28 Temmuz 2009 00:00
90ını doldurdu, sosyalizme inancı hala diri
Kendisini toplumcu mimar olarak tanımlayan ve mezun olduğu 1945 yılından, 1985 yılına kadar bu doğrultuda mimari mücadele veren Vedat Demirkol, bugün 90. yaşını doldurdu, 91inden gün aldı. Yüreği hala sosyalizm için atıyor; Emek Partisi üyesi olmaktan da oldukça mutlu, özellikle gençlik kamplarından umutlu...
Vedat Demirkol, 90. yaşını bitirip, 91. yaşından gün almış olmanın sevincini yaşıyor... Bu yaşa gelmekten çok memnunum diyor. O koca yüreği hala sosyalizm için atan Demirkol, 1945 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesinden mezun olduktan sonra 1985 yılına kadar mimari alanda çalıştığını, o tarihten sonra da hobileri üzerine eğildiğini belirtiyor. Benim zamanımda teknik üniversite yoktu. Biz 1945, ilk mezunlarıyız. Ondan önce yüksek mühendis olacağız diye mektebe girdik diyen Demirkol, mimarinin sanatsal kısmını tercih ettiğini vurgulayarak, bu yüzden genç mimarların, sanat tarihine ve sosyal, toplumsal konulara eğilip, kültür edinmelerini tavsiye ediyor.
ATATÜRK DEVRİMCİ OLDUĞU İÇİN...
Ailesi içerisinde kendisinden daha yaşlısı olmadığını vurgulayarak, Belki bizim partide de en yaşlısı benim. Bu yaşa gelmek, yaşamak güzel şey diye anlatıyor. 1960 yılında sosyalist bilince kavuştuğunu, ondan önce ise Doğal bir anlayışla sosyalizmi savunduğunu ifade eden Demirkol, aynı zamanda Atatürk hayranı da...İmparatorluk çağından cumhuriyet çağına geçip, kocaman bir devleti kurmayı başaran bir adam olarak nitelendiriyor Atatürkü ve bu yüzden de Leninin Atatürkü tuttuğunu, destek verdiğini söylüyor. Milli Kurtuluş Savaşında dört milyon altın para verdiği gibi yüz bin tane de tüfek vermişti. Lenin bunları vermeseydi belki de savaşı kazanamayacaktık diye anlatıyor. Atatürk sosyalist değildi bu bir gerçek, ama devrimciydi. Atatürkün bu devrimci yönünü Lenin görmüş, beğenmiş ve yardım etmiştir.
SOSYALİST PARTİLERİN BİRLEŞMESİNİ BEKLEDİ
Kendisini Emek Partisi üyesi yapanın da gençlik olduğunun altını çizen Demirkol, başından beri katıldığı gençlik kamplarının kendisinde Emek Partisiyle ilgili bir bilinç oluşturduğunu ve son yıllarda üyesi olmaktan mutluluk duyduğunu ifade ediyor. Bugüne kadar hiçbir partiye üye olmadığını, bütün sosyalist partilerin birleşmesini beklediğini, ancak bu beklentisinin karşılanmadığını ifade eden Demirkol, Birleşsinler de onların kurduğu partiye gireyim diye düşündüm, ama beklemem çok uzun sürdü.
Demirkol gençlerin siyaset yapmasından yana olduğunu şu sözlerle anlatıyor; Gençlerimizin apolitik olmasını kabul etmiyorum. Yani siyasetin içine girecek ve diyalektik anlayışta gerçeği görecekler.
LÜKSE GÖRE DEĞİL İHTİYACA GÖRE
Toplumcu, gerçekçi anlayışa dayanan bir mimari tarzı benimsediğini belirterek, Yani mimari hem sanattır, hem de bir teknik konuyu içerir diyen Demirkol, bu sanatı metafizik bir tarzda değerlendiren görüşleri kabul etmiyor. Diyalektik bir tarzda ve halkın barınması için bir mimarlığın yeşermesi isteğini dile getiriyor. Türkiyede bu anlayışın egemen olmamasından şikayet eden Demirkol, Mimarlarımız zenginlerin isteğine boyun eğmek zorunda diyor üzüntüyle.
Buna karşın, Türkiye halkının emrinde, toplumcu anlayış ile şehir ve bina yapmak isteyen mimarların olduğunu bildiğini de söyleyen Demirkol, Ben bunların yanındayım. Türk halkını insani ölçülerde barındırmak... Yani bir lükse göre değil, ihtiyaca göre mimarlık binalarının ortaya çıkması gerekir. Yani binalar fonksiyonel olmalı görüşünde.
ANKARA MİMARI AÇIDAN KÖTÜ
Mimariye hükmedenler üç kağıtçılar diyen ve Ankaranın mimari açıdan çok kötü durumda olduğundan şikayet eden Demirkol, Bu yüzden Mimarlar Odamız Melih Gökçeki mahkemeye verdi. Şehircilik anlayışı bakımından çok kötü sonuçlar alındı. Her yere köprüler yapıldı, kimse buraları kullanmıyor. Bu çok büyük bir anormallik. diye anlatıyor. Demirkol şunları söylüyor; Türkiyede araçların şehir içinde büyük bir süratle gitmesi çok sakıncalıdır. Melih Gökçek arabaları rahatlatayım diye yayaların hakkını elinden aldı. Bu yüzden Melih Gökçekin karşısında, toplumcu mimarların, Mimarlar Odasının yanındayım.
Şehrin kültürüne ve yapısına hakim olanlar üçkağıtçılar, zenginlerdir diyen ve odaların zenginlerin, üçkağıtçıların nüfuzunu kırarak, yaşanabilir bir kent elde etmek için çabalamasını isteyen Demirkol, bu açıdan bilinçli aydına da görev düştüğünü; halkın kültürlenmesinde öncü olmasını öneriyor. Aydınların görevi halka doğruları göstermek, halkın doğru hareket etmesini sağlamaktır diyor Demirkol.
(Ankara/EVRENSEL)
Sultan Özer - Cemil Oğuz
Evrensel'i Takip Et