04 Temmuz 2009 00:00

YENİGÜN

Yılın ilk çeyrek verileri açıklandı.“Yalancının mumu yatsıya kadar” diye boşuna dememişler. Krizin Türkiye’yi teğet geçmesini bırakınız, “En az etkilenen ülke biz olacağız” sözünün de halk deyimiyle maval okumak olduğu açığa çıkmış bulunuyor.

Paylaş

Yılın ilk çeyrek verileri açıklandı.
“Yalancının mumu yatsıya kadar” diye boşuna dememişler. Krizin Türkiye’yi teğet geçmesini bırakınız, “En az etkilenen ülke biz olacağız” sözünün de halk deyimiyle maval okumak olduğu açığa çıkmış bulunuyor. OECD içinde yer alan 30 ülke içinde krizden en çok etkilenen ülke Türkiye olarak açıklandı.
Bu durum Başbakan’ı da hükümeti de yalanlıyor. İşsizlik rekor kırıyor. Türkiye ikinci Dünya savaşı yıllarında yaşanan durgunluk içinde. Rakamlar ve hayatın gerçeği yalanın perdesini bir bir yırtıyor. Ancak Başbakan Erdoğan halkın karşısına çıkıp duruma ilişkin bir açıklama yapmış değil. Milyonlarca yoksul, ekmek, bulgur ve makarnaya yüklenerek karın doyurmaya çalışırken, bankalar kârlarına kâr katıyor, patronlar bir yandan işçilere ücret ödemiyor, işçi çıkarmaya devam ediyor, diğer taraftan lüks ve safahatta çıtayı yükselterek yaşamaya devam ediyorlar. Lüks otellerin, restoranların, tatil köylerinin, adaların, mutena sahil boylarının sunduğu görüntü ve fotoğraflar ile işçi mahalleleri, yoksulların sokakları, yoksul köylülerin yaşamları krizin kimi yıkıp geçtiğini, kimleri semirtip büyüttüğünü çarpıcı bir biçimde gösteriyor.
İşçi ve kamu emekçileri ücretlerine beş kuruş artışı bile veremez durumda olduklarını açıklayan Başbakan, “Çarşıya çık, pazara çık” laflarıyla karın doymadığını, torba dolmadığını anlamazlıktan geliyor. Patronların her açıklamasını emir telaki ederek yerine getiren hükümet, işçi ve emekçilerin feryadına gülüp geçiyor. AKP hükümeti kamu işçilerinin toplu iş sözleşmesi taleplerini de önemsemiyor. işçileri hiçe sayıyor. Başbakan ve bakanlar müteahhitlere, patronlara teminat vermeye, güvence sunmaya devam ederken, TÜRK-İŞ’in kamu sözleşmesi için ileri sürdüğü talepleri bile yüksek buluyor. İşçileri, işçi ve kamu emekçileri sendikalarını ciddiye almıyor onlarla adeta dalga geçiyorlar. Diğer yanda, büyük sermaye guruplarının çıkarı neyi gerektiriyorsa onu yapıyor, TÜSİAD, MUSİAD ve TOBB gibi patron dernekleri ve birliklerinin bir dediğini iki etmiyor. Başta TÜRK-İŞ olmak üzere tüm işçi ve kamu emekçileri konfederasyonlarının bu gerçeği görmesi ve laf söylemekten çıkıp harekete, eyleme geçmesinin zamanı çoktan gelmiştir. Önceki gün AKP binalarına yönelik yapılan eylem olumlu bir başlangıçtır, ancak, kibar sendikacılık bırakılmalı, işçi gibi davranmak için gerekli ne ise o yapılmalıdır. Başbakana ve patronlara, meydanın boş olmadığı, işçi ve emekçilerin de var olduğu, sendikaların hâlâ yaşadığının gösterilmesinin zamanı geçmektedir. Ancak bunu gösterecek olan sendikaların, şubeler platformlarının tutumu ve işçilerin aşağıdan yükselen ve tüm emekçi kesimlerin dikkatini çekecek eylemleridir.
Zira, işçilerin bu kötü gidişe karşı bir tutum almaları, diğer ezilen ve sömürülen, tüm kesimleri de kendine getirecek, harekete yöneltecektir. Gerçeklerin yalan duvarını yerle bir ettiği durum karşısında; “Biz küresel krizden hızla ve daha önce çıkacağız” yalanına kanmanın işçi ve emekçiler için hepten yıkım ve ölümü kabullenmek olduğu da bir gerçek. Bu bakımdan TÜRK-İŞ’in 7 Temmuz Salı günü yapacağı 1 saatlik iş durdurma eylemi, bir uyarı, dahası, işçi ve kamu emekçileri için, işsizler, yoksul kesimler, küçük esnaf, yoksul köylülük, gençlik ve kadınlar için önemli bir olanak sunmaktadır. Bu sorun sadece kamu işçilerinin sorunu değil.
DİSK ve HAK-İŞ, iş durdurma eylemine destek vereceklerini açıklamışlardır. Bu oldukça iyi bir gelişmedir. Sendikal rekabetin, işçi ve emekçileri ne hale getirdiği ortadadır. İşçilerin talebi de konfederasyonların ortak mücadele hattında birleşmeleridir. KESK’in ve diğer kamu emekçileri konfederasyonlarının da bu yönlü tutum almaları ve gereği için harekete geçmeleri elzemdir. TMMOB, TTB gibi meslek odaları, emekten yana partiler, dernekler, kurum ve kuruluşların bu gelişmeyi hassasiyetle ele almaları ve gereği için önümüzdeki birkaç günü iyi değerlendirmeleri bir zorunluluk olmuştur. KESK’in toplu görüşme sürecinde bulunduğu bu günlerde bu vesileyle tüm hizmet birimlerinde 1 saatlik iş durmaması için bir neden bulunmuyor. İş yerlerinde, fabrika ve işletmelerde, hizmet ve diğer sektörlerdeki işçilerin ve emekçilerin alacağı böylesi bir tutum, krizin emekçilerin sırtına yıkılmasına, sermayenin saldırganlığına dur diyecektir. Kapitalizm ve onun hizmetindeki hükümetler için meydanın boş olmadığı gösterilmiş olacaktır. Dahası bu bir uyarı, işçi ve emekçilerin birleşik hareketinin önemli bir adımı olacaktır. Salı günü yapılacak işi, bir yasak savma, sendikacıların üstten söylemleri olmaktan çıkarmanın yolu, aşağıdan gelişecek güçlü bir işçi ve emekçi hareketiyle mümkün olacaktır. Türkiye’nin üzerinde tepinmeyi engellemenin, emek ve demokrasi mücadelesini güçlendirip, yaygınlaştırmanın yolu da buradan geçiyor.
ENDER İMREK
ÖNCEKİ HABER

Savaşta ısrar!

SONRAKİ HABER

Toptan’dan arabuluculuk manevrası

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...