08 Şubat 2009 00:00

Biz kadınlar krizin yükünü taşımayacağız

2008’in Eylül ayında patlak verdiği iddia edilen ekonomik kriz, aslında kendisini yıllardır bizlerin emekleri üzerinden var eden kapitalist sistemin bir krizidir.

Paylaş

2008’in Eylül ayında patlak verdiği iddia edilen ekonomik kriz, aslında kendisini yıllardır bizlerin emekleri üzerinden var eden kapitalist sistemin bir krizidir. Bu nedenle kriz, sadece ekonomik değil aynı zamanda siyasaldır. Bu sürecin sorumlusu ise kapitalist sistemin yaşam damarları olan zenginler, hükümetler, IMF, DTÖ gibi uluslararası finans kurumlarıdır.
Türkiye’de yeni liberal ekonomi politikalarının hayata geçirilmesiyle birlikte, emekçilerin kazanılmış haklarını gasp etmeye, sosyal devleti küçültmeye, iş güvencesini ve sosyal güvenlik hakkını ortadan kaldırmaya yönelik düzenlemeler hayata geçirilmeye başlanmıştı. Krizin patlak vermesi ile birlikte bu tür hak gaspları meşrulaştırılmaya çalışılmaktadır. Emekçiler, işten çıkartılmamak adına ücretlerinde kesintiye gidilmesine, güvencesiz çalışmaya, kreşlerinin kapanmasına, servislerinin kaldırılmasına, yemeklerinin kesilmesine razı edilmek istenmektedir. Krizden kurtulma, sermayenin krizden kurtulması olarak algılanmakta ve bunun faturası emekçilere çıkartılmaktadır. Bugün de kriz derinleştikçe, dünya genelinde ırkçı, milliyetçi eğilimlerin yükselişini kaygıyla izlemekteyiz.
Kriz her zaman ezilenleri, emeği ile geçinenleri, yoksulları çok daha fazla etkilemiştir. Kadınlar ise bu krizden en başta ve en ağır koşullarda etkilenen kesimlerden biridir. Erkeklerin işten çıkarılmasının sosyal risklerinden korunmak isteyen egemenler, kadınları evlerine göndermeyi daha uygun görmektedirler.
Kriz sadece biz kadınları ekonomik temelde köşeye sıkıştırmamakta, dünyanın her yerinde ve her zaman olduğu gibi kadınlara yönelik şiddeti de beslemektedir. Yıllardır ülkemizde şahit olduğumuz kirli savaş, Gazze halkına yönelik katliamı ve bu savaş politikalarını destekleyen, körükleyenler, bu krizin asıl sorumlularıdır. AKP Hükümeti’nin savaş politikalarına desteği, 2009 yılı bütçesinde savunma ve güvenlik harcamalarına ayrılan pay, açık şekilde göstermektedir. Kadınlar savaşlarda savaş ganimeti olarak görülmekte, tecavüze tacize uğramaktadırlar. Kadına yönelik şiddet, krizden beslendiği gibi, kalıcı toplumsal hasarlar da bırakmaktadır. Kriz daha uzun süre devam edeceğinden, kadına yönelik şiddet de artarak devam edecektir.
Kamuda kadrolu çalışan emekçiler, göreceli olarak güvenceli çalıştıkları için krizin yakıcı etkilerini henüz yeterince hissetmemiş olsalar da, krizin genel etkileri yoksullaşma şeklinde hissedilmeye başlamıştır. Kaldı ki eğitim, sağlık gibi güvencesiz istihdamın giderek arttığı işkollarında sözleşmeli, taşeron ücretli gibi güvencesiz çalışanlar, bu etkileri şimdiden yaşamaya başlamış olup, işten çıkarmalar artmaktadır. Ancak bizler biliyoruz ki, AKP Hükümeti kamu emekçilerinin grevli ve toplusözleşmeli sendika hakkını uygulatmadığı sürece, biz kamu emekçisi kadınların da kayıpları gün geçtikçe artacaktır. Çünkü TİS hakkımızın olmaması bile başlı başına bir kayıptır, yoksunluktur.
Bu nedenle biz kadınlar krizin yükünü taşımayacağız! Bu krizin sorumlusu olan zenginler, banka sahipleri, hükümetler ve uzantısı olan kurumlar taşısınlar. Her şeyden önce örgütlü gücümüzü büyüterek, işyeri merkezli mücadelemizi yoğunlaştıracağız.
KESK’li kadınlar olarak yürüteceğimiz mücadelemizde kadın hareketi ile ortaklaşarak, ortak mücadele hattını öreceğiz. Bu nedenle 8 Mart’ta tüm Türkiye genelinde kadınlarla buluşup, krize, şiddete, hak kayıplarına karşı haykırmalı ve sokaklara çıkmalıyız! Yaşam alanlarımız arasında belki de en büyük paya sahip olan işyerlerimizde kadınları örgütleyecek, taleplerimizi ortak mücadele zemininde birleştireceğiz.
Ayrıca milliyetçiliğin, militarizmin ve ırkçılığın, aynı zamanda eril ideolojiler olduğunun bilinciyle, barış kültürünün yaratılmasında etkin rol alacağız. Kadınların sorunlarına ve taleplerine sahip çıkmayan yerel yönetim adaylarına, KESK’li kadınlar olarak oy vermeyeceğimizi de ilan ediyoruz!
*KESK Kadın Sekreteri
Songül Morsümbül*
ÖNCEKİ HABER

Hangi eşitlik?

SONRAKİ HABER

Başlarken...

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...