12 Temmuz 2009 00:00

KÜLT-ABLASI

Zaten hava sıcak yapış yapış üstüme üstüme geliyor, dayanma gücüm birinci viteste, fazlasına ne gerek var?.. Yok, kitlendi mi kitleniyor insan, yanacağını bile bile kendini ateşe atan pervane misali sıkıntı belası atıyorsun ateşe...

Paylaş

Zaten hava sıcak yapış yapış üstüme üstüme geliyor, dayanma gücüm birinci viteste, fazlasına ne gerek var?.. Yok, kitlendi mi kitleniyor insan, yanacağını bile bile kendini ateşe atan pervane misali sıkıntı belası atıyorsun ateşe, önünü ardını düşünmeden. Kumanda elinde de olsa kurtaramıyorsun paçanı. Sabah kuşağının nüfus planlaması etkisi yarattığı kesin. Ama izlemeyeli etken maddesi artırılmış bildiğin Apranax Fort olmuş. Ne acı, ne sancı, ne de beyinle ilgili hiçbir aktivite, hiçbiri kalmıyor. Hepsinin bir sorumlusu var rating belası…
Rating nedir, nasıl kullanılır öğrendim meslek icabı. Belki bilmeyen kalmıştır. Ansiklopedik bilgi geçeyim kimse anlamaz anlamaz kenarda köşede kalmasın. Türkçe meali derecelendirme. Malum, en yüksek olduğu zaman milletin işten gelip televizyona yapıştığı saat olan .
Rating denen nesne, televizyonun açık olma yoğunluğuyla doğru orantılı olarak artar ya da azalır. Bir de Türkçe meali paylaşım olan kavramı vardır ki, el alemin işte güçte vakit öldürdüğü sinekler gibi üşüşüp televizyona konmadığı zamanlar için daha güvenilir bir ölçüm olarak kabul edilmiştir. Share, açık televizyon sayısındaki payı gösterir.
Örneğin; gecenin köründe yayınlanan bir program, 1.5 rating alırken 10 share ortalamayı yakalayabilir. Bu, o saatte açık olan her 100 televizyondan 10’unda o programın izlendiği anlamına gelir. Ancak görüldüğü üzere o saatte rating düşüktür. Zira insanlar çoğunlukla televizyonlarını kapatıp zıbarmışlardır. Televizyonları da başka başka kanallara ayarlıdır.
Rating gurularından öğrendiğim birkaç bilgiyi de açıklamadan geçemeyeceğim. Birincisi her bir rating, istatistiksel olarak 700 bin kişiye (1.5 rating demek bir milyon elli bin kişi demek yani) denk gelmekte ve Türkiye’de sadece 2201 evde rating cihazı takılı. El alem nasıl ki prime time’da bok sinekleri gibi TV’ye yapışıyorsa, TV sektöründekiler de saat 12.30-13.30 arası ve sitelerine rating öğrenmek amacıyla yapışır. Patron olmadığı halde TV sektörü çalışanları da bu sitelerin gediklisidir. Bakalım iş tamam mı, devam mı hissiyatıyla takip ederler bu rakamları. Bir TV de maaşlı çalışmıyorlarsa dizilerde bir yapım şirketiyle dışarıdan yaratıcı ya da teknik ekipte uğraşıp didiniyorlarsa, gibidirler bu adamlar; kolayca kış ortasında, yaz ortasında işsiz kalmak kabusuyla karşı karşıya kalabilirler. TV’nin mevsimlik işçilerinin, rating cihazı takılı adamlarla bir alıp veremedikleri yoksa da o adamların zevkleriyle, beğeni düzeyleriyle ciddi bir problemleri vardır. Onları bulsalar bir kaşık suda boğacak ya da gerekli eğitimi vereceklerdir ama bugüne kadar rating adamlarının izine rastlayan olmamıştır. Tanıyan da çıkmamıştır. Bu engin bilgilerin üstüne sabah programlarının en beş yaş zekalısından gireceğim meseleye. Epeyce yarışmadan yeni başlayan dedikodu programlarından dem vuracaktım ama Mavi Şeker denen şey beni benden aldı, başka bir şeye vakit bırakmadı. Uzundur seyretmemiştim. Millet tatile çıkmamıştı; Mügelerin, Sedaların, Çağlaların arasında kaybolup gidiyordu, kendini gösteremiyordu ne program ne sunucusu kızcağız, yalnız kalınca coştukça coştu, aktı durmadı, ne sınır ne duvar bırakmadı. Eski VJ yeni sunucu şimdinin öğlen kuşağı programını yayından kaldırılmadan kaldırıp sırtlanan insan, ratinglerin de galibi anlayacağınız. Üstelik Seda gibi ekibine ağzına geleni söylemiyor, aksine; konuklara takviye, kamerasıdır sesidir rejisidir, hepsini birer kere ekran önüne çıkarıp aktivitelere katıyor, starlaştırıyor. Es geçip diğer kanallarda dolaşmaya izin vermeyecek kadar da şok edici. Geçenlerde Nijerya’dan gelen sıra gecesi ekibinin don bastı oynayacağı anonsuyla şoke oldum. Nasıl yani; hem Nijeryalı, hem sıra gecesi, bir de üstüne don bastı! Özgün falan değil, Amerikalı kuzeninin klonu asparagaslı geyik formatı. İzleyici izleyici olalı böyle zulüm görmedi inanın.
Kolbastıyı öğrendik de don bastı nedir diye sordum kendi kendime. Çocukluğumuzda oynadığımız don çözül oyununun kolbastılısı. Yani o güzide oyunu oynarken donuyorsun, kıpırdarsan yanıyorsun, sonra sessiz sinema var ne numaralar ne numaralar... Üstelik ratingler shareler yerinde. Küçük bir hesapla bu güzide programı benimle birlikte 1.5 milyon salak seyretmiş özeti. Bütün o rating açıklamasının zırt dediği yer burası. Dün açtığımda manzara iyice şaşırtıcıydı. Aaa resmen panayır! Program değil depo nasılsa, her türlü malı götürüyor, bu ölü saate idare ediyor. Kocamı nasıl yontarımın bir program kullanılmış boğası burada, Süheyl’le Behzat’tan arta kalan bir iki adamın boğulmasına tanık sulu çeşitli oyuncaklar burada!.. Yalancı sumocu olma imkanı veren şişme kostümler de unutulmamış, tıkıştırılmış programın içine içine. Hadi canım, televizyonda panayır seyredilir mi? Ben gitmeliyim ki işe yarasın. Aaa, salağa bak, demekten ne zevk alıyor millet anlamadım. İllaki oradaki salak ben olmalıyım, daha aşağısı kurtarmıyor. Takatim kalmadığından yazıyı çat diye kesiyorum; sinema koltuğuna yapışan sakız misali uzadıkça uzayan bu programı da tüm seyredenlerine, özellikle de evinde rating cihazı takılı arkadaşlara teslim ediyorum. Hayrını görün!
ayşe bengi
ÖNCEKİ HABER

Dedem ve kendim için

SONRAKİ HABER

Kadraj

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...