04 Temmuz 2009 00:00

KUŞATILAN ÇEVREMİZ

Ekonomik krizin sonuçları AKP’nin yalanlarına rağmen belgelendi ve ülke ekonomisi yılın ilk 4 ayında yüzde 13.8 küçüldü. Dolar bazında ise yıllık gelir yüzde 29 azaldı, yani uluslararası ortamda yaklaşık üçte bir eridik.

Paylaş

Ekonomik krizin sonuçları AKP’nin yalanlarına rağmen belgelendi ve ülke ekonomisi yılın ilk 4 ayında yüzde 13.8 küçüldü. Dolar bazında ise yıllık gelir yüzde 29 azaldı, yani uluslararası ortamda yaklaşık üçte bir eridik. Gazetemizin ekonomi sayfalarında ve köşelerinde işin aslını astarını benden daha iyi anlatırlar ama kendi alanımda yaşananları sizlerle biraz paylaşmam gerekiyor.
Ortadaki tablo ile uzun yıllar halkın sağlıklı bir ortamda yaşayabilmesi mümkün görünmüyor. Devletin kör topal yürüttüğü içme suyu ve kanalizasyon projeleri duracak, arıtma tesisleri yapılamayacak. Yoksulluğun pençesinde kıvranan, cebindeki parayla su alamayan halkımız yine evinde temiz içme suyu bulamayacak, sefillik devam edecek.
Bu yoklukta bütçeden eğitime, sağlığa ve altyapıya ayrılan pay giderek düşerken; iktidar boyalı rant projelerinin peşinde koşuyor. Bunun bir örneği yakınlarda ihalesi yapılan İstanbul-İzmir otoyolu ve körfez geçişi projesidir. Bu proje yap-işlet-devret yöntemi ile ihale edildi ama bu, devletin cebinden hiç para çıkmayacak anlamına gelmiyor. Otoyol güzergahı boyunca ekili tarım alanlarının ve doğal yapının elden çıkacak olmasının yanında, yapılacak kamulaştırmaların bedelleri de ciddi boyutlara ulaşacak. Sermaye iktidarı, başına gişe kondurmadığı yolu, doğuda kışın kardan 6 ay kapalı kalan köy yollarını yoldan saymaz, onlar için ulaşım altyapısı demek otoyol yapmaktır. Otoyol lafını duyunca arkamızı sağlama almamız lazım, çünkü dünyadaki otoyolların en pahalısını biz kullanıyoruz. Üç şeritli otoyolların kilometre maliyetinin dünya ortalaması 2.5 - 3 milyon dolarken, bizdekiler 7.5 milyon dolardır. ANAP döneminde bu otoyolların müteahhitlerinin Semra Özal’ın dizine kapanmış haldeki fotoğraflarını hatırlarken ve hâlâ o otoyolların kredi faizlerini öderken Turgut Özal’ı hep birlikte minnetle anıyoruz..
Kamuya ait yatırımlar durmuşken, özel sektörden yatırım patlaması beklemek hayalciliktir, çünkü özel sektör yatırıma harcayacağı parayı devletten kazanmak zorundadır. Yani artık devlet ile sermaye arasındaki o kutsal döngü de çalışmayacak. Halk sağlığını doğrudan etkileyen altyapı ve çevre yatırımlarını iktidar tamamen özelleştirmek istiyor ama bu girişim fiyasko ile sonuçlanacak; çünkü kanalizasyon hattının başına gişe koyamazsınız ve bu işlerde bizim kapkaççı sermaye o kadar bekleyemez.
İşsizlik ve yoksulluğun kıskacındaki halkın sağlıklı bir çevrede yaşam hakkının olmaması, sadece çevre ve meslek örgütlerinin sorunu değildir, halkın çeşitli kesimlerini temsil eden tüm yapılanmaların sorunudur. Buna rağmen, örneğin o kocaman sendikalarımızın yaşam hakkı gaspına karşı duyarsızlığı ortadadır. Kabullenici olmak, beraberinde durgunluk ve durağanlığı getiriyor. Sendikaların sadece sendikal alan içinde kalması, o alan içinde dahi kabullenici olması, sendikaların kitle örgütü olmaktan ne kadar uzaklaştığının bir göstergesidir. İktidarın geçenlerde açıkladığı destek paketi kandırmacası, aslında sendikalaşmaya vurulan ağır bir darbe olmasına rağmen sendikalardan hiçbir tepki verilmedi, bu da bize ait bir garabettir. İşçiler, sendikalarının çevre ve yaşam koşullarına sahip çıkmalarını beklerken, sendikalar bırakın bunları, kendi geleceklerine dahi sahip çıkmadılar.
Gazetemizde, sağlıklı çevrede yaşam hakkı elinden alınan halkın çeşitli birimlerde, irili ufaklı mahallelerde çıkardığı sesler sıkça haber olur. Halk kendi örgütlerinin tepkisizliğine ve zeminlerinin kaymış olmasına bakmadan kendi dinamiği ile kolayca tepki verebiliyor, halkın kendi örgütlerinden ileride olması da bizi umutlandırıyor.
ERTUĞRUL ÜNLÜTÜRK
ÖNCEKİ HABER

TÜDEF başkanına ölüm tehdidi

SONRAKİ HABER

DEDAŞ gözaltıları serbest bırakıldı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa