Anlamak gideni ve gelmekte olanı
“Annelerin ninnilerinden spikerin okuduğu habere kadar, yürekte, kitapta ve sokakta yenebilmek yalanı, anlamak, sevgilim, o, bir müthiş bahtiyarlık, anlamak gideni ve gelmekte olanı.”*Eskiden bir Noel Baba hikayesi vardı. Çatıdan, bacadan girip çocuklara yılbaşı hediyesi dağıtan ak sakallı bir amcanın hikayesi... Dün radyoda duydum Noe
Eskiden bir Noel Baba hikayesi vardı. Çatıdan, bacadan girip çocuklara yılbaşı hediyesi dağıtan ak sakallı bir amcanın hikayesi... Dün radyoda duydum Noel Baba artık evleri dolaşmıyormuş. Oturduğu yerden kargoyla gönderiyormuş hediyeleri. Her ne kadar kendi kültürüm gibi benimsemesem de aksakallı şirin Noel Baba’ nın, kargo şirketleriyle el sıkışmış yılbaşında evinde oturan Noel Baba ile yer değiştirmesine üzüldüm. Anlaşılan kapitalizm hızını alamamış, sadece bizi değil hayallerimizi, masallarımızı da esir almaya başlamış.
“Perşembenin gelişi çarşambadan bellidir.” derler ya hani “2012’nin gelişi de 2011’den bellidir.” diyebiliriz. Sadece son aylara bakarsak yeterli olur diye düşünüyoruz aslında. Noel Baba örneğindeki gibi kapitalizmin çirkin ideolojisini değil de yıllardır özlemini çektiğimiz barış için ezilen halkların ve sınıfların ideolojisini yaymaya çalışan aydın ve akademisyenler, Büşra Ersanlı ve Ragıp Zarakolu tutuklandı. Türkiye normallerine göre ‘arada bir’ yapılan operasyonlar 2011’in sonlarına doğru ‘günde bir’ yapılmaya başlandı. Hemen her gün, ortalama 30 kişi yapılan operasyonlarla gözaltına alınıyor veya tutuklanıyor. Türkiye halâ cezaevlerinde tutulan 500’den fazla öğrenci ile rekorlar kitabına girmeye çalışıyor. Yetmiyor, özgürlüğü için mücadele eden ve hükümet tarafından ‘potansiyel suçlu’ görülerek tutuklanan bunca insanı savunan avukatlar da tutuklanıyor. Yetmiyor bunları yazan çizen gazetecileri tutuklanıyor.
Ya tutuklaya tutuklaya bitiremedikleri? Ya halâ umudu olanlar? Ya biz? Biz ne olacağız? Yoksa bizi de mi tutuklayacaksınız? Ya da sadece korkutup gözdağı mı vermek amacınız? ‘Baskı korkanı yıldırır.’ Oysa biz korkmuyoruz sizin ne yalanlarınızdan ne de yaptıklarınızdan. Çünkü biliyoruz; korkarsak bizi de mahkum edeceksiniz Noel Baba gibi evde oturmaya. Dönüp 2011’e baktığımızda da sadece bu tabloyu görmüyoruz. Dünyayı bir tepsi gibi görenlere, bilimi saf dışı bırakmaya çalışanlara rağmen ODTÜ’de uluslararası Evrim Sempozyumu düzenlendi. 13 Aralık’ta binlerce genç Erdal Eren’ i anarak darbecilerden hesap sorma sözü verdi. Boğaziçi Üniversitesi’ nde öğrenciler kampüste kendilerine yer açılması için Starbucks’ ı işgal etti. ODTÜ’ de kantinler boykot edilmeye başlandı. 18 Aralık’ta yapılan Emek Partisi’nin 6. Kongresinde binlerce işçi, emekçi, öğrenci ve aydın mücadeleyi daha da büyütmek için bir araya geldi. Barışın ve demokrasinin yeni umudu olan Halkların Demokratik Kongresi üniversitelerde ve ilçelerde yerelleşmeye başladı.Biz arkamıza bakınca bu tabloyu görüyoruz. İmamın ve ordusunun yaratmaya çalıştığı korku imparatorluğunun karşına kol kola dikiliyoruz. Çünkü biz doğayı bilimsel olarak ele alıyoruz. “Diyalektik yönteme göre, asıl önemli olan, o anda kalıcı gibi görünen, ama daha o andan başlayarak ölmeye yüz tutmuş olan şey değil, o anda kalıcı gibi görünmese bile, doğan ve gelişmekte olan şeydir. Çünkü diyalektik yöntem, ancak yeni doğan ve gelişmekte olan şeylerin yenilmez olduğunu kabul eder.” **
Daha bu andan başlayarak ölmeye yüz tutmuş olan şey egemenlerin korku imparatorluğudur. Tıpkı Tunus’ta, Mısır’da olduğu gibi bütün korku imparatorlukları dağılacak. Yenilmez olan şey ise tutuklaya tutuklaya bitiremediklerinizdir. Yenilmez olan, gelişmekte olan işçi, aydın ve gençlik hareketidir. Varsın Noel Baba evinde otura dursun. Gençlik 2012’ye ayakta giriyor. Yılmadan yorulmadan nice mutlu yıllara…
*Nazım Hikmet, Beş Satırla, 1946
**J.Stalin, Diyalektik ve Tarihsel Materyalizm, Bilim ve Sosyalizm Yayınları, sf.11
EVRENSEL EGE
Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...
