24 Temmuz 2009 00:00

DURUM

Başbakan Erdoğan Kürt Sorunu’na ilişkin beklenen açıklamasını yaptı. Ayrıntıları tam net olmasa da...

Paylaş

Başbakan Erdoğan Kürt Sorunu’na ilişkin beklenen açıklamasını yaptı. Ayrıntıları tam net olmasa da, Erdoğan, “Kürt açılımı ile alakalı olarak gündeme getirilen konu bizim iktidarımız süresinde ele aldığımız bir meseledir. Bu, bizim partimizi kurduğumuz günden itibaren, eğer parti programımızı şöyle bir okuma imkanınız olursa, orada bu konuyla ilgili çok açık, net 1.5 sayfalık bir açıklamayı göreceksiniz. İster ‘Kürt sorunu’ deyin, ister ‘Güneydoğu sorunu’ deyin, isterse yine son olarak adlandırılan ‘Kürt açılımı’ diyelim, ne dersek diyelim, bunun üzerinde bir çalışmayı başlattık” dedi.
Başbakan Erdoğan bu “açılımın” bir devlet politikası olduğu yönündeki vurgusunu ise şu sözlerle yapıyor; “Şu anda da hükümet olarak bundan bir hafta önce MGK üyesi arkadaşlarımla bu konuda bir çalışma başlattık. İçişleri Bakanlığımıza bu görevi verdik ve bütün ilgili bakanlıklarla İçişleri Bakanlığımız görüşmelerini yapıyor, yapacak. Hazırlıklarını yapacak. Kurumlarla yapacak. Bunda Genelkurmay’ıydı, MİT’ti vesaire tüm bunlarla görüşmelerini yapmak suretiyle, bunun yanında bölge milletvekilleriyle görüşmelerini yapacak… Bu süreci farklı bir merkeze taşımak isteyenler ve ülkemizi bu noktada adeta ayrıştırmak, bölme gayreti içerisine girenlere de kusura bakmasınlar biz ‘evet’ diyemeyiz. Bizim bunu bir birlik, beraberlik içerisinde ve bu ülkede Türkiye Cumhuriyeti ortak paydasında toparlayarak götürmemiz lazım.”
Başbakan özetle bunları söylüyor! Bu söylenenlere bakıldığında AKP Hükümeti’nin sorunun çözümü için tam olarak neyi yapmayı hedeflediğini anlamak güç! Ama Erdoğan’ın gönderme yaptığı AKP Programı’na bakıldığında, orada şöyle ifadelerin yer aldığını görüyoruz. “Resmi dil ve eğitim dili Türkçe olmak şartıyla, Türkçe dışındaki dillerde yayın dahil kültürel faaliyetlerin yapılabilmesini, partimiz ülkemizdeki birlik ve bütünlüğü zedeleyen değil, güçlendiren ve pekiştiren bir zenginlik olarak görmektedir.” Ayrıca programda sorunun “Genel demokratikleşme ile çözüleceği” ne ilişkin vurgularda yer alıyor.
Programda “Yayın dahil, kültürel faaliyetlerin” Türkçe dışındaki dillerle de yapılabilmesi, ancak “Resmi dil ve eğitim dilinin” Türkçe olmasının yer alması ve bu durumun değişeceğine ilişkin her hangi bir tutumun açıklanmaması, bu “açılımın” daha baştan en temel unsurlardan yoksun bırakıldığını gösteriyor. Kürtçe’nin de resmi dil olarak kabul edilmesi ve Kürt çocuklarının kendi ana dillerinde eğitim yapabilmesinin sağlanması, “Genel demokratikleşmenin bir parçası” olarak ele alınmıyor! Kürtler dilde temel haklardan yoksun bırakılacak, ama bu yine de bu “açılım” ve “genel demokratikleşmenin” tamamlanmakta olduğunun delili sayılacak!
Bu haliyle bakıldığında, Genelkurmay Başkanı Başbuğ’un Kürt Sorunu’na ilişkin açıkladığı “yol haritasının” temel alındığı, bunun üzerine yeni bir şey eklenmediği görülüyor. Anlaşılıyor ki, devleti ve hükümeti birlikte yönetenler, Kürtlerin diğer temel taleplerine sırt dönülmesi konusunda anlaşmış durumdalar. Kürtlerin temel talepleri karşılanmış olmasa da, kısmi kültürel haklarla Kürt hareketinin en azından bir süre için yatışabileceğini, bunun da kendilerini “içte ve dışta” rahatlatacağını hesap ediyorlar. Bunlar yanlış hesaplardır ve mevcut durumu bazı tamiratlarla devam ettirmeyi amaçlamaktadır.
Ulusal sorunlarda dil sorunu temel sorunlardan birisidir. Bu sorunda ezilen ulusun dile ilişkin tüm talepleri karşılanmadan, onun hareketinin yatışabileceğini sanmak, sadece vahim bir hak ihlali değil, bu sorunda baskıcı ve zorbaca yöntemlerin devam ettirileceğinin de açık kanıtıdır. Ayrıca Kürtlerin uğruna mücadele ettikleri talepler, sadece kısmi “kültürel” talepler değildir. Dilde tam özgürlük ve diğer politik talepler –bir tür yerel özerkliği de içeren- Kürtlerin sıkça dile getirdikleri ve uğruna mücadele ettikleri taleplerdir.
Bunlar tam olarak karşılanmadan Kürtlerin bu haklar için mücadeleden vazgeçebileceğini düşünmek, bu talepleri “genel demokratikleşme” içinde saymamak, yeni bir “açılım” değil, olsa olsa sorunun nereden kapatılacağının yeni örtüsü olabilir ki, bu da Kürtlerin bu güne kadar ne için mücadele ettiklerini hiç dikkate almamak demek olur. Başbakan özellikle ve öncelikle Kürtlerle oturup konuşmayı bile başaramazken, ortaya getirilenlerin “açılım” olarak kabul edilmesi için hiçbir ciddi neden bulunmamaktadır.
Ahmet Yaşaroğlu
ÖNCEKİ HABER

Mayın yasasının iptali istemine kısmi ret

SONRAKİ HABER

Astsubay’ın anlattıkları faili meçhullere ışık tutuyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...