09 Temmuz 2009 00:00

HAYATIN İÇİNDEN

Kamu işçileri grev hazırlığında. Artık bıçak kemiğe dayandı. Talepleri ancak insanca yaşam için gereken ücret. Evine ekmek götürebilmek ve çocuklarının eğitim masraflarını karşılayabilmekten fazla bir şey istemiyorlar.

Paylaş

Kamu işçileri grev hazırlığında. Artık bıçak kemiğe dayandı. Talepleri ancak insanca yaşam için gereken ücret. Evine ekmek götürebilmek ve çocuklarının eğitim masraflarını karşılayabilmekten fazla bir şey istemiyorlar.
Bu işlerin devlet tarafındaki sorumlusu (?) bakan pişkin.
- İyi olur. Greve giderlerse maaşlarını sendikalar karşılar, hiç değilse devlet maaş ödemediği için tasarruf eder.
Madem bu işçiler çalışmazsa devletin çıkarına, atıverelim hepsini işten. İşçiler fuzuli. Ama diğer yandan yeni kadrolar yaratıp polis sayısını artıralım.
Bir yığın polis alalım. Hepsi Taksim Meydanı’na yakın bir yerde, mesela TRT Otoparkı’nda sabahtan akşama kadar üretmeden otursun. Sıkılmasınlar diye ara sıra iki tur attıralım. Ve onlara işçi ile karşılaştırıldığında iyi sayılabilecek bir de maaş verelim. Sonra ülkenin kalkınmasını bekleyelim. İyi mi?
Bir yanda sermayeyi ele geçirmiş olanlar... Hemen yanlarında onun dünyevi işlerini yukarıdan aldığı güçle destekleyen ruhban... Onları koruyan savaşçılar ve kuru ekmek karşılığı çalışan köleler... Bu uygarlık öncesi manzaranın bugünkü manzaradan ne farkı var?
Evet, kriz var. Ama bu kriz sermayenin krizi. Plansız üretim, abartılı tüketim, şişirilmiş ekonomi, sürekli büyüme talebi kapitalist dünyayı bu duruma getirdi.
Bir işçi emeklisi beş-altı yüz lira maaşla sürünürken, BAĞKUR emeklisinin üç yüz liralık maaşına bakıp, haline şükretmek durumunda kalıyor. Ama ilgili ve yetkililer de bu durumu görmüşler ki, hemen duruma müdahale edip, işçi ve BAĞKUR emeklilerine zam yapıyorlar; aylık iki, üç lira. Küfür gibi!..
Şimdi güç gösterme zamanı. Şimdi devletin asıl sahiplerinin; işçilerin, köylülerin, işsizlerin, gençlerin, tepelere çöreklenmiş sermaye taşeronlarına “Hop len” deme zamanı.
“Hop len!..”
- Biz üniversite okuyacağız, biz sıcak ocaklarda demiri bükeceğiz, biz üç beş kuruş fazla alıp çocuklarımıza bir iki tane şeftali alabilmek için senelik izinlerimizde bile çalışacağız, savaşta en öne bizi süreceksiniz, ama iş ülkenin nimetlerinden faydalanmaya gelince biz olmayacağız. Türkbükü’nde, Göcek’te, Kemer’de sırtüstü yatıp, sudan fıskiyelerin içinde üzüm salkımını siz götüreceksiniz. Biz çoluk çocuk Kumburgaz’a gidip, mayo alamadığımız için hiç değilse ayağımızı suya sokalım desek “Kriz var” diyeceksiniz. Yüzde üç, beş, beş buçuk zamla işi idare etmeye çalışacaksınız. Hem eğitmek için parmağınızı bile kıpırdatmayacaksınız, hem de eğitimsiz genç tumanıyla denize girince “Ayy çok banal, maganda” diyeceksiniz.
“Hop len!..”
- Nasıl olsa çalışsak da çalışmasak da perişanız, o zaman üretmiyoruz. Böylece senin kendi malın sandığın, ama köküyle benim olan devletim de üç beş kuruş kâra geçer. Böylece daha fazla S500 Mercedes, daha fazla kıtalararası jet, daha fazla bebelere ABD bursu alırsın. Dünyayı daha fazla dolaşır, daha çok tepinirsin. Yüzde üç, yüzde beş zamla neyi nasıl kurtaracaksın? En fakirimize 60 lira versen neye yarar? Günde 2 lira. İster duy, ister duyma. Bu zam işe yaramaz. Hep birlikte haykırıyoruz:
“Hop len!..”
ARİF NACAROĞLU
ÖNCEKİ HABER

En eski İncil internette

SONRAKİ HABER

Arjantin kabinesinde değişiklik

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...