05 Temmuz 2009 00:00
BAŞYAZI
Evet, Evrenselde en başından itibaren AKPnin, bir ideoloji ve siyasi program etrafında oluşmuş bir parti değil, Tayyip Erdoğanın ve ekibinin, seçim kazanma firması olarak kurduğu bir parti olduğu savunuldu.
Evet, Evrenselde en başından itibaren AKPnin, bir ideoloji ve siyasi program etrafında oluşmuş bir parti değil, Tayyip Erdoğanın ve ekibinin, seçim kazanma firması olarak kurduğu bir parti olduğu savunuldu.
Aradan geçen 8 yıl içinde bu tez önemli ölçüde doğrulandı. Ve aslında, bu geçen süre içinde parti içinde olanlardan kalkarak artık şunu da söyleyebiliriz: AKP, aynı zamanda kurulduğu günden beri, bir tek şef partisidir!
Partinin tek şefi Tayyip Erdoğandır ve ondan sonra gelenler, hiçbir şeydir! Sadece kişiler de değil; partinin iç demokrasisinin mekanizmaları olan çeşitli kurumlar da, bu partide sadece şefin isteklerine meşruiyet kazandırmak için vardır. Şef sadece istişare yapar, kararları da kendisi verir!
Her şef partisi gibi AKPde de işler iyiyken bir sorun yoktur. Ama tökezlenmeye başlanırsa, şefin sorunları çözeceğine dair kuşkular ortaya çıkmaya başlayınca, parti içinde de irili ufaklı başkaldırıların arkası gelmez olur.
AKPnin bir tek şef partisi olduğunun en somut kanıtlarından birisi, 29 Mart yerel seçiminden sonra yapılan il örgütü seçimleridir.
Şöyle ki:
AKPnin 29 Marttan sonra yapılan Aksaray, Tekirdağ, Osmaniye, Adana, İstanbul ve Diyarbakır kongrelerinde ya birden çok aday yarışmış, bu adayların yarışında ya da bazı isimlerin adaylığının engellendiği gerekçesiyle yine olaylar çıkmıştır. Özellikle de bir önceki hafta yapılan İstanbul ve Diyarbakır il kongrelerinde bu durum açıkça ortaya çıkmış, İstanbulda Başbakana rağmen ve onun gözleri önünde yuhalamalar, itiş kakışlar, ıslıklı protestolarla başkan adayının susturulması gibi Erdoğanın hazmedemeyeceği olaylar yaşanmıştır.
Şimdi öğreniyoruz ki, bugün yapılması önceden ilan edilen Ankara ve Uşak kongreleri de (Uşakta daha önce de kongre aynı nedenle ertelenmiş, Başbakanın girişimlerine rağmen aday sayısı bire indirilememiştir) genel merkez tarafından son anda ertelenmiştir.
Ne var bunda; öteki partilerde daha beter çatışmalar yaşanmıyor mu diye sorulabilir.
Elbette yaşanıyor ama, o partilerde partinin lideri uzun zaman birden fazla aday çıkmaması için özel girişimlerde bulunmuyor ve bunu sağlayamayınca da; kongreleri, sistematik biçimde son anda ertelemiyor.
Burada önemli olan, başka partilerin içinde de fazlasıyla olan ama AKP gibi bir şef partisi için kabul edilemez olan birden fazla adayın çıkmasıdır. Ondan da önemlisi, şefin işaret ettiği adayın karşısına bir başka adayın çıkmasıdır!
Burada emek ve demokrasi güçlerini ilgilendiren birinci şey; AKPnin içinde genel başkana rağmen, onun adaylarına karşı adayların çıkmasıdır ki, bunun anlamı; AKP içindeki kimi güç odaklarının, artık partiye ve genel başkana karşı eskisi kadar bağlılık duymadıkları ve kendi başlarının çaresine bakmaya yöneldikleridir. Bunun, AKP tabanındaki emekçiler içindeki karşılığı da parti içinde, bu partinin ebediyen iktidar olacağına olan inancın sarsılmasıdır.
Bu aynı zamanda, AKPyi bir kurtarıcı parti olarak gören geniş emekçi kesimler için de AKPnin ne olduğunun, kimin çıkarlarına hizmet için kurulduğunun görülmesinin kolaylaşması demektir.
Nitekim AKP üstünde baskılar arttığında, ortaya, partinin ve şefinin tutumuyla çelişen açıklamalar yapan, öneriler ve planlar öne süren birileri çıkmaktadır. Bu sefer de Meclis Başkanı Köksal Toptanın (daha önce de böyle girişimleri olmuştu) askerle hükümeti uzlaştırmak için harekete geçtiği görülmektedir.
AKPnin, ülkenin başlıca sorunları karşısında çözümsüzlük ve ayak sürümeyi politika haline getirmesi askerden gelen baskılarla birleştiğinde, AKPnin eklektik yapısı içindeki ince çatlakları derinleştirmektedir. Hele Türkiyenin girdiği politik ortamın provokasyonlar ve yeni baskıların oluşacağı bir seyre girdiği göz önüne alındığında, AKPnin iç çatlakları, birbirleriyle buluşmalarına varan bir derinlik kazanabilirler.
İktidar partisi için bu bir handikaptır. Ama bu, Türkiyenin demokrasi güçleri için ise politikaya müdahalenin her bakımdan kolaylaştığı bir süreç demektir!
İHSAN ÇARALAN