20 Temmuz 2009 00:00
EVRİM/DEVRİM
Çekişme konuları bitmiyor. Ya da biri bitiyor, diğeri başlıyor. Belki tek bir ana çekişmenin görünür tezahürleri.
Çekişme konuları bitmiyor. Ya da biri bitiyor, diğeri başlıyor. Belki tek bir ana çekişmenin görünür tezahürleri.
Asker kişilerin sivilde yargılanması yasası bir çekişme içinde çıkıyor. Gece yarısı operasyonu tartışmaları arasında... AKP ile MHP ve CHP bir arada çekişiyorlar. CHP daha militan tutum alıyor. Sonunda Anayasa Mahkemesine gidiyor. Olmaz diyor, Anayasaya aykırı diyor. Bunu Genelkurmay da demişti. Yargıtay başkanı da diyor. CHP de... Hangi Anayasaya?.. Bu CHP dememiş miydi 12 Eylül yargılansın diye? Anayasa onun anayasası. Aykırı olsa kaç yazar? Zaten 12 Eylül yargılanmalı ve anayasası da değişmeli diye düşünmek normal değil mi? Ama yok, 12 Eylül Anayasasına aykırılık problem teşkil ediyor!
Çekişme Anayasa Mahkemesinde devam edecek.
Ama şimdiden HSYKda devam ediyor. Nedir bu HSYK?
Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu. Özerk mi yarı özerk mi, nasıl denirse, öyle bir kurum. Hakim ve savcıların atamaları ve yükseltilmelerini yapıyor. Yani adliyenin idari olarak en üst noktası.
İlginçlik her yerinde.
Hani yargı siyasete bağlı olmamalı ya! Nasıl ki askeriyede komutanının emrinde olmaması gerekiyorsa Yani yargı bağımsızlığı var ya! Ve hakim teminatı!.. Ama bu kurulun başında adalet bakanı var. Bir siyasi parti temsilcisi. Onun yanında bir Adalet Bakanlığı müsteşarı. O da bakan tarafından atanmış. Bunların yargı bağımsızlığını zedelemediği varsayılıyor. Ve beş yüksek yargıç Yargıtayla Danıştaydan geliyorlar. Yargı organlarında seçiliyorlar. Denebilir ki, hah bunlar yargı bağımsızlığının teminatıdırlar. Denir mi denir Bunlar da ama, kimseye bağlı değiller; kimseye karşı sorumlu değiller ve atanmışlar. Peki, memleketi seçilmişler mi yönetecekler, atanmışlar mı? Kısacası bir kast oluşturuyorlar. Astıkları astık kestikleri kestik Belki, adalet bakanı ve müsteşarının bu durumu dengelediği bile söylenebilir... Ama ne dengeleme!..
Buradan tam bir çekişme doğuyor. Ya da bilinen çekişme bu kurum kapsamında sürüyor. Bir tarafta adliye ve emniyete sağlamca el attığı söylenen Fethullahçılar ya da AKP... Neoliberal siyasal İslam ya da siyasal İslamcı fonlarıyla muhafazakar neoliberaller... Bir tarafta Atatürkçüyüz diyenler... Geleneksel iktidar sahipleri... Zamanın bürokrat tekelci kapitalizminin ürünleri... Şimdi sadece OYAKıyla değil genel olarak sermaye ile iç içe girenler... Modern görünüşlüler... Ama faili meçhulcüler...
Amerika şimdi iki tarafı kendi çıkarları etrafında birleştirme çabasında. Oluyor da... Uzlaşıp anlaşıyorlar da... Tabii bu, kim fırsatını yakaladı mı, gece yarısı marısı, faullü ya da değil bir gol atıp görece üstün pozisyonu yakalamaya çalışmayacağı anlamına gelmiyor. Bunları hep yaşıyoruz ve çekişmenin görünümleri olarak seyredip duruyoruz.
HSYKda şimdi bunun kapışması var. Bakanlık atanacak hakim ve savcıların listesini yapıp gelmiş. Doğal ki Fethullahçıları kolluyordur listesi. Karşısına, yargıç üyelerin listesi sürülüyor. Ve çekişmenin evveliyatı olduğunu belli ederek, bu karşı liste, Ergenekon ve Diyarbakırdaki JİTEMci Albay C. Temizöz davalarının savcı ve hakimlerinin değiştirilmesini kapsıyor. Ama ne yargı bağımsızlığı!..
Şemdinli Savcısı Ferhat Sarıkayayı meslekten bile atan da bu HSYKydı! Bakanı ya da yargıçları... Fethullahçı ya da geleneksel iktidar sahiplerinin adamları kasttan olanlar İşte sivil yargının hali pürmelali
Askeri yargı bağımlı da sivili değil mi? Sorun siyasette değil mi? Yargının siyasileştiği kesin değil mi ve bunda şaşacak ne olabilir?
Tabii ki yargı, genel olarak hukuk, bir siyasal toplumsal düzeni olumlamak içindir. Roma hukuku, köleci Romayı olumlamıştı. Şimdi kapitalist düzeni onaylayacak. Ve bazı aklı evveller de sivildi değildi diye dövünecek! Sosyalizme bağlanacak bir demokrasi kavgası ve onun halkçı dayanaklarından değil, kapitalist fraksiyonların çekişmesinden bakıp duracak
MUSTAFA YALÇINER