05 Temmuz 2009 00:00

Benim de sesim var

Benim adım Dominga. Ama bana yıllar boyunca “Dolores” dediler. Ben bu adı hiç sevemedim ama kendimi “Dolores” olarak görmeye çalıştım. Ama yanılmışım. Size başımdan geçenleri anlatmak istiyorum.

Paylaş

Benim adım Dominga
Benim adım Dominga. Ama bana yıllar boyunca “Dolores” dediler. Ben bu adı hiç sevemedim ama kendimi “Dolores” olarak görmeye çalıştım. Ama yanılmışım. Size başımdan geçenleri anlatmak istiyorum.
Belki aranızda beni bilenler, 2002’de benim hakkımda yapılan belgesel filmi izleyenler olmuştur. Filmin adı, Dominga’yı Keşfetmek (Discovering Dominga). Bu 57 dakikalık filmde anlatılan benim öyküm. Kendi kendimi nasıl keşfettiğimin öyküsü. Size bu öyküyü anlatmak istiyorum.
RİO NEGRO’DA KATLİAM
Benim iki adım var. Ben ABD’nin Iowa eyaletinde Denese Joy Becker diye biliniyorum. Orada eşim ve çocuklarım var. Ama benim asıl adım Dominga Sic Ruiz. Ben ABD’de değil, Guatemala’da doğdum.
Benim doğduğum yer Mayaların toprakları. Ben bir Mayayım, artık biliyorum. Guatemala’nın Rabinal bölgesindeki Rio Negro köyünde doğdum. Belki de bu köyden hiç ayrılmayacak; bir Maya olarak, hep Maya topraklarından, Maya kültüründen beslenerek büyüyecektim.
Ama Guatemala’yı yönetenler buna izin vermedi. Halkı ezen, yoksulluğa mahkum eden, orduya ve ölüm mangalarına yem edenler, 1980’ler gelirken ince ince hesaplar yaptılar ve yerli halkın yok edilmesine karar verdiler.
Ordu ve ordunun zorla yarattığı korucu sisteminin amacı, içinde balıkların yüzdüğü denizi kurutmak ve balıkları yakalamaktı. Onların yakalamak istedikleri, elbette balık değil, Guatemala’yı yönetenlere karşı çıkan gerillalardı. Kurutulması gereken deniz ise bizim topraklarımız, köylerimiz, halkımız ve kültürümüzdü.
Sonra başımıza bir baraj belası sardılar. Bizim topraklarımıza baraj yapmak ve bizi bu topraklardan sürmek istediklerini öğrendiğimizde büyükler buna karşı çıktılar. Barajın Dünya Bankası tarafından desteklendiğini, çok yararlı olacağını söyleyenleri dinlemediler. “Topraklarımızdan ayrılmak bizi yok eder; bu kültürümüzden ve kendimizden ayrılmaktır” dediler. Ordunun buna çok kızdığı hemen belli oldu. Büyüklerimiz askerlerin başka köylere yaptıklarını bizim köye de yapacaklarını, korucularla birlikte bizim köyümüze saldıracaklarını anladılar. Erkekler kurtulmak için köyden kaçtı, uzaklara dağlara doğru gittiler.
Ama askerler ve korucular yine de geldi. Köydeki herkesi akıl almaz derecede korkunç şeyler yaparak öldürdüler. Annem ve diğer kadınları, toplam 76 kadını öldürdüler. Kurutmak istedikleri Maya kökleriydi ve bu nedenle köyün çocuklarını, toplam 107 çocuğu da öldürdüler. Benim kardeşlerimi de öldürdüler.
Ben 1982’de annem öldürüldüğünde 9 yaşındaydım. Ben ve benim gibi birkaç çocuk kaçtık ve kurtulduk. Ama olanların hepsini gördük. Daha bebek olan kardeşimi kendi ellerimle gömdüm. Bizim dünyamız ve içimiz o gün karardı. Köyümüze saldıran askerlerin yüzlerindeki boya gibi kapkara oldu.
RİO NEGRO’DAN ABD’YE
Sonradan öğrendim ki, kaçarken yakalanan ve korucular tarafından köle gibi çalıştırılan kardeşlerimiz de varmış. Ben o duruma düşmediğim için çok şanslıyım. Beni bir çift evlat edindi. Onlarla birlikte ABD’ye gittim ve güzel bir evde yaşadım, bir okula gittim. Büyüdüm ve manikürcü oldum. Evlendim ve çocuklarım oldu.
Ama ben orada hep farklıydım. Hep kabuslar gördüm. İngilizce konuşsam da, bana “Dolores” deseler de, ben oraların çocuklarından hep farklıydım. Farklı olduğum için okulda ayrımcılıktan payıma düşeni de aldım. Sonra içime kapandım. Utangaç bir çocuk oldum ve kendimi bu şekilde korudum. Ben Guatemala’yı hiç unutmadım. Yaşadıklarımı hiç unutmadım, unutamadım. Sonra kuzenim -yani sonradan olma kuzenim- Mary bana yardım etti. Benimle İspanyolca konuşmaya, beni açmaya çalıştı. Sonunda ona açılmamı sağlayınca, söylediklerime anlattıklarıma inandı. Guatemala’ya gittiğini öğrendiğimde bana umut oldu. Bir tek o yardım ederse, Guatemala’ya gidebileceğimi biliyordum. Ama o benim için daha fazlasını da yaptı ve benim yakınlarımı buldu.
GERÇEKLERİN PEŞİNDE
Sonunda 2000 yılında ülkeme gittim. Kafamdakiler eksikti, karışıktı. Doğduğum topraklara geri gidince her şey yerli yerine oturdu. Dominga’yı yeniden buldum; daha doğrusu ağır ağır keşfettim. Onu buldukça rahatladım, sakinleştim.
Sonra gerçeklerin peşine düştüm. 1996’da imzalanan anlaşma sayesinde ölülerini arayabilen Mayalara katıldım. Annemin ve babamın bulunduğu toplu mezarın açılması için uğraştım. Halkıma karşı soykırıma girişenlere karşı İspanya’da açılan davada tanıklık yaptım. Halkım ve kendim için adalet istemiş olmak benim için çok önemli.
Benim huzur bulup bulmadığımı soranlar oluyor. Benim için huzur, doğduğum topraklarda bir nehir var, işte orada var. 2000 yılında ülkeme gittiğim ve babamın fotoğrafını gördüğüm zaman da huzur bulmuştum. Çocuklarım Maya kültürünü edinirse, o da bana huzur verecek.
NUNCA MAS!
Biliyorum benim öyküm uzun. Belki okurken sıkıldınız, belki de çok üzüldünüz. Ama anlatmak, yeniden yeniden anlatmak gerekiyor. Anlatayım ve anlatalım ki, bir daha hiç olmasın... Nunca mas!
Doç. Dr. Serdar M. Değirmencioğlu
ÖNCEKİ HABER

Kumluca’da Tüm Bel-Sen üyesine baskı

SONRAKİ HABER

Darbe günlükleri

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...