Fakat benim için bir kıymeti yok. Benim kaybım onun çok çok üstünde. Benim açıkta kaldığım üç sene içinde maaşımın üçte biri kesildi, sadece o bile bu paradan fazla tutar 3 sene boyunca. Mesleğe geri alınmam için de müracaat ettim. Kararı bekliyorum, eğer olumlu çıkmazsa, tekrar AİHMin yolunu tutacağız.
Anayasanın 15. maddesinin değiştirilmesi ve askerlerin sivil yargıda yargılanmasına yönelik tartışmaları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Elbette gelinen nokta olumlu. Ancak ben darbecilerin yargılanacağını sanmıyorum. Bundan sonra ne gibi caydırıcılık unsuru olabilir? Kaldı ki, bu değişiklik yapılmasa bile, darbeciler sivil yargıda yargılanır, askeri yargıda yargılanmaz. Çünkü darbe yapmak, askeri bir suç değildir. Birçok insanın kafasında o var. Bu değişiklikler olursa çok faydalı olur. 15. madde kaldırılırsa birçok uygulama sahası olacak. Geçici 15. madde yürürlükte olduğu süreçte yargılayamadığın insanları yargılayabilme imkanın olacak. Çünkü geçici 15. madde zamanaşımını keser. O tarihler arasında zamanaşımı yürümez.
Az önce, darbecilerin yargılanacağına inanmadığınızı söylemiştiniz. Neden?
Başbakan ne dedi? Sulu şaka yapma dedi Baykala. Baykal çıkartacak değil ki kanunu. Kim çıkartacak, iktidar partisi.
Kenan Evren, O zaman 12 Eylülü gerçekleştiren bütün subayların yargılanması lazım dedi. Siz ne diyorsunuz bu konuda?
Bütün subaylar yargılanmayacak. Neden bütün subaylar yargılanmayacak? Suç işlemeyen hiç kimse yargılanmaz. Emir veriliyor, Git falan adamı al gel. Eğer o adamı alıp getirirken işkence, kötü muamele yapmadıysa, doğrudan emir veren sorumludur. İkincisi deniyor ki, Kanunsuz emri uygulamak da suçtur. İyi ama, senin o kanunsuz emri uygulamama imkanın var mı, yok mu? Eğer yoksa sen ondan ötürü sorgulanamazsın.
Türkiyenin bu darbe süreçlerini aşması için sizce neler yapılmalı?
Darbeciler yargılanmalı... Bakın en yakın komşumuz Yunanistanda, biliyorsunuz 1967de Albaylar Cuntası darbe yaptı. 1974te adamlar mahkum edildi, hapse konuldu ve hâlâ hapisteler. Aradan 35 sene geçti. Çoğu hapiste öldü ve o zamandan beri biz Yunanistanda bir daha darbe lafını duymadık.
Mesleğe dönebilmek için girişimleriniz ne aşamada?
Ben İstanbul Barosuna avukatlık için başvurdum, reddettiler, dediler ki, Sen ihraç edildin. İyi de kardeşim, ben AİHMde davamı kazandım, ihraç kararının hükmü kalmadı. Buna rağmen reddettiler, ben de Barolar Birliğine itiraz ettim. Eğer itirazımı kabul ederlerse, avukat olarak kaydım yapılacak. Bir kere, İstanbul Barosunun baştan kabul etmesi gerekirdi. Çünkü beni tanıyorlar, AİHMin verdiği kararı biliyorlar. Neden ihraç edildiğimi biliyorlar.
Herhalde şu anki yönetimin zihniyetiyle ilgili. Yücel Sayman dönemi olsaydı muhtemelen böyle bir şey olmazdı...
Kesinlikle olmazdı.
(İstanbul/EVRENSEL)
Fatih Polat