19 Temmuz 2009 00:00

Sinema efsaneleri: Teker teker

Sultan filmi, 1970’lerde köyden kente göçün tüm şiddetiyle yaşandığı dönemde, bir gecekondu mahallesinde geçiyor.

Paylaş

Sultan filmi, 1970’lerde köyden kente göçün tüm şiddetiyle yaşandığı dönemde, bir gecekondu mahallesinde geçiyor. Kemal (Bulut Aras) mahalle muhtarının (İhsan Yüce) oğlu, çapkınlıkları ile nam salmış bir minibüsçüdür, Sultan (Türkan Şoray) ise dört çocuğu ile tek başına yaşam mücadelesi veren dul bir kadındır. Filmin ana konusu her ne kadar Kemal ile Sultan arasındaki aşk hikayesi etrafında dönse de, arka planda göçün, gecekondu mahallesinde yaşamın, geçim sıkıntısının, sınıfsal farkların acımasız yüzü filmin atmosferini oluşturur. Gündeliğe giden kadınların evin sahipleri tarafından aşağılanmaları, Sultan’ın bu yüzden gündeliğe gittiği kadınının üstüne yürümesi, ya da mahalle sakinlerinden birinin çalıştığı fabrikada grevin hala devam etmekte olduğu seyirciye aşk hikayesinin arkasından usul usul anlatılır.
Filmin önemli sahnelerinden birinde, çocuklar televizyondaki reklamda gördükleri şekerlemeyi isteyince, mahalleli kadınlardan birinin verdiği tepki, düşündürücüdür: “En iyisi fakir semtlere reklamı yasaklamak.”
Haberlerde görmeye alışık olduğumuz gecekondu yıkımlarına direnen insanların hikayesinin başını bu filmde görürüz. Günün birinde takım elbiseli adamlar mahalleye çıka gelirler ve muhtarın kapısını çalarlar. Yakınından çevre yolu geçecek olan mahalledeki arazileri satın almışlardır ve iş gecekondu sahiplerini evlerinden çıkarmaya gelir. İşin ucundaki yüksek rantı gören açıkgöz muhtar, mahalleliyi atmak için takım elbiselilerle iş birliği yapar. Aşağıdaki sahnede, muhtar, oğlu Kemal’i de yanına çağırarak takım elbiselilere mahalleliyi evlerinden atmanın yolunu anlatır. Filmin sonunda bu yöntem başarıya ulaşacaktır.

Muhtar: Oğlum bak bu beyler inşaatçı, arsacı.
Kemal: Hayrola baba niye gelmişler, ne istiyorlar?
Muhtar: Bütün bu araziyi satın almışlar.
Kemal: Ya Boğaz köprüsü, çevre yolu geçecekti, anlatmadın mı?
Muhtar: Satın aldıkları arsalardan geçmiyormuş, Ankara’dan öğrenmişler. Şimdi buradaki evleri boşaltmak istiyorlar.
Kemal: Boşaltamazlar, harp çıkar.
Muhtar: Ben de onu anlatıyorum beylere. Bakın ağalar, istediğiniz kadar elinizde iskan müsaadesi olsun, bu adamları evlerinden atamazsınız. Hele polisle jandarmayla olanaksız.
Takım elbiseliler: Peki ne yapacağız?
Muhtar: Teker teker, belli etmeden, çaktırmadan çıkaracağız. Maksat birleşmesinler. Ben getirdim bu kıçı kırıkları, en iyi ben atarım. Ellerine iki kuruş sıkıştırdık mı, bu ayı oğlu ayılar nerede olsa oturur.
Kemal: Baba bir şey diyeceğim.
Muhtar: Söyle.
Kemal: Bu adamlarla birlik olmakla iyi mi ediyorsun?
Muhtar: Ne demek ulan o?
Kemal: Yani bunca insanı evden atmakla vebal altında kalırsın, yazıktır günahtır.
Muhtar: Ulan kıçı boklu adam oldun da babana akıl mı öğretiyon he?! Para var bu işin ucunda para. Hadi defol minibüsüne çalış lan! Vebalmiş. Zaten seni adam yerine koyup konuşanda kabahat.
(Sultan, 1978, Yönetmen: Kartal Tibet)
ÖNCEKİ HABER

Alırsın çiçeği eline

SONRAKİ HABER

Yurtsuz bir halkın sineması

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...