12 Temmuz 2009 00:00

Tecù’nun öyküsü

Benim adım Tecù - Jesus Tecù Osario. Geçen hafta bu satırlarda Dominga’nın öyküsü vardı. Dominga ve ben aynı kaderi paylaşıyoruz, çünkü biz aynı halkın, aynı köyün çocuklarıyız. Biz Açi Maya halkının çocuklarıyız.

Paylaş

Benim adım Tecù - Jesus Tecù Osario. Geçen hafta bu satırlarda Dominga’nın öyküsü vardı. Dominga ve ben aynı kaderi paylaşıyoruz, çünkü biz aynı halkın, aynı köyün çocuklarıyız. Biz Açi Maya halkının çocuklarıyız.
Geçen hafta Dominga anlattı, olanları biliyorsunuz. Ama benim de anlatmam gerek. Anlatayım ki, çektiklerimizi de mücadelemizi de sizler de bilin ve unutmayın. Beyazlar gelmeden, Guatemala daha Guatemala olmadan, bu topraklarda yaşayan bir halka, biz Mayalara yapılanlar silinip gitmesin. Anlayım ki, gerçekler bilinsin ve unutulmasın.
Çocuklara en güzel şeyleri sunmak gerekir. Onların yaşayabilmesi, gelişebilmesi için elden gelen her şeyin yapılması gerekir. Bunu devlet yetkilileri de biliyor. Ama devlet her çocuğa en güzel olanakları sunmuyor. Kimi çocukların payına hep zorluklar düşüyor. Bizim gibi çocuklara ise zorlukların yanında inanılmaz acılar da düştü. Çocukluğumuz erkenden bitti. Bizi kendi topraklarımızda topraksız bırakan, her olanakta sömüren ve yoksulluğa itenler, bize ikinci sınıf insan muamelesi yapan ve bizi yurttaştan bile saymayanlar, bizim kökümüzü kırmaya çalıştılar. İşte bu nedenle yaşadıklarımı anlatmam gerek.
11 YAŞINDA
Ben 1971’de doğdum. Daha 10 yaşıma gelmeden annemi babamı ordu elimden aldı. Geçen hafta Dominga’nın anlattığı katliamı 1982’de, 11 yaşımda yaşadım. Olan her şeyi, bütün katliamı gördüm. Askerler ve onlara hizmet eden korucular sabah erkenden köyümüze, Rio Negro’ya geldiler. Tüm evleri tek tek gezdiler. Kadınlara çocuklarını alıp gelmelerini söylediler. Dominga gibi kaçıp kurtulan birkaç çocuk oldu. Ama başkaları kurtulamadı. Herkesi dağa doğru sürdüler. Sonra askerler ve korucular işe koyuldular; kadınları korkunç şeyler yaparak öldürdüler. Kaçmak isteyenleri vurdular. Küçük çocukları ağaçlara, taşlara vurarak öldürdüler. Ortalığı kan gölüne çevirdiler; analarımızı ağaçlardan sallandırdılar. Çok sonradan anladım ki, vahşetin dillerden düşmemesini; bizleri, yerli halkı dehşete düşürmesini ve yok olmayı kabullenmemizi istiyorlardı.
O gün dört erkek ve bir kız kardeşimi gözlerimin önünde öldürdüler. Ama beni öldürmediler. Korucuların elebaşlarından Pedro Gonzales, beni kendisine köle yapacakmış; ondan öldürmemişler. Katliamın ardından kölelik dönemim başladı. Tam iki yıl köle gibi bu adamın çiftliğinde çalıştım. Orada duygularımı saklamayı öğrendim. Hepimiz korkunç şeyler yaşadıktan sonra zorla çiftliğe getirilmiştik. O kadar korkmuş, o kadar dehşete düşürülmüştük ki, yaşamak dışında başka hiçbir şey düşünemiyorduk. Ama olanları hiç unutmadım.
Bir gün benim gibi katliamdan kurtulan ablam çiftliğe geldi. Ablam askerler geldiğinde doğum sancıları tuttuğu için evinden çıkmamış ve kurtulmuş. Ama inanın, ablam geldiğinde onunla gitmek istemedim. Pedro Gonzales beni o kadar korkutmuş, ablam hakkında o kadar çok yalan uydurmuştu ki, kendi ablama inanmadım; bana kötülük yapacağını sandım. Bana ablamın komünist gerillalar için çalıştığını, beni savaşa sokacağını söylüyordu. Ama ablam vazgeçmedi; beni bu caninin köleliğinden kurtardı. İnanın, ablama ısınmam, onun beni koruyacağına inanmam zaman aldı.
DAVA
Ablamın yanında büyüdüm ve kendime gelebildim. Bir gün Rio Negro’daki insanların öldürüldüğü yere gittik. O gün bu katliamın peşini kesinlikle bırakmamaya karar verdim. Karakola gittim ve suç duyurusunda bulundum. Sonuç alacağıma emin değildim ama kararımı hiçbir şey değiştiremezdi. Köyümde ve başka köylerde halkımın başına gelenlerin bilinmesi, suçluların cezalandırılması gerekiyordu.
Dava 1993’te başladı ve altı yıl sürdü. Biz yoksul insanlarız; inanın, mahkemeye gitmek için otobüs parası bulamadığım günler bile oldu. Ama vazgeçmedim ve sonunda başardık. Mahkemede Pedro Gonzales ve iki korucu suçlu bulundu. Önce idam cezası verildi, sonra bu cezalar 60 yıl hapse çevrildi. Bu, Mayalara karşı yürütülen soykırım kampanyası hakkındaki ilk davaydı ve sonuç hem beni, hem halkımı sevindirdi.
Dava başlayınca Rio Negro’daki insanların gömüldüğü toplu mezarın açılmasını da sağladık. Mezarın açılması dava için olduğu kadar, ölenler için de önemliydi. Katledilen insanlarımızın bizim geleneklerimize göre gömülmesini sağladık. Annemin ve babamın da onların yanına gömülmesini istedim ve onlara köylülerimizin yanına mezar yaptık.
DAVADAN SONRA
Dava benim için bir dönüm noktası oldu. Kendimi halkıma adadım. Bir hukuk bürosu ve birkaç dayanışma örgütü kurduk. Yaşadıklarımın bilinmesini istediğim için bir kitap yazdım. Kitap 2006’da yayımlandı. Kitabın adı, Memoria de las Masacres de Rio Negro: Recuerdo de mis padres y memoria para mis hijos. İngilizcesi de çıktı; Memorial of the Massacres of Rio Negro: Remembrance of my Parents and Memory for My Children. Umarım bir gün Türkçesi de yayımlanır. Duydum ki, Belge Yayınları ve Evrensel Yayıncılık benim kitabımla ilgilenebilirmiş.
Beni bir spor malzemesi şirketinin verdiği insan hakları ödülüne aday gösterdiler ve 1996’da ödülü kazandığımı öğrendim. Bu ödül biz Mayalara yapılanların tüm dünyada duyulması açısından iyi oldu. Bana ödül olarak 25 bin dolar verdiler. Bu parayla bizim köyün bağlı olduğu Rabinal’da bir okul kurdum.
Yaptıklarımın dünyada duyulmasının nelere yol açabileceğini hiç bilmiyordum. Benim gibi insanların çabasından haberdar olanlar bizlere destek verdiler ve Guatemala’da açılamayan soykırım davası İspanya’da açıldı. Bu davada benim gibi Dominga da tanıklık yaptı. Halkımızın kökünü kurutmak isteyenleri tüm dünyaya duyurabildik. Söylemeden geçemeyeceğim; 2007’de ABD’deki bir üniversite, bana fahri hukuk diploması verdi. Hiç aklıma gelmezdi ama insanın hakkını aramasının değerli olduğunu bir kez daha gördüm.
Yaptıklarımın Türkiye’de duyulmasının nelere yol açabileceğini hiç bilmiyorum. Ama çektiklerimizi ve mücadelemizi bilmenizi ve unutmamanızı istedim. Umuyorum, adalet istemekten ve haklarınızı aramaktan hiç vazgeçmezsiniz. f
Doç. Dr. Serdar M. Değirmencioğlu
ÖNCEKİ HABER

Akciğerlerimiz yok ediliyor

SONRAKİ HABER

Tarihin çığlığı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa