08 Temmuz 2009 00:00
GERÇEK
Emek mücadelesi alanında en çok sözü edilen şeylerden birisi de destektir. Destek, bir hedefe varmak için mücadele eden gücün hedefine varmasını sağlamak için ona yardım etmektir.
Emek mücadelesi alanında en çok sözü edilen şeylerden birisi de destektir. Destek, bir hedefe varmak için mücadele eden gücün hedefine varmasını sağlamak için ona yardım etmektir.
Sendikal mücadele alanında, patronlara ya da hükümete karşı mücadele eden bir kesim emekçi varsa;, diğer emekçiler ve emek örgütleri de onların başarması için yardım ediyorsa, burada bir destekten söz ederiz.
Kuşkusuz ki; işin öznesi olan güç, karşı tarafla söz düzeyinde bir mücadele yaparken (Burada amaç, geniş emekçi tabanı mücadeleye hazırlamaktır), destek verenler de Biz, bu gücün haklı olduğunu söylüyor, kendisinin yanında olduğumuzu bildiriyoruz diye söz düzeyinde bir destek verirler. Ya da yaygın bir biçimde, emek mücadelesi saflarında görüldüğü gibi; destek, özellikle direnişlerde ve grevlerde ziyaretler, maddi ve manevi çeşitli biçimlerde gerçekleşebilir.
Ama emek mücadelesinin bugün geldiği yerde, desteğin en yaygın hali; Şu talepleri için mücadele eden şu sendikayı, şu işyerindeki işçileri destekliyoruz gibi, laf düzeyinde kalan türdendir.
Örneğin Ümraniyedeki Sinter işçilerini, destek vermek için sayısız parti, dernek, sendika ziyaret etmiş; bunların bazıları yiyecek, para vb. yardımlarında bulunmuştur. Ama, direnişin başarısı için desteğin bu düzeyde kalmasının yetmediği görülmektedir. Ancak burada asıl olan, destekleyenin, tüm imkanlarıyla destekleyip desteklemediğidir. Mücadeleci işçi arkadaşlar, siz direnin biz de arkanızdayız!.. açıklamalarından sonra çekip gitmek gerçek bir destek sayılmaz.
Bugün Türkiyede emek mücadelesinin en önemli zaaflarından birisi; bu desteğin, Haydi aslanlarım, siz yürüyün sizi seviyoruz ve destekliyoruz. Ha gayret!.. çizgisinde kalmasıdır.
Koca koca konfederasyonlar, Biz şu sendikamızın eylemini destekliyoruz. Bütün imkanlarımızla arkasındayız diye açıklamalar yapmaktadır ama, konfederasyonun (ya da yardımcı sendikanın), gücünü o eylemin arkasına koyduğu; elindeki işçi gücünü, gerçek bir mücadeleye yönelttiği pek görülmemiştir.
İşte dün de böyle bir duruma sahne olundu. Onca konfederasyon, emek örgütü; Türk-İşin aldığı kararı destekliyoruz diye açıklama yaptı. Ama bu konfederasyonlar ve bağlı sendikaların üyeleri bir saat iş bıraktı mı? Eğer iş bırakmadılarsa nasıl destek verdiler(*) Türk-İşe?
Başbakan açıkça işçilere ve sendikalarına, hatta bütün sendikalara, emek örgütlerine rest çekmiştir. Buyrun yapın da görelim demiştir.
Böyle bir durumda Türk-İşi destekleyenlerin, desteğinin anlamlı olması için Türk-İşin bir saatlik iş bırakma çağrısından geri olamaz. Olursa da çok anlamı olmaz.
Sadece bu da değil.
Evet bugün, çarşamba günü Türk-İş Başkanlar Kurulundan daha ileri bir karar çıkması için verilecek desteğin somut ve anlamlı olması önemlidir. Dahası, Türk-İşin kararı ne olursa olsun, mücadelenin daha ileriden sürmesi için de konfederasyonların bir an önce daha yakın bir iş birliğine girmeleri, eylem kararını ortaklaştıran girişimlerde bulunmaları, tabandaki isteği gözeterek davranmaları son derece önem kazanmış bulunmaktadır.
Çok söylendi, bir kez daha yinelemekte fayda var: Dönem, sadece kamu işçilerinin TİS dönemi değildir. İki buçuk milyon kamu emekçisinin toplu görüşmesi de başlamak üzeredir. Dahası, Mecliste İstihdam Paketi vardır. Daha da önemlisi, İstihdam Paketine eklenmiş olan, Özel İstihdam Büroları ile aslında sendikalaşma başta olmak üzere işçilerin, emekçilerin tüm başlıca hakları ortadan kaldırılmak istenmektedir.
Tüm emekçilerin birliğini zorlayan kamu TİSleriyle başlayan bu süreci, sermayenin emeğe ve kazanımlarına yönelttiği azgın saldırıyı püskürten bir mücadeleye dönüştürmek, ertelenemez bir sorumluluk olmuştur.
(*) Bazı bölgelerden dün, Türk-İş ve KESKe bağlı sendikaların üyelerinin ortak eylemler yaptığı haberleri geldi. Elbette bu ileri bir destekti ama o da sınırlıydı.
İ.Sabri Durmaz