25 Temmuz 2009 00:00

Kini ve nefreti doğuran her şeye karşı

TEORİK bilginin izini sürerken adından sıklıkla söz edilen ancak gündelik pratiğe, aynı sıklıkla dâhil edilemeyen kavramlardan birisi, hatta en başta geleni hiç kuşkusuz empatidir.

Paylaş

TEORİK bilginin izini sürerken adından sıklıkla söz edilen ancak gündelik pratiğe, aynı sıklıkla dâhil edilemeyen kavramlardan birisi, hatta en başta geleni hiç kuşkusuz empatidir.
“Bir insanın kendisini, karşısındaki insanın yerine koyarak, onun duygularını ve düşüncelerini doğru olarak anlaması” şeklinde tanımlanan empatinin gündelik pratikte yerini sağlamlaştıramamasının en önemli nedeni, insanların önce kendilerini tanımadan, anlamadan, karşılarındakileri anlamaya kendilerini zorunlu hissetmeleridir. Bu zorunluluk aradan uzun bir zaman geçmeden doğal olarak şiddeti doğurmaktadır. O halde yaşanılan diyalogta şiddetin sinyallerini duymamak için, insanlar kendilerini, öncelikle kin ve nefret gibi duygulardan uzak tutarak birbirlerine yaklaşmalıdırlar. Bu arada, zorunluluğun esaretindeki sevginin de empatiyi rafa kaldıracağı, şiddeti boyutlandıracağı da unutulmamalıdır.
Bu konu, Freud sonrası psikanalistlerin, onların düşüncelerini hasıraltına iteklemeyen sosyologların ilgi alanlarına girdiği gibi, bireyi ilişkileri ve daha çok da ilişkisizlikleriyle ele alan edebiyatçıların, olaylardan çok olguların yörüngesinde ilerleyen sinema emekçilerinin dikkatlerini de çekmiştir ancak; müzikteki işleniş tarzının yoğunluğundan söz etmek, bir avuç sanatçı ve grup dışta bırakılırsa neredeyse mümkün değildir.
Arma Müzik’ten çıkan, Yaşar Kurt ile Arto Tunç Boyacıyan’ın imzalarını taşıyan “yash-ar / Nefrete ve Kine Karşı” başlığını taşıyan albümün bu bağlamda önemli bir boşluğu doldurduğunu belirtmek gerekiyor.
Türkiye ile Ermenistan arasında, dikenlerden arındırılmış bir köprü kurmayı amaçlayan çalışma; Boyacıyan’ın vurmalı çalgılardaki estetiğe daha net bir şekilde vurgularıyla yüklü olması, Kurt’un asilikte dizgin tanımayan sesiyle dinleyiciyi yeniden buluşturması bakımından önemli bir yerde duruyor.
Empatinin gerçekleşmesini engelleyen kin ve nefret gibi duyguların analizine girişen çalışma, dinleyicilerine; olaylardan önce olguların ele alınması ve olgular üzerinde uzun uzun düşünülmesi gerektiğini hatırlatıyor. Sivrisineklerle mücadeleyi değil bataklığı kurutmayı öneriyor.
Enfeksiyonun, tepeden tırnağa, bir boşluk bırakmadan turladığı organizma, her şarkıyla yeniden, ton düşürmeden ve zaafa düşmeden neşterden nasiplendiriliyor.
Düete Rock Müzik bağlamında nitelikli bir örnek veren albüm, Türkiye’de bu müzik türünün artık varlığını “gerçekten” ispat edeceğini düşünenlerin hislerine tercüman oluyor. Rock’ın santimantal saunduna sırtını dayamadan, daha çok Rage Against The Machine gibi grupların ilhamıyla yol aldığı için, his tercümanlığının zemini çürük bir noktaya tesadüf etmiyor. Sertliği yumuşaklığın içinden akıtan, yumuşaklığı sertlik içinden süzen yapısıyla müzikteki gürültüyü, gürültüdeki müziği hissettiren çalışmaların dairesine sıkışmadığını da açık bir şekilde gösteriyor.
Mesaj kaygısı güden eserlerin, estetikten uzak durup duramayacakları tartışmalarının son bulamadığı bir ortama çalışma, ironinin gücüne inanarak ve sözü ortadan söyleyerek giriyor.
Sözün kenarında köşesinde kalanlara ise, buna benzer çalışmalar çoğaltılarak; kin, nefret gibi duygulardan arınmadan, “ötekileştirme” denilen ucube aygıttan, ırkçılıktan nasıl kurtulacaklarını, dünya barışını nasıl teminat altına alacaklarını, yorgunluğa, yılgınlığa yenilmeden sormak gerekiyor.
akif_ertas@hotmail.com

Yaşar Kurt- Arto Tunç Boyacıyan
(yash-ar)
Nefrete ve Kine Karşı
Arma Müzik/2009
Mehmet Akif Ertaş
ÖNCEKİ HABER

Ersin Pertan yaşamını yitirdi

SONRAKİ HABER

OKUL ÖNCESİ ÖĞRETMENLİĞİ -2-

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...