10 Temmuz 2009 00:00

DURUM

Bir köle ile bir işçi arasındaki farklılık neredededir? Kölecilik antik dönemin üretim tarzıydı. Köleci sistem insanın insan tarafından sömürülmesinin ilk ve en kaba biçimiydi.

Paylaş

Bir köle ile bir işçi arasındaki farklılık neredededir? Kölecilik antik dönemin üretim tarzıydı. Köleci sistem insanın insan tarafından sömürülmesinin ilk ve en kaba biçimiydi. Köle, sahibinin tam ve sınırsız mülkiyetindeydi. Köle sahibi kölenin hem emeği üzerinde, hem de yaşamı üzerinde tam bir hareket özgürlüğüne sahipti. Köleye bir kez sahip olmak, ona bütün bu hakları veriyordu. Antik Yunanistan’ın büyük filozofu Aristo, köleleri insan saymıyor, onları bir çeşit alet olarak görüyordu.
İşçi ise modern kapitalist üretimin sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Kapitalist üretim ücretli işçinin sömürülmesi üzerinde yükselir. İşçi özgür bir vatandaştır. İşgücünü istediği kapitaliste satabilir, ya da açlıktan ölebilir, tercih kendisinindir! Kapitalist, işçiyi sözleşme karşılığında çalıştırır ve üretim araçlarının sahibi olarak, ücretli işçiyi üretime sokar. İşçi üretime girdiğinde aldığı ücretin -en kötü durumda- en az iki katı kadar üretim yapar. Kapitalistin zenginliğinin servetinin kaynağı da işte budur. Ama kapitalist, işçinin sahibi değildir, onun üzerinde işgücünü satın almak dışında bir tasarrufta bulunamaz. Köle ile işçi arasındaki temel fark da budur.
Şu günlerde iş yasasında değişiklikler yapılıyor ve “istihdam büroları” adı altında yeni bürolar kurulması gündemde. Geçtiğimiz günlerde Türk-İş Genel Başkanı Mustafa Kumlu, DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi ve Hak-İş Genel Başkanı Salim Uslu, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ü ziyaret ettiler ve ondan özel istihdam bürolarına ilişkin yasayı veto etmesini istediler. İşçiler ve işçi temsilcileri, bu yasayı “köle yasası” olarak tanımlıyorlar ve karşı çıkıyorlar.
Bu yasaya göre iş büroları işçi ile sözleşme yapacak ve bu işçileri kendi elemanları haline getirerek, istedikleri işyerlerine kiralayabilecekler. Yani işçinin bir patronla süreli ya da süresiz sözleşmesi yerine, patronlar adına iş yapan büro ile sözleşme yapması ve bir kez bu sözleşmeyi yapınca bütün patronların ve tabii patronlar adına iş yapan bu büronun adeta sürekli kölesi haline gelmesi söz konusu. Yani herhangi bir patron, geçici bir süre için işçi talep edecek ve büro bunu sağlayacak, bu süre bitecek ve işçi bir başka patrona kiralanacak, bu böylece sürüp gidecek. Böylece işçi sınıfı üzerinde çifte bir sömürü düzeni -patron ve büro- kuruluyor. Bu uygulama ile işçi köleleştirilirken, aynı zamanda işçilerin geçmişte kazanılmış haklarının da -kıdem tazminatı gibi- ortadan kaldırılması gündeme geliyor.
Bu yasa ve onun kurduğu kölelik düzeni, işçi sınıfına son dönemde yapılmış en büyük ve en köklü saldırıdır ve sadece bu yasanın gündeme gelmesi bile genel grev nedeni sayılmalıdır. Görülüyor ki, işçinin ücretli köleliğine dayanan sermaye düzeni, işçileri gerçek anlamda kölelere dönüştürerek -bu çağda kölelik başka nasıl olabilir?- kendisini sağlamlaştırmaya, güvenceye almaya çalışıyor. Bu amaçla kapitalistler, emek sömürüsünün en vahşi biçimlerini devreye sokuyorlar.
Ama işçilerin bu uygulamaya karşı sessiz kalacağını düşünmek için ortada herhangi bir neden bulunmamaktadır. Sermayenin saldırısı oldukça köklüdür ve işçi sınıfı ve onun örgütü olan sendikalar da, bu saldırıya karşı bir o kadar köklü ve karalı bir mücadele hattı kurmak zorundadırlar. Patronlar sürekli geriye dönüyor, oradan kendileri için saldırı malzemeleri çıkarıyorlar. İşçilerin de kendi tarihlerine dönmesi, sendikaların ilk tecrübelerinden ve mücadelelerinden yararlanması gerekmiyor mu?
Ahmet Yaşaroğlu
ÖNCEKİ HABER

CHP, yasayı Anayasa Mahkemesi’ne götürüyor

SONRAKİ HABER

‘İYİ ÇOCUKLARA’ KÖTÜ HABER!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...