25 Temmuz 2009 00:00

OKUL ÖNCESİ ÖĞRETMENLİĞİ -2-

Tüm kamuda olduğu gibi okul öncesi öğretmenliği alanında da yapılmak istenen esnek istihdam ve köleci çalışma koşullarıdır!

Paylaş

Kölece çalışmaya hayır
Tüm kamuda olduğu gibi okul öncesi öğretmenliği alanında da yapılmak istenen esnek istihdam ve köleci çalışma koşullarıdır!
Eğitimi ticarileştirmek isteyen küreselleşmeci, emperyalist, piyasacı anlayışa göre eğer “piyasa koşulları” çalışanların sayısının azaltılmasını, ücretlerinin düşürülmesini ya da çalışma saatlerinin yükseltilmesini gerektiriyorsa, işveren ya da yönetim, hiçbir yasal engel ile karşılaşmaksızın çalışan sayısını azaltabilmeli ya da çalışma saatlerini arttırabilmelidir. Günümüzde önemli olan, kaç kişinin istihdam edildiği, kaç kişiye “ekmek verildiği” değil, üretim süreci içinde “piyasada” oluşan arz ve talep dalgalanmalarına “nasıl”, “ne şekilde” ve “ne kadar çabuk” yanıt verileceğidir. Çok dikkat edilmesi gereken nokta burada çok şirin gibi kullanılan “piyasa” kavramı küresel emperyalist piyasadır ki, gelinen noktada başka bir piyasa mümkün değildir.
VAHŞİ KAPİTALİZME DÖNÜŞ İSTEĞİ
“Esnek Çalıştırma”, ülkelerin eğitim sağlık gibi kamu hizmetlerini küresel-emperyalist özel sermayenin kâr alanı yapmak isteyen Dünya Ticaret Örgütü’ nün Özeleştirme gibi genel bir uygulamasının, çalışanlar ayağını oluşturan, bir parçasıdır. Vatandaşlık sistemi de çökertilmekte, geniş halk yığınları “Avrupa’nın Karanlık Ortaçağ” koşullarına hatta daha gerisine itilmek istenmektedir.
Özellikle son on beş yıla bakıldığında, bir çok dünya ülkesinde benzer değişikliklerin farklı içeriklerle gündeme getirildiği görülebilir. Bu yazıda emekçiler açısından olumlu olabilecek sonuçlar taşıyan Fransa örneğine değinmek yerinde olacaktır;
Fransa’da kamu reformu ve esnekleştirme çalışmalarının başladığı 1984 yılından itibaren reformlar konusunda ısrar eden hükümetlere rağmen yapılan girişimler ve düzenlemeler, gösterilen kitlesel tepkiler nedeniyle bu reformlar çok ağır ilerlemiştir. “Yasaya bağlı memur statüsünde çalışanların, toplam kamu çalışanlarına oranının en yüksek olduğu ülkelerin başında Fransa gelmektedir. 1990’lı yıllardan itibaren Avrupa ülkeleri genelinde sözleşmeli istihdamın artmasıyla birlikte Fransa’da da sözleşmeli istihdam uygulaması hayata geçirilmek istenmiş, ancak Avrupa ülkeleri içinde personel sisteminin değiştirilmesine karşı en güçlü direnişin Fransa’da gerçekleşmesi nedeniyle bu girişim tam başarılı olmamıştır.
Sendikalaşma oranı diğer Avrupa ülkelerine göre daha az olan Fransa, diğer ülkelerle kıyaslandığında güçlü bir sendikacılık hareketine sahiptir. Sendikaların yürüttüğü birleşik ve kararlı mücadele sonucunda ülke çapında eylemler, genel grevler ve işyeri işgalleri gerçekleştirilmiş, saldırısı yasalarının geri püskürtülmesi sağlanmıştır. Hükümet memur sayısını azaltmayı hedeflerken, karşılaştığı direniş karşısında yasaya bağlı memurların sayısında artış sağlanmış olması dikkat çekicidir. Ancak Fransa, Avrupa’nın genelini saran neoliberal politikaların dışında kalmamıştır. Bugün, yavaş da olsa personel sistemini yeniden yapılandırmayı sürdürmekte, bu nedenle sık sık Fransız emekçilerinin genel grev ve eylemleri ile karşı karşıya kalmaktadır.”
DERS ÇIKARMAK
Ülkemizde Eğitim Sen (Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası) 100 yıllık birikimiyle, eğitim emekçilerinin, emeğin sosyal, ekonomik, siyasal hakları için mücadele veren mücadeleci tek sendikasıdır. Bu ve benzeri uygulamaları püskürtebilecek sendikal anlamda tek mücadele odağıdır. Bugün Eğitim Sen ve eğitim emekçisi, yüz yılda edinilen hakların, çalınmasına kayıtsız-şartsız karşıdır, insanca yaşam ve insanca ücret talebinin savunucusudur.
Öğretmen mücadelesinin önderlerinden Ethem NEJAT’ın 1910 yılında öğretmen adaylarına yönelik olarak yayınladığı bildirideki şu sözleri itilmek istendiğimiz durumu ve mücadele rotamızı göstermektedir;
“Ey yarının öğretmeni, şimdiden çıkarını bil! Sen gündelikle çalışan işçiden başka bir şey değilsin! Koluyla çalışan, yaşama gücünü bir lokma yiyeceğe harcayan bu haksız ve hain toplum içinde bilimden, teknikten payını alamayan biçare gençlerle bir arada, bir ortamda, bir huzursuzluk içinde olduğunu kavra, onlarla el ele ver. “Günlük rızkını sağlayarak” yaşayan sınıfın gençleri, çocuklarıyla birlikte çalış, yarının devrim hazırlıklarına giriş. Bu devrim tufanının başlangıcından önce, öğretmen okullarını bitirip hayata atılan meslektaşların, görmüyor musun ki eziliyor. Eziliyor da öz iktisadi haklarını savunma güç ve kararlılığını gösteremiyorlar. Onlar gençliklerinde eğer bütün ezilen, çalıştırılan, soyulan halkın gençleri ile birlik olup iktisadi ve siyasi hakları savunan sendikalar, işçi dernekleri ve birlikleri oluşturma yolunu öğrenmiş olsalardı, bugün mesleğiniz esaretten kurtulmuş olurdu.”
Türkiye’nin Öğretmenleri önemli bir mücadele birikimine sahiptir; 1920’de yapılan ilk hak grevini hatırlamak ve bu grevin ışığıyla yolumuzu aydınlatmalıyız, sekiz ay aylıklarını alamayan öğretmenlerin 1 Mart 1920 tarihinde başlayan ve 14 gün süren grevi, eğitim emekçileri mücadelesinde ilk “hak grevi” olarak tarihteki yerini almıştır.
Eğitim Sen tarihsel mirasının farkında ve bu emaneti ileri taşımının bilincindedir. Eğitim Sen‘in gerek hukuksal mücadele gerekse de fiili meşru mücadele ile karşı çıktığı sözleşmeli öğretmenlik, ücretli öğretmenlik, 4-C, usta öğreticilik gibi üretilmiş farklı istihdam biçimleri Milli Eğitim Bakanlığı’nın çalışma hayatını esnekleştirme, hakları tırpanlama zihniyetinin ürünüdür ve bu uygulamalarla esas olarak öğretmenlik mesleği hedef alınmaktadır. Bu ancak, eğitim emekçisinin birlik ve kararlıkla sürdüreceği bir mücadele ile geri püskürtülebilecektir.

ESNEK ÇALIŞMA NEDİR
Esnek Çalışma; çalışma düzeninin işyeri gereklerine, işin ve işyerinin ihtiyaçları ve işverenin isteklerine göre kolaylıkla uyum ve uygunluk sağlayacak şekilde, sürekli ve yeniden düzenlenmesidir. Bu tanımlamayı “kadrosuz usta öğreticilik” denen ucube çalıştırma yönteminin üstüne koyduğumuzda tam bir uyum olduğu görülecektir.
Esnek çalışma dört şekilde ortaya çıkar ve bakanlığın bu uygulamasında bu dört şekli rahatlıkla görebilmekteyiz;
* İşlevsel Esneklik (Aynı çalışanın farklı işleri yapabilmesi)
* Sayısal Esneklik (Daha az kişi ile daha çok iş yapabilme)
* Çalışma Sürelerinde Esneklik (Çalışma sürelerinin esnek kullanımı)
* Ücret Esnekliği (Performansa göre bireysel ücret)

SONUÇ:
Okul öncesi öğretmenlerinin kadrolu çalışma hakları mücadelesinin başarıya ulaşması, vatandaşların, öğrencilerimizin ve de asıl önemlisi, işsizliğin pençesinde kıvranan her gün “yoksulluğun kör kuyusunda “ daha da diplere itilen kadrosuz işsizliğe mahkum edilen eğitim emekçilerinin( ve de adaylarının), örgütlü mücadelesi ile mümkün olacaktır.
* Bu doğrultuda, fiili meşru mücadele hattının acilen örülmesi gerekiyor. Ağustos, eylül, ekim ayları için bir mücadele takvimi çıkarılmalıdır.
* Şu an okul öncesi öğretmeni adayı olan tüm eğitim emekçileri, Eğitim Sen çatısı altında toplanmalıdır.
Eğitim Sen üniversitelerin okul öncesi öğretmenliğine kaynaklık eden bölümlerinden mezun olup iş bekleyenlere ulaşmalıdır.
* Eğitim Sen şubeleri tüm illerde çalışmaları organize etmelidir.
* Ortak bir iletişim hattı oluşturulmalıdır.
* Kadrolu ve sürekli istihdamın çocuklarımızın nitelikli bir eğitime kavuşması için gerekliliği ve zorunluluğu topluma iyi bir biçimde anlatılmalı, bu doğrultuda yayınlar çıkarılmalıdır.
* Anaokullarının önünde aile bilgilendirme stantları oluşturulmalıdır.
* Bahsedilen üniversitelerin bölümlerinin öğrenci ve öğretim üyeleriyle sürece aktif katılımı sağlanmalıdır.
* Eylül ayında tüm illerde Danıştay 2. Dairesinin kararına rağmen bağımsız anasınıfında “kadrosuz usta öğretici” görevlendirmesi yapan tüm yetkililerin tespit edilerek haklarında suç duyurusu yapılmalıdır.
* Valiliklere bu yönde görevlendirmeler yapıldığında yargı kararına muhalefet ettikleri gerekçesiyle suç duyurusunda bulunulacağını içeren yazılar Eğitim Sen Genel Merkezince gönderilmelidir.
* Okul öncesi öğretmen adayları valiliklere fax çekerek “sizi gözlüyoruz” mesajı vermelidir.
* Öğrenci velilerine yönelik olarak “Çocuğum İçin Öğretmen Talep Ediyorum” adlı bir kampanya başlatılmalıdır. Siyasal partilerin ve diğer demokratik kitle örgütlerinin de desteği alınarak bu kampanyanın etkililiği artırılmalıdır.
* Okul öncesi öğretmeni adaylarının sorunlarının basında yer alması için çalışmalar yapılmalıdır.
* Eylül ayında illerde valilikler önünde basın açıklamaları ile “okul öncesi öğretmen adayları” taleplerini duyurmalıdır. Bu tarihlerde hukuka aykırı olarak “kadrosuz usta öğretici” görevlendirmesi olduğu taktirde “suç duyurusu” eylemleri düzenlenmelidir.
* Ekim ayında “okul öncesi öğretmenlerinin” kadrolu istihdamına yönelik kitlesel merkezi bir eylem planlanmalıdır. * İşsizliğe itilen okul öncesi öğretmen adaylarının “hak grevi” şeklinde “KÖLELİK DEĞİL, İNSANCA ÇALIŞMA, İNSANCA YAŞAM, ÖĞRENCİLERİM İÇİN NİTELİKLİ EĞİTİM İSTİYORUM” sloganıyla eylem örgütlenmelidir.
Mücadeleci, Sınıf Sendikacılığı ilkelerini içselleştirmiş, bu yöndeki kararlılığını daha önceki eylem ve kazanımlarla ispatlamış olan EĞİTİM SEN dil, din, ırk, cinsiyet farkı gözetmeksizin tüm eğitim emekçilerinin ve onların emeğinin savunucusudur. Çağdaş, demokratik, laik ve parasız ve bu anlamda “herkes için eşit” bir eğitim özlemi tüm toplum kesimlerinin dileği, Eğitim Sen’in varlık sebeplerindendir.
Eğitim Sen küresel- emperyalist merkezlerin direktifi ve yerli işbirlikçilerin eliyle uygulanan bu özelleştirmeci, köleleştirmeci politikaların, tüm toplum kesimleriyle beraber, eğitim emekçilerinin kararlı mücadelesiyle geri püskürtülebileceğini bilmektedir. “Gün hak verilmez alınır” şiarıyla mücadele günüdür.
Kaynakça: Danıştay 2. Dairesinin kararı için bkz. www.eğitimsen.org.tr
Kamunun Yeniden Yapılandırılması Ve Yeni Personel Sistemi, Erkan AYDOĞANOĞLU, Eğitim Sen, Sendika Eğitim Uzmanı. http://www.egitimsen.org.tr/index.php?yazi=791

Hazırlayan: Gülhan Şimşek - Eğitim Sen Ankara 3 Nolu Şube Özlük Hukuk ve TİS Sekreteri
ÖNCEKİ HABER

Kini ve nefreti doğuran her şeye karşı

SONRAKİ HABER

ABD, yolsuzluk operasyonuyla sarsıldı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...