14 Temmuz 2009 00:00
Sözleşmeyi imzalarken kime sordun?
Diyarbakırda kamuda çalışan işçiler, Türk-İşin toplusözleşmeyi hemen imzalamasına tepki gösterdiler. Sözleşmeyi gazetemize değerlendiren işçiler, Türk-İş yönetiminin, 1 saatlik iş bırakma eyleminin...
Diyarbakırda kamuda çalışan işçiler, Türk-İşin toplusözleşmeyi hemen imzalamasına tepki gösterdiler. Sözleşmeyi gazetemize değerlendiren işçiler, Türk-İş yönetiminin, 1 saatlik iş bırakma eyleminin yapıldığı gün alelacele hükümetle uzlaşmaya varmasını eleştirdiler.
Diyarbakır Tes-İş 2 Nolu Şube, Sağlık-İş, Yol-İş 1 ve 2 Nolu Şube ile Tek Gıda-İşte görüştüğümüz işçiler, yapılan sözleşmenin işçilerin kayıplarını karşılamaktan uzak olduğunu kaydettiler. İşçiler, Türk-İş mücadeleci bir tutuma yönelmezse yeni kayıpların kaçınılmaz olduğuna dikkat çektiler.
Türk-İş yönetimi, Başbakan Erdoğanın Buyursunlar greve çıksınlar açıklamasından sonra gerçekleştirilen 1 saatlik iş bırakma eyleminin yapıldığı gün, TİSi imzaladı. Siz bu imzalanan sözleşmeyi ve Türk-İşin tutumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Tes- İş 2 Nolu Şube Başkanı Şükrü Kaçmaz: TİS görüşmeleri bizi tatmin etmemiştir. AKP iktidara geldiği günden beri neredeyse 6-7 yıldır aynı maaşla geçinmek zorundayız. İşçiyi enflasyona ezdirmiyoruz diyorlar ama öbür taraftan sigorta priminden, vergi priminden götürüyorlar. Geçen yıl gerçekleşen enflasyon oranı, vergi artışından kaynaklanan kaybımız, ikramiyelerden kesilen prim ile, yüzde 13 zam ile ancak kaybımızın telafisi gerçekleşirdi. Ancak bu gerçekleşmedi. Sayın Başbakan zaman zaman şunu diyor; aç var, asgari ücretle iş bulamayan var. Diyarbakırı ele alırsak yüzde 60 işsizlik var. Biz elbette o işsizlerin acılarını paylaşıyoruz ama o istihdamı yaratmak işçilerin değil hükümetin görevidir. Çalışanın görevi değildir. Ama Türkiyede her krizde fatura işçiye kesiliyor.
Sağlık-İş Şube Başkanı Zülküf Cantürk: Bu sözleşme tamamen işçilerin aleyhine yapılan bir sözleşmedir. Başbakanın Ben işçilere verdiğimi verdim, istemiyorlarsa buyursun yürüsünler üslubunu kesinlikle kabul etmiyorum. Başbakan, Ben de işçi kökenliyim demiştir; yıllarca işçi oylarını almışlardır, işçi kökenli olduklarını söylemişlerdir ama bugün işçilere gelindiğinde yüzde 3 zammı reva görmesini, bir işçi olarak içimize sindiremiyoruz. Yıllar öncesinde işçi kökenli olduğunu söyleyen Başbakan, bugün işçi düşmanı olmuştur.
Yol-İş 1 Nolu Şube Eğitim Sekreteri Nizamettin Bacalan: İşçilerin, sendikaların sözleşme masasında ellerindeki en önemli silah grevdir. Grev silahı kullanılarak geçmiş dönemlerde bazı haklar elde edildi. Özellikle son AKP iktidarı ile birlikte çıkan iş yasaları, 5510 sayılı Sosyal Güvenlik Yasası, 2822 sayılı Sendika, Grev ve Lokavt Yasası, 4857 sayılı İş Kanunu ile işçilerin hak aramaya yönelik hakları kısıtlanmıştır. Bu konuda sendikalar TİS masasına oturduğu zaman elleri bağlanıyor. Diğer bir konu ise örgütlenme sorunudur. Türk-İşin toplam işçi sayısı 300 bin civarındadır. Böyle bir ortamda da çok fazla hak arama koşulu ortada kalmıyor. Gücünüz olmadığı zaman hak arayamıyorsunuz.
TEKEL işçisi Abdullah Evran: İşçiler son 10 yıl içinde çok kayıplara uğramıştır. Şu an Başbakan işçilere ve sendikalara karşı bir mücadele sergileyerek, bitirmeye çalışıyor. İnsanların örgütlenme hakkını elinden almak, özgürlüğünü elinden almaktır. Bölgede hem ekonomik kriz var, hem de siyasi kriz var. Biz nasıl yaşıyoruz bilmiyorum. Hükümet bunu görmezse bunun bedelini çok ağır öder. İşçi hareketi önümüzdeki dönem daha da güçlenecek ve işçi arkadaşların gerekeni yapacağına inanıyorum.
TEKEL İşçisi Hacı Demir: Yapılan bu sözleşmeyi hangi işçi kabul ediyor? Yani, sen kimi temsil ediyorsun, neye imza atıyorsun? Başbakan sendikaların durumunu bildiği için, satılmışlığını bildiği için grevse buyurun gidin diyebiliyor. Ne grevi?.. Bugün bir danışıklı dövüş yaparak Türkiyede bir manipülasyon yarattılar. Ben bir işçi olarak artık bu sendikalardan, Türk-İşten umutlu değilim. Sendika kararlı bir duruş gösterse bütün işçiler arkasında olurdu. Blöfü görmen bu muydu?
Tes-İş Üyesi Mustafa Birtane: Sayın Başbakan 1 sene önce dünyadaki ekonomik kriz başlarken çok güzel laflar kullanıyordu. Kriz bizi teğet geçecek diyordu. Doğrudur Başbakanım, kriz seni teğet geçti ama ne hikmetse bu kriz işçiyi teğet geçmedi, memuru teğet geçmedi. 4 yıl önce aldığım maaşın aynısını almaktayım, bu beni nasıl teğet geçecek? Bunun açığını kim nasıl kapatacak? Sayın Başbakan bunu nasıl izah edecek onu ben bilemiyorum ama Sayın Mustafa Kumlu herhalde izah edecektir; çünkü bugünkü şartlarda bizim yüzde 13-14 gibi bir kaybımız varken, 1 yıl için yüzde 3-5.5 gibi komik rakamlarla sözleşmemizi imzalama kararı alıyorlar. Ben basit bir örnek vereceğim; bize yüzde 3 gibi bir rakamı reva gören iktidar, benim çocuğum DSİnin yurdunda öğrenci, yurtta kalıyor. Yurtta geçen sene 90 milyonken yurt ücreti, yüzde 68 zamla 140 milyon oldu. Yüzde 68 zamla benden ücret alan iktidar, bana yüzde 3ü nasıl reva görebiliyor; bunun hesabını Başbakan kendisi mi yapacak, Mustafa Kumlu mu yapacak?
DİSK, KESK, Kamu-Sen gibi sendikaların Türk-İşin eylem kararını desteklediği ve kriz sürecinde işçilere yönelen saldırılar karşısında birleşik bir mücadele olanağının ortaya çıktığı bir süreçte, Türk-İşin TİSe imza atması konusunda işçiler ne düşünüyor?
TEKEL İşçisi Askeri Göçtürk: 12 yıllık işçiyim. Biz işe girdiğimizden bu yana eylemler, Özelleştirme İdaresi, özelleştirme kapsamında öyle bir duruma geldik ki; TEKEL işçisi olarak biz sözleşmeleri unuttuk, biz zammı unuttuk, bizim sözleşmelerimiz zammımız ikinci planda. Zaten onu az önce duyduk, çok komik bir durum. Birinci ayda 1300 TL maaş alırken, bugün yedinci aydayız benim elime 1200 lira geçmiş. Peki, bu 100 lirayı kim verecek, bu kaybımı yüzde 3 ile mi karşılayacaklar?
Yol-İş Üyesi Muzaffer Birkan: Mustafa Kumlunun diğer sendikalara acaba güveni var mıydı, yok muydu? Yani kendi kendine güveni yoktur. Başbakanla kapalı kapılar ardında görüşmeler yapmasından bunu anlıyoruz.
TEKEL İşçisi Hacı Demir: Bugün işçiler umudunu kaybetmiş. İşçilerin bugün önünde en büyük engel Türk-İştir, sendikalardır. Maalesef ILO Sözleşmesine imza atan bir hükümeti köşeye sıkıştıramıyor, uluslararası anlaşmalara imza atan bir hükümeti köşeye sıkıştıramıyor. Bugün Türkiyedeki gündemlere bakın, Türk-İşin tek bir lafı var mıdır?
İşçiler, Türk İşe tepkili. Peki, siz sendika yöneticileri olarak, Türk İşin ve sendikal hareketin geldiği nokta konusunda neler düşünüyorsunuz?
Tes-İş 2 Nolu Şube Başkanı Şükrü Kaçmaz: Tepeden suçu aramak doğru değil. Önce kendimizden arayacağız, ben tabanda arıyorum. Sen önce tabanda sınıf bilincini kendi içinde özümseyeceksin, sınıf bilinciyle hareket edeceksin. Tabanda bu yapıldığı zaman onu temsil eden şube başkanı kim olursa olsun, ona uygun temsiliyet sergilemediği andan itibaren orada seçimi kaybetmeye mahkumdur. Onun yerine o temsiliyeti sağlayabilen gelir, o temsiliyeti sağlayabilen geldikten sonra, bir üst basamak genel merkezdir. Değişim ancak böyle gerçekleşir.
Sağlık-İş Şube Başkanı Zülküf Cantürk: Sendikalara herkes üye olabilir, ben kimi tutmuşum ki? diyor Başbakan. Ama arkasından da arkadaşlar üye olduğu zaman hemen işlerine son veriyor. İşten atmaya karşı dava açıyoruz, 6 ayda sonuçlanmıyor. Önemli olan örgütlenmenin önündeki engellerin kaldırılması ve istihdamın önünün açılmasıdır.
MODERN KÖLELİK DÖNEMİ
Hükümet, işsizliği azaltma gerekçesiyle Özel İstihdam Büroları açılmasını sağlayan kanunu gece yarısı operasyonuyla Meclisten geçirdi. Bu yasanın çalışma yaşamına nasıl etkileri olacak?
Tes-İş 2 Nolu Şube Başkanı Şükrü Kaçmaz: Modern kölelik dönemi başlıyor diyebiliriz. Öncelikli sorun örgütlenmenin önündeki engellerdir. Aslında şu anda köleleştirilmiş bir emekçi sınıfı oluşturulmuş; kimler bunlar? Şu anda özellikle taşeron üzerinden aldıkları personel resmen köleliği yaşıyor. Çünkü örgütlenme hakları yok, örgütlenemiyorlar. Örgütlenme önündeki engeller aşılmadıkça, örgütlenme sağlanmadıkça sendikal hareketin ivme kazanması biraz zor gibi görünüyor.
Tes-İş Üyesi Mustafa Birtane: Son çıkarılan bu köleleştirme dediğimiz yasa, gece yarısı saat 3te yasalaşıyor. Hükümet tarafından Cumhurbaşkanına gönderiliyor. Kaygım, sendikaların bu konudaki duyarsızlığı. Bugün esas olarak bu sendikaların işçi ve memur hiç fark etmeksizin topyekün bu yasanın geri çekilmesi için sokaklara dökülmesi gerekirken, büyük bir sessizlik yaşıyoruz. Bu ürkütüyor bizi. Acaba bu neyin kaygısı? 40-50 yıldır sendikacılık yapıyorlar ama diğer taraftan da işçiyi ve onun gelir kaynağı kamuyu bu şekilde satabiliyorlarsa, bu bizi ürkütüyor, bundan sonra nereye varırız onu bilemem.
Yol-İş 1 Nolu Şube Eğitim Sekreteri Nizamettin Bacalan: Türk-İşin gündeminde Başkanlar Kurulu toplantısı yapıp bundan sonraki eylemlerle ilgili kararlar almak vardı. Ama bir anda gündem değişti. Hemen çalışma bakanının bir açıklaması oldu: Biz kamuyu küçülteceğiz. İkincisi, Cumhurbaşkanı, Türk-İş, DİSK ve Hak-İşin başkanlarına randevu verdi; bunlarla konuştu. Bunların içeriğine bakmak lazım, neler konuşuldu? Cumhurbaşkanı ile ilgili görüşmede, Cumhurbaşkanının masasında duran iş kanunu, işsizlik sigortası kanunu ve sosyal sigortalar ve genel sağlık sigortası kanununda değişiklik yapılmasına dair kanunların veto edilmesi talepleri vardı. Bunlarla ilgili Türk-İşle bir anlaşma yapıldı mı, yapılmadı mı bilemiyoruz. Bunların içinde en tehlikelisi, elbette Özel İstihdam Bürolarının açılması. Bu yasa Cumhurbaşkanı tarafından onaylanırsa, çalışma hayatında çok önemli değişiklikler olacak. Artık Türkiyede işçilerin bir köle gibi çalıştırılması gündeme gelecek.
(Diyarbakır/ EVRENSEL)
Yusuf Karataş / Cumhur Daş