17 Temmuz 2009 00:00

GERÇEK

Kapitalist toplumda işçi, yaşlılığında ya da çalışamadığı günlerde az çok hayatını idame ettirip geleceğini garantiye alacağı miktarda para biriktiremez. Bunun için de işçi sınıfı mücadelesi içinde toplumsal fonlar oluşmuştur.

Paylaş

Kapitalist toplumda işçi, yaşlılığında ya da çalışamadığı günlerde az çok hayatını idame ettirip geleceğini garantiye alacağı miktarda para biriktiremez. Bunun için de işçi sınıfı mücadelesi içinde toplumsal fonlar oluşmuştur. Yani işçiler, birer birer başaramayacakları bir işi sınıf olarak yaratmışlardır. “Emeklilik Fonu”, “Sağlık Fonu”, “İşsizlik Fonu” gibi kurumlar, sınıfın mücadelesi içinden çıkmıştır. Tümü işçilerden kesilen paralardan oluşan bu fonların idaresi, genel olarak hükümetler tarafından yapılmakta; işçilerin de temsil edildiği fon kurumlarında, bu temsiliyet sadece görünüşte olmaktadır.
Bu durum, tamamen işçilerin birikimi olan fonların, hükümetler tarafından patronlara ucuz kredi olarak verilmesine ya da çeşitli piyasa oyunlarıyla sermaye sınıfının hizmetine sunulmasına yol açmaktadır. Son 20 yıl içinde SSK’nın, patronlara ve devlete nasıl ucuz kredi olarak kullandırıldığı ve batırıldığı; sonra da bunun faturasının işçilere yıkıldığı, hepimizin bildiği bir gerçektir. SSK’nın başına gelenlerin, şimdi 40 milyar TL’yi aşan bir birikime ulaşan “İşsizlik Fonu”nun başına getirilmesi için harekete geçmiştir hükümet.
Daha “kriz var” dendiği günlerden beri patronlar, her vesileyle “İşsizlik Fonu’nda 40 milyar öyle duruyor. Bunu bize verseniz...” deyip durdular. Bu isteğe bir kılıf uydurmak için uğraşan hükümet, nihayet bu kılıfı, “İstihdam ve Yatırım Paketi” ile buldu.
Patronların istihdam edeceği yeni genç işçilerin sigorta primlerinin patron payının 5 yıl süreyle İşsizlik Sigortası Fonu’ndan ödenmesinden, fonun faiz gelirlerinin dörtte üçünün Hazine’ye gelir kaydedilmesine kadar bir dizi önlem; “İstihdam ve Yatırım Paketi” adlı paketle yasalaştırıldı.
Burada elbette Gül’ün, “İstihdam ve Yatırım Paketi”nin “Özel İstihdam Büroları”yla ilgili maddesini veto etmesinde övgüler dizen; “teşekkürler”ini kamuoyu önünde açıkça ilan eden Kumlu, Uslu ve Çelebi üçlüsünün, Gül’ün imzaladığı ve İşsizlik Fonu’nu yağmaya açan yasa maddelerinden hiç söz etmemeleri ilginçtir!
Elbette ki, sendika konfederasyonları olarak sorulduğunda; “Fon işsizlik içindir. Başka amaçlar için kullanılması doğru değildir” filan diyeceklerdir, diyorlar da.
Bunu bir köşe yazarı, bir akademisyen söylese bir anlamı vardır ve herkes bu açıklamadan “demek bu yapılan yanlışmış” sonucunu çıkarır. Ancak sendika yöneticisi, konfederasyonların yetkilileri, sadece “yapılanlar yanlıştır” deyip orada kalıyorlarsa, onların tutumu; yasayı imzalayan Gül’e, yasayı çıkaran hükümete, fonu yağmalamak için el ovuşturan patronlara açık bir destektir. Dahası onlara, “Biz işçileri oyalamak için karşı sözler ederiz; ama siz bunlara aldırmayın, yağmaya devam edin!” demektir.
Çünkü sendikal mücadelenin gerçekleri açısından, uğruna mücadele edilmeyen, sınıfın gündemine getirilip sınıf güçlerinin harekete geçirilmesi için dayanak yapılmayan hiçbir tepki, anlamlı değildir.
Çünkü patronlar ve hükümetler, bunları, sınıfa yönelik saldırıları bilmedikleri için ya da olanları yeterince anlamadıkları için yapıyor değildir. Tersine; onlar, her şeyi planlı ve büyük bir gayretle yapmaktadırlar. Bu yüzden de sendikacının işi; patronları, hükümetleri “doğrunun ne olduğuna” ikna etmek değil, onları hizaya getirecek, akıllarından geçenleri yapamayacakları bir mücadeleyi örgütlemektir.
Ne yazık ki, fonlar söz konusu olduğunda; sendikalar ve sendikacıların büyük çoğunluğu, fonları sınıfın birikimleri olarak değil, hükümetin elindeki, hükümetin sanki babasının altın madenlerinden ayırdığı bir kaynak olarak görüp, onların yönetilmesi konusunda ne işçilerin içinde ne de genel kamuoyunda tartışma açmamaktadırlar. O zaman da fonların bizzat işçiler tarafından yönetilmesi, bir talep olarak gündeme gelmemektedir.
Fonlar, işçilerin birikimidir. Bunlara sahip çıkmak da sendikaların en birinci görevidir.
Kısacası, Emeklilik ve Sağlık Fonu gibi, hatta onlardan da fazla İşsizlik Sigortası Fonu yağmaya açılmıştır. Sendikalar, İşsizlik Fonu’nu gerçek bir mücadeleyle savunmazsa, yakın gelecekte “Fon battı, işsizlere para ödemek kara delik” propagandası başlayacaktır!
İ. Sabri Durmaz
ÖNCEKİ HABER

Sinter direnişine uluslararası destek

SONRAKİ HABER

Ücretler artırılsın, çalışma koşulları iyileştirilsin

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa