21 Temmuz 2009 00:00
Parıltılı markanın yaratıcıları
Türkiyenin en büyük giyim markalarından olan SARAR giyim fabrikası 1944 yılından bu yana Eskişehir Organize Sanayide faaliyet gösteriyor.
Türkiyenin en büyük giyim markalarından olan SARAR giyim fabrikası 1944 yılından bu yana Eskişehir Organize Sanayide faaliyet gösteriyor.
90 bin metrekarelik 3 fabrikada üretim yapan Sarar iç pazar dışında, 4 kıtada 28 ülkeye ihracat yapıyor. Yıllık cirosu 200 milyon dolara ulaşan Sarar, sektöründe ilk sıralarda yer alıyor. Ayrıca ev tekstili ve basma boyama fabrikalarıyla da dikkat çeken Sarar, kendi tabirleriyle Eskişehirin ve Türkiyenin yıldızlarından. Günlük üretim kapasitesi 60.000 metre olan Sarar Giyimin 3 fabrikasında toplam 3 bin işçi çalışıyor.
DURUM İŞÇİLER İÇİN AYNI DEĞİL
Dışarıdan bakıldığında durum rakamlardan da anlaşıldığı üzere tam da patronun istediği gibi yükselen firma imajına uygun duruyor. Yani her şey gayet parlak ve güzel. Peki bu durum işçiler içinde böyle mi? Çalışanlarının büyük çoğunluğunu kadınların oluşturduğu Sararda kadın işçilerle çalışma koşullarını ve gelecekten beklentilerini konuştuk bir akşam iş çıkışında. Çoğunun evlenmek yuva kurmak için ya da ev bütçesine bir nebze olsun katkı sunmak için çalıştığı kadınlarla.
CEZA EVİNDEYİZ SUÇUMUZ İŞÇİ OLMAK
07.30 da iş başı yapıyoruz saat 18.00de bırakıyoruz diyerek söze başlıyor bir işçi. 1 saatlik yemek molası ve çay paydoslarının dışında 9.5 saat ayakta çalışıyoruz. Fabrika iki katlı ve fabrikanın havalandırması çok yetersiz. Hele alt kat mahşer yeri gibi burada çalışmak işkenceden de beter. Cep telefonlarının yasak olduğu fabrikada, çantalarının sürekli arandığını ve devamlı kendilerini izleyen kameralardan nasıl bunaldıklarını şu kısacık cümle anlatıyor: Cezaevindeyiz biz suçumuz da işçi olmak
5 BİN KİŞİ KAPIDA BEKLİYOR TEHDİDİ
Diğer genç kadın alıyor sözü: Konuşmak yasak, cep telefonu yasak tuvalete gitmeye bile sadece bir kere izin veriyorlar; hadi onu anladık! Gidip gelmeyen de oluyor ama bunaltıyorlar işte. Ne yapalım insan nefes alacak kaçamak arıyor. Tek bir radyo kanalı çalıyor ve değiştirmek yasak. Ne dinleyeceğimize bile onlar karar veriyorlar. Mecbur çalışıyoruz ne yapalım! Ustabaşları kızınca 5 bin kişi hazır kapıda bekliyor, form vermişler. İsteyen çıkabilir, zorla çalıştırmıyoruz diyorlar.
BİR TEMİZLİĞE GÖTÜRMEDİKLERİ KALIYOR
Bir başkası; Bir evlerine temizliğe götürmedikleri kalıyor. Yemeklerimizi bile biz dağıtıyoruz; yakında bize yaptırırlar. Asgari ücret ve sigorta dışında hiçbir kazançları olmadığını ama buna da şükür demek lazım diyor. Sonra ekliyor: 15 gün iznimiz var bu sene hiç zam almadık krizi bahane ettiler. 22 yaşından büyük almıyorlar içerde kimse birbirine güvenemiyor. Ustabaşlarının bile muhbirleri var bilerek yapıyorlar kimse bir birine güvenmesin ki birlik olunmasın, ses çıkaran iki kelime haktan bahseden kapı dışarı ediliyor.
KADINLARA ERKEK TAKIM ELBİSESİ
İkramiyelerinin süreç içinde düzenli olarak kesildiğini ve en son gelinen noktada tamamen ortadan kalktığını öğreniyoruz. Artık sadece yılda bir kere, bayramda, çoğu kadın olan işçiye erkek takım elbisesi verdiklerini öğreniyoruz. Peki ne olacak bu durum böyle nereye kadar gider? Sorusu umutsuzca boyunlarını büküyor bu emektar kadınların. Patron her türlü önlemi almış. Sendika deyince Kapatırım, Mısıra taşırım diyor patron. Ne yapalım bizim sesimizi duyan yok! diyorlar. Ancak bir birlik olunsa, patron giderse gitsin biz çalıştırırız fabrikayı, kendi kendimize demeyi de ihmal etmiyorlar gülerek.
(Eskişehir/EVRENSEL)
Erdal Saran