23 Temmuz 2009 00:00

MERCEK

Toplumsal sorunlar kimyasal-matematiksel işlemlerden farklıdırlar. Nedenleri göz önünde tutulmadan herhangi toplumsal sorunun gerçeğe az çok uygun bir çözümü sağlanamaz.

Paylaş

Toplumsal sorunlar kimyasal-matematiksel işlemlerden farklıdırlar. Nedenleri göz önünde tutulmadan herhangi toplumsal sorunun gerçeğe az çok uygun bir çözümü sağlanamaz.
Kürt sorunu, ulusal karakterli politik bir sorundur. Türk hakim sınıf(lar)ının baskı, inkar ve asimilasyon politikalarıyla ağırlaşmış, sadece Türkiye sınırları içinde yaşayanlar için değil, komşu ülkeler halklarının yaşamını da dolaysız ilgilendiren ülkenin en önemli toplumsal sorunlarından biridir. Aktüelliği ve acil çözüm gerektirmesiyle de bu sorunların başında yer alıyor.
Türkiye burjuvazisinin sözcülüğünü yapan yazar, politikacı, sosyolog ve diğer çeşitli kişi ve ‚gruplar’ adına yapılan açıklamalarda bu sorunun “Artık çözülmesi gerektiği” belirtiliyor. “Türkiye’nin bu sorunun çözümsüz kalmasını daha fazla kaldıramayacağı” söyleniyor. Son dönemlerde gerek hükümet ve cumhurbaşkanlığı düzeyinde gerekse ülkenin sayılı basın-yayın holdinglerinin bünyesinde faaliyet yürüten yazar-yorumcu vb. çevrelerinin açıklamaları da çeşitli çevrelerde ve elbette çözümden yana olan halk kitleleri içinde de bu yönde, denebilir ki fazlasıyla beklenti yaratmış durumda. Basın-yayın organlarında “Kürt tarafı”nın ve hükümetin “Hazırlığı yapılan planları” üzerine yoğun bir tartışma var.
Kürtler demokrasi ve hak eşitliği istiyorlar. Askeri saldırıların ve çatışmaların durdurulması, “Savaş rantı yiyen” azgın şoven ve gerici bir azınlığın ötesinde hemen her kesin talebi durumuna gelmiş. Kürtlerin siyasal temsilcileri-bugünkü koşullarda bunların esas olarak PKK ve DTP oldukları, artık şoven parti ve politikacı çevreleri dahil çok geniş kesimler tarafından kabul görüyor- Türkiye’nin “Üniter bütünlüğü’ ve Türkçe’nin resmi dil olmasını kabul ettiklerini, ancak Kürtlerin ayrı bir ulus olmalarından kaynaklanan kültürel-dilsel vb. haklarının kabul edilerek bunun yasal-Anayasal teminata bağlanması gerektiğini, bir siyasal genel af çıkarılmasını, Kürtçe önündeki her tür engelin kaldırılmasını” istediklerini söylüyorlar.
Devlet ve hükümet politikası bu tutuma olumlu karşılık vermiyor. “Devlet çözüm kapısını açık tutuyor” söylemine rağmen, Genelkurmay ve hükümet adına yapılan açıklamalar, sorunun nedenlerini dikkate almayan yaklaşımın sürdüğünü, ikincil-üçüncül bazı tedbirlerle-Kürtçe isim serbestisi, Kürt enstitülerinin kuruluşu, Kürtçe TV gibi- sonuç alınmak istendiğini gösteriyor.
Bu tür “Bir ileri üç-on geri” anlayışıyla yol alınamayacağı açıktır. Kürt sorunu benzer bir sorunun olduğu-yaşandığı ya da çözüldüğü tüm öteki ulus sorunlarından çok daha fazla uluslararası kapsamlı ve boyutludur. Tarih deneyiminin verdiği ders, Kürtlerin taleplerinin reddinin daha büyük patlama ve çatışmaları davet edeceğidir. “Silahların susması” ve “Akan kanın durması”nı isteyenlerin önünde, “Kimlik-dil ve öteki haklarda eşitlik” üzerinden şekillenen “İstekler listesi” ve “İrade beyanı” var! Çözümden söz eden ya da çözüm istediklerin söyleyen parti, sendika, politikacı, sendikacı, kişi ve çevrelerin günümüz koşullarında ileri doğru bir adım atılması için öncelikli olarak gözetmeleri gereken, öyleyse her şeyden önce inkardan Kürtlerin siyasal platformda ilan ettikleri bu taleplerdir.
Kürt sorununun çözümüne hizmet edecek ileriye doğru atılmış bir adım için, her şeyden önce Kürtlerin ulusal varlığını ve bundan doğan ulusal haklarını reddeden Anayasal-yasal tüm gerekçe ve belirlemeler kaldırılmalı, cunta anayasası geçersiz sayılarak halkın serbestçe örgütlenme, politika yapma, kültürünü, dilini serbestçe kullanma hakkını esas alan ve Kürtlerin ve öteki emekçi kesimlerin doğrudan temsilcilerinin katıldığı halka açık tartışmalarla oluşturulacak yeni bir demokratik anayasa oluşturulmalıdır. Kürtçe’nin toplumsal yaşamın her alanında serbestçe kullanılması, konuşulması, yazılması, öğrenilmesi, öğretilmesi önündeki tüm yasak ve engeller ortadan kaldırılmalıdır. Kürtlere karşı tüm operasyonlar durdurulmalı, Kürtlerin iktisadi-sosyal yaşamında büyük yaralar açan, halka karşı suç işlemiş çetelerden, bunları yöneten tüm sorumlulardan, işkenceci şeflerden halka açık şekilde hesap sorulmalı, bunların yasal-anayasal, iç tüzüklere, tamimlere dayanan “özel yetki” ve korunmaları son bulmalıdır. Ayrımsız, siyasal genel af çıkarılmalı, devlet ve hükümet politikalarına direndikleri, hak ve özgürlük istedikleri ve bunun mücadelesine giriştikleri için suçlu ilan edilen içerde-dışarıda, hükümlü ya da aranan herkesin tüm temel yurttaşlık haklarından yararlanmaları önündeki engeller kaldırılmalıdır.
Çözüm için Kürt, Türk ve öteki milliyetlerden tüm emekçilerin sermayeye karşı mücadelesini dayanak edinen, somut biçimlenmesini “federasyon-özerklik” gibi yapılanmalarda bulan ve birlikte yaşamı öngören, ve fakat Kürtlerin iradelerini esas alan bir yol en gerçekçi olanıdır. Ancak, Kürt işçi sınıfı ve emekçi kitlelerinin sorunun gerçek bir çözümü için inisiyatifi ele alamadıkları günümüz koşullarında, Kürtlerin ortaya koydukları bugünkü tutum ve taleplerin gözetilmesi de, Kürtlerin ve elbette Türkiye’nin tüm milliyetlerden emekçilerinin yararına çözüm yolunda bir ilerleme için zorunludur. Türk-Kürt ve diğer halk kitlelerinin istediği de bugün budur.
A. Cihan Soylu
ÖNCEKİ HABER

Kuzey Irak’ta gündem; seçimler

SONRAKİ HABER

HSYK’da Ergenekon krizi gene aşılamadı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...