30 Temmuz 2009 00:00
ÖZGÜRLÜKLER
GÜNÜN YAZILARI
Bir ses.
- Kaybettik!..
Uçup gitti bir kardeş yürek.
Hapiste mi, hastanede mi, evde mi olduğunun önemi yok son tahlilde.
Hayat açısından böyle.
Hapistekiler için doğal olarak soracaksın.
- Niye öldü?
Kanserdi, kalpti, veremdi yanıtlarına, sert yanıtlar vereceksin. Soracaksın!
- Öyleyse neden hapisteydi, neden tahliye edilmedi?
Bir ses.
- Babamı kaybettik!
- Abimi kaybettik!
- Kaybettik!
Bu bir sesleri çoğu insan yaşamıştır; çeşitli yaşama durumlarında
İnsanlar çeşitli durumlarla veya durumlarda karşılaşırlar ve o durumları izler ya da yaşarlar ya da yaşanmışlıkları öğrenirler.
Hapishanelerdeki hasta tutuklu ve hükümlüler için duyarlık çağrıları oluyor, eylemler gerçekleştiriliyor. Biliyorsunuz, yaklaşık 120 bin insan, şu anda- genç ya da yaşı ilerlemiş insanlar- zindan karanlığında tutuluyor. Zindan karanlığı
Zindan karanlığı bir niteleme, betimleme
Neyi anlatıyor dersiniz? Keyfiliği İşkenceyi İnsan onuruna aykırı koşullarda tutulmayı ve insan onuruna aykırı muameleyi
Kırk-elli yıl önceydi. Kızak kayardık karlarda çocukken, memlekette Şarkılar türküler söylerdik. Top peşinde koşardık bahçelerde, tarlalarda.
O yaşımızda bilemezdik oyun oynama hakkı tanınmayan çocukları.
Şimdi de aynı şeyler oluyor. Oysa biliyoruz ki, bütün çocuklar masumdur. Ama terörist çocuklar icad edildi.Koca koca adamlar böyle söyler oldu.Taş atan çocuklar için böyle söylenir oldu.Oyun yaşındaki çocuklar tüfek dipçikleriyle ve öldüresiye işkenceye maruz kalmaktalar. Görüyoruz, yaşıyoruz. Çocuklar için bayramların ilan edildiği bir ülkede oluyor bunlar
Hapislik konusuna tekrar dönelim. Hapishanelerde tedavi edil(e)mediği için hayatlar sönmekte. Hep sönmekteydi bu memlekette.
Şimdilerde olanı kaydedelim ve hatırda tutalım: Güler Zere kanser hastası mıdır değil midir? Hastaysa, bu muamele niye? Hekimin, hastasının suçuyla ne ilgisi olabilir? Hasta hastadır. O kadar! Bunun istisnası olamaz. Zengin fakir, Alevi Sunni, ateist her ne ise, ister komünist ister faşist, isterse ayrılıkçı ve sair suçlamalar altında olsun hasta O bir insandır ve gereği ne ise yapılır.
İnsanların karşılaşması ve insanların vedalarından söz ediyorduk..
Karşılaşmalar hep vardır.
Vedalar da
Ta 1971 yılının eylülü mü desem ekimi mi, bilemiyorum. İki çocuk (hadi genç diyelim 17-18 yaşındaki halimize) bizden önce üniversiteye gelmiş hemşehrilerimizi ziyaret için Hacettepe Üniversitesinin Hamamönündeki yurdunun kapısının önündeki banklarda oturmuşuz. Birimiz bir Akdeniz ilçesinden gelmiş, diğerimiz Karadeniz Birimiz hukuk öğrencisi, diğerimiz mühendislik Sabah gün ışıyacak da, öğrencilere anons edilecek O gün başladı dostluğumuz Fethiyeli Osman Tunçla Bu karşılaşma 38 yıl sürdü, geçen hafta Cuma günü vedalaştık. O şimdi yıldızlar ülkesinde...
Ernst Bloch Umut İlkesinde, Mesele, Umut Etmeyi öğrenmektir der. (Çeviren Tanıl Bora,İletişim Yayınları, İstanbul, 2007,s.19) Umut etmek karşılaşmaları ve vedaları da içerir. Ama en çok da mücadeleyi. Hepsi hayatın içindedir. Vardır. Hayat sürekli bir oluş halindedir. Düzenler, sistemler, savaşlar, barışlar, aklar ve karalar hepsi hayatın içindedir. Çocukluk, hapislik, hastalık, dostluk Karşılaşmalar ve vedalarla sürer hayat da bu iki zaman diliminden bakarız nedense. Halbuki başka türlü de bakılabilir.Karşılaşmalar ve vedalar sonsuzdur. Hareket ve mücadele her yerdedir. Vedalarla ve vedalardan sonra da sürer hayat. İnanmak lazımdır buna Hayat sürer
Sürer mi?
- Evet sürer.
Belki
HÜSNÜ ÖNDÜL
Evrensel'i Takip Et