15 Temmuz 2009 00:00
UFUK
Askerlerin sivil mahkemelerde yargılanmalarının önünü açan değişiklik, Şemdinli davasının da aralarında bulunduğu birçok önemli davayı etkileyecek. Tabii kendiliğinden etkilemeyecek.
Askerlerin sivil mahkemelerde yargılanmalarının önünü açan değişiklik, Şemdinli davasının da aralarında bulunduğu birçok önemli davayı etkileyecek. Tabii kendiliğinden etkilemeyecek. Bu değişiklik siyasi ve hukuksal irade tarafından desteklenmediği sürece, tek başına yasal değişikliklerin demokratikleştirici bir etki yapmadığı biliniyor.
Hatırlanacağı gibi, Şemdinlide halkın, iki astsubayın da aralarında bulunduğu sanıklara suçüstü yapıp, onları polise teslim edişinin ardından, Başbakan Erdoğan, nereye kadar giderse gitsin, olayın üzerine gidileceğini söylemişti. Ancak dönemin Kara Kuvvetleri Koumatanı Orgeneral Yaşar Büyükanıtın, sanık astsubaylardan biri için, tanırım, iyi çocuktur demesinin ardından davada ciddi dalgalanmalar oldu. Savcı Ferhat Sarıkaya, Büyükanıtın bu tavrının yargıya müdahale anlamına geldiğini belirterek, onun hakkında da iddianame düzenledi. Bunun üzerine, Genelkurmay teyakkuza geçti. Dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök, rahatsızlıklarını hükümete iletti. Ardından da, Savcı Sarıkayanın meslekten ihraç edildiği süreç başladı. Yani Başbakan Erdoğan, sözünün arkasında durmazken, Türkiyede sivil yargının aslında, sadece askerin değil, hükümetlerin siyasi irade olarak arkasında durmaması nedeniyle hükmünü özgürce icra edemediği görüldü. Hatta bugün, askerin sivil mahkemelerde yargılanmasının önünü açan yasal değişikliği onaylayan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül de, Büyükanıtın Genelkurmay Başkanlığına yükselmesinin ardından kendisiyle yapılmış olan bir televizyon röportajında Şemdinli olayıyla ilgili olarak Büyükanıt için, Ona da çok büyük haksızlıklar yapıldı ifadelerini kullandı.
Şimdi Şemdinli davasının müdahil avukatları, hem Şemdinlide Umut Kitabevinin bombanması olayıyla ilgili 3 sanık hakkında, hem de dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Büyükanıt ve olayla rolü bulunabilecek olan diğer komutanlar hakkında yeniden başvuru yaptılar. Bu başvurular, askerin sivil mahkemelerde yargılanmasının önünü açan değişiklik bakımından ciddi bir samimiyet testinin de kapısını açtı. Askerlerin sivil mahkemelerde yargılanmasının önünü açan değişikliğin iptali için Anayasa Mahkemesine başvuran CHP, sözkonusu değişikliğin Anayasanın 145. Maddesine aykırı olduğunu önü sürüyor. CHP bu tavrıyla Şemdinli olayı ve askerlerin sanık olduğu pek çok dava konusunda da kalkan olmak için ortaya atılmış durumda. Çünkü Sabih Kanadoğlu gibi, yargıyı 28 Şubat formatında kavrayan isimler de, bu değişikliğin Şemdinli gibi devam eden davaların etkilememesi gerektiğini, çünkü askeri yargının yetkisini 145. maddeden aldığını savunuyor. Anayasa değiştirilmedikçe, bu davalar da etkilenmez diyen bu isimler, askeri mahkemelerin, daha önce 40 yıl hapis cezasına çarptırılmış asker sanıkları, bir celsede tahliye etmelerinin yarattığı fiili ortama dayanarak bunu savunuyorlar.
Savcı Sarakıyanın meslekten ihracı ve davanın askeri mahkemeye taşınmasının ardından, tek celsede yakayı kurtaran iyi çocuklar ile ilgili başvurular konusunda askeri yargının, ben yetkimi Anayasadan alıyorum diyerek direniş göstereceğini öngörmek kehanet olmayacaktır. Burada artık, hem hükümet, hem de demokratik güçlerin, gerekli siyasal ve toplumsal iradeyi ortaya koymaları sonuca ulaşmanın teminatı olacak.
Eğer, hükümetin ve devletin hassas noktasını oluşturan, Kürt politikasıyla doğrudan bağlantılı bir davada, gerekli siyasal irade gösterilmez yani eskisi gibi kaypak davranılırsa- bu durumda, bu tür yasal değişikliklerin eşittir sivilleşme anlamına gelmediği görülmüş olacak. Ve Şemdinli olayı gibi pek çok dava için de, şu gerçek bir kez daha kendisini gösterecek: Varolan darbe anayasası tamamen değiştirilip, demokratik işleyişi engelleyen askeri zincirlerden tamamen arınmadıkça, Türkiyede demokratik zemin bir patinaj alanı olmaktan kurtulamayacak.
FATİH POLAT